Eğitim ne işe yarar? Sıkıntıya girdiğimizde ya da arzu ettiğimiz şekilde sonuçlar göremediğimizde çığlık koparır ve “eğitim yok kardeşim, olsa böyle mi olurdu” diyerek kendimizi rahatlatma seçeneğine sığınırız. Eğitim yoksa bu kimin suçu? Eğitim verildiyse neden alınmadı? Bizim de bu çorbada tuzumuz yok mu? Bu meyanda sorulacak çok soru vardır.
Eğitimin ne işe yaradığı üzerinde bir şeyler söylemeden önce eğitimin ne olduğu ve ne olmadığı hususunda eğitim bilimcilerimizin neler söylediğine bir bakalım. “Eğitim nedir?” diye sorulduğunda Tyler; “Kişinin davranış örüntülerini değiştirme sürecidir.” der. Bireyin ezber diyebileceğimiz alışkanlıkları vardır ve siz eğiterek yeni bir davranış biçimiyle kişinin hayatına hükmediyorsunuz. Bu anlamda din başlı başına bir eğitim sistemidir. Çünkü dinlerin hayat tarzları vardır. Ve o tarza uygun hayat sürülürse yaratıcı insandan razı olacaktır. Davranış değiştirilmeli, istendik yeni davranış biçimi ile “Allah” razı edilmelidir. Bunun özünde inanç gizli olduğundan dolayı eğitilmek de kolaydır. Hem mükâfat ve hem de bilerek ve isteyerek tercih söz konusu olduğu için hedefe ulaşmak oldukça kolaydır.
Durkheim: “Fizik ve sosyal tabiatın insan üzerinde meydana getirdiği tesirlerdir.” der. Eğitim için. Ertürk: “Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.” der. İşin en önemli kısmı budur bence. Bilerek ve isteyerek… Yani kişi dilemediği sürece davranışlarını değiştirmez. Bu zorla gerçekleştirilecek bir durum değildir. Belki işin yapısı öğrenme süreci sayesinde zihninize yerleştirebilirsiniz. Lakin davranışa dönüşmediği sürece biz bu adıma eğitim diyemiyoruz. Eğitim eşittir pratiklerimiz. Uygulamalarımız aldığımız eğitimlerin meyveleridir.
Nurettin Fidan eğitimi “İnsanları belli amaçlara göre yetiştirme sürecidir.” diyerek tanımlar. Yazımızın başında açıkladığımız hususun en can alıcı noktasındayız. Eğitim ne işe yarar? Belli amaçlara ulaştırmak için kazandıracağınız davranışlar eğitimi ifade eder. Metodunuz ise eğitim felsefenizdir. Benimsediğiniz tutumdur. Her eğitimcinin kendine özgü bir tanımlama biçimi vardır eğitimin ne olduğu konusunda. Bunun üzerine araştırma ve incelemeler uzar gider.
Her din ve her ideolojinin eğitim üzerine hesapları vardır. İnancın sürekliliği, düşüncenin devamı için ortaya konan esasların nesilden nesile aktarılması, günlük hayatın kolaylaştırılması, türlü sıkıntıların aşılması ve kolay bir hayat için eğitim olmazsa olmazlar arasında. Eğitimin zarureti noktasında hiçbir beşerin bir endişesi yok. Herkes eğitim şart diyor. Esas sorun yöntem konusunda. Eğitim verilmeli ama ne verilmeli? Nasıl verilmeli? Bu gün üzerinde en çok durulan konu budur. Yöntem üzerinde tartışan insanların da yöntem geliştirme noktasında ortaya koydukları metotlar önem arzeder.
Eğitim işini üstlenen bireylere eğitimci olmaları hasebiyle öğretmen diyoruz. Eğitimin olumlu sonuçları vermesini sağlamak için yapılması gerekenlerden bir de öğretmen yetiştirmedeki hassasiyetlerimizdir. Veteriner edasıyla insanlara yaklaşan eğitimcinin unutmaması gereken şey iki varlık arasındaki sonsuz farklardır. İnsanın ihtiyaçları ile hayvanların ihtiyaçları bir değildir. Düşünce üretmek zorunda olan insanoğlunun üstlenmiş olduğu misyon, onun sürekli olarak kendini yetiştirmesi ve insanlığın ilerlemesi için kendisini feda edercesine aktif olmasıyla önem kazanır.
Formal (resmi) ve İnformal (gayriresmi) olarak hayatımızdaki önemini koruyan eğitimin okullarda icra edilen aşaması; insanlığa hizmet için uğraştığı, onun huzur ve mutluluğunu sağlamak ve dini vecibelerini yerine getirmekte pürüz çıkarmadığı sürece toplumu ve bireyleri geliştirici dinamiklerini muhafaza eder. Toplumun kucakladığı eğitim sistemi de uzun soluklu olur. Kısıtlayıcı ve kısır çekişmelere kapı açan bakış açısı, eğitimin ufuk olma özelliğini yok eder. İnsan doğasının inkişaf etmesine fırsat veren ve toplumu kucaklayıcı, şefkat ve merhamet iklimi oluşturmaya yönelik özellikler barındıran eğitim sisteminin sonuca götürücü olacağı da muhakkaktır.
İdeolojik kaygılarla iyi vatandaş yetiştireyim derken statükocu, itaatkâr, dinden uzak, yalaka ve el etek öpmede mahir fertler yetiştirme noktasında hünerini ortaya koyan yaklaşımlar eğitimim “köleleştirmek” boyutu üzerinde pratikleri olan yaklaşımlardır. Eğitim; tüm bunlarla birlikte hayatın anlamını sorgulayan, niçin yaşadığını ve kime, niçin hizmet ettiğini bilen, yaratıcısını tanıma noktasında gerekli davranışlar kazandırmayı ilke edinen, toplumun mutluluk ve huzurunu sağlamada atılması gereken adımların atılması için uygulanması gereken eylemleri gerçekleştirecek fertleri yetiştirme gayretinde olan içeriklere sahip olmalı, teori ve pratik her zaman için birbirini desteklemelidir. Köreltici, asimile edici ve yetenekleri örtücü eğitim felsefesinin ortaya çıkardığı miskin diyebileceğimiz toplumların işlevselliği olmayacak, yeni şeyler ortaya koyucu, özgünlük ve girişimciliği ortadan kaldırıcı bir hüviyette olacağı unutulmamalıdır.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?