Bir düşünceye olan karşıtlığımız bizi inancımızın ilkelerinden uzaklaştırmamalı. Farklı düşüncelerle karşılaşabiliriz. İnsanın yaşadığı yerde mutlaka farklı düşünceler olacaktır. Diğer insanlar bizim gibi düşünmüyor diye tepki göstermek ve bu tepkide ölçüyü de kaçırıp ilkeleri çiğnemek, kırıcı olmak kaçınılmaz olur. Oysaki duygularımızı ön plana almaktansa mantığımızı ortaya koyup meseleye öyle baksak, sonuç çok daha farklı neticelenecektir.
Karşılaştığımız yeni gelişmelere karşı tutumlarımız bizim kişiliğimizi ortaya koyar. Etkiye en uygun tepkiyi verebilmek için sağlıklı düşünmek şart. Çoğu zaman, hâkimi olduğumuzu zannettiğimiz organlarımıza söz geçiremeyiz. Ani bir refleks ile ortaya koyduğumuz bir tepki, her şeyi berbat edebilir. Onarılması güç yeni durumlar ortaya çıkarabilir. Öfke kontrolünün öneminin ortaya çıktığı böyle bir zamanda, hislerin taşmasını önlemeye çalışmak, mantığa tutunmak, inanç değerlerini gözetmek en uygun yaklaşım olacaktır.
Eğitim seviyesi düşük, kişiliği gelişmemiş, tavırlarını kontrol edemeyen insanlarla herkes hemen hemen her an muhatap olabilir. Siz haklı bile olsanız; düşünce melekeleri gelişmemiş, davranış ve fikir fukarası insanlar sizi zor durumda bırakabilir. Bu durumda verilmesi gereken tepki Kuranı Kerimde şöyle açıklanmıştır:
“Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler.” (Furkan, 63)
Ayeti kerimenin ifadesi bireyseldir. Ülkeler arası ilişkilerde ticari ve siyasi yaklaşımları belirleyen uygulamalar farklıdır. Onlara ayrıca bakmak gerekir. Ama lüzumsuz çekişmelere girmemek ve cahilin etkisine verilecek tepkide aşırı gitmemek için, polemiği bitirmek adına bu kurala uymak gerekir. Bu tarz bir karşılık vermek elbette zordur. Çünkü bu durumda nefis devreye girecektir. “Ben duygusu” kişiyi karşı koymaya zorlayacaktır. Eğer kişi nefsin bu dayatmalarına teslim bayrağı çekerse, sonuç hiç de iyi olmayacaktır.
Tepki şeklinde ortaya çıkan birçok fikir akımı vardır. Bunlardan biri de milliyetçilik ideolojisidir. Irkını yücelten biri karşısında farklı bir milliyete sahip olan kişi, bu rüzgârın etkisine kapılıp kendi milliyetini övmek, üstün tutmak gibi bir çaba içerisine girer. Bu hareketi gerçekleştiren kişi bazen mümin olduğunu söyleyen biri de olabilir. Mümin oluşu onu bu cahili duygudan uzaklaştıramamıştır. İslam’ın ilkelerini tam anlamıyla sindiremediğinden, ufak bir tazyikte kendisini günah denizinde bulmaktadır.
Irkçılık cahiliye adetidir ve bir mümine asla yakışmaz. İslam’da ölçü inançtır. Ancak iman edenler kardeştir ve ırk üstünlüğü geçmez. Kişinin üstünlüğü takvasıyla ölçülür. Bunun derecesini de en iyi bilen Allah’tır. Gelen tepkilere göre dizayn olan kurum ve kuruluşlar ya da bireyler kesinlikle zaaf içerisindedirler. Ya eksiktirler ya da belli bir çizgileri yoktur. Kişiler ise kişilik oluşturma ve dik duruş dediğimiz olgunluğa ulaşamamışlar demektir. Çünkü her karşı çıkışa tepki gösterip biçim değiştirmek tutarsızlığı da beraberinde getirir. Bu yaklaşım, bir anlamda yaranmaya çalışmanın diğer adıdır. Böyle kişi ve kuruluşların yıldızı çok uzun süre parlamaz. Foyaları kısa zamanda ortaya çıkar ve yalnızlaşırlar. Oysa kişilik sahibi, çizgisi belli kişi ve kurumlar; fikirleri, tarzları benimsenmese de saygıyla karşılanırlar.
Tepkisellik kişiyi yanlışlıkların kucağına sürükler. Doğrularından uzaklaştırır. Duygusallık duruma hâkim olduğundan, mantık iflas eder. Mantık, arenadan çekilir. Hisler devreye girer. Bolca yanlışlıklar sergilenir. Heyecanlı konuşmalar, ateşli atışmalar alır başını gider. Tartışma bittiğinde sıfır, elde var sıfır. Kimse kazançlı çıkmamıştır. Laf kalabalıkları, tehditler ve belki arzu edilmeyen çatışma ve gerilim ortamı. Gerçek dediğimiz şey, tepkiselliğin alevinde yanıp yok olur. Elbette yanlış bir davranışa karşılık olarak doğru olan davranış söylenmelidir. Doğru fikir ne ise açıklanmalıdır. Haksızlık karşısında susmak ve rıza göstermek hatadır. Hatta küfre rıza küfürdür. Ortaya konacak olan fikir gurur ve kibre hizmet etmemelidir. Tamamen hakkın ortaya çıkması için olmalıdır. Eğer Allahın rızası gözetilerek fikir beyanı yapılırsa kalp mahzun olmaz. Dil pişman olmaz. Ama nefsin şımartılması kastıyla yapılırsa geride kaskatı kesilmiş nadim bir kalp kalır.
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.” (Nahl, 125)
Buraya kadar yazdığımız notlarımızdan şöyle bir sonuç çıkarabiliriz:
1- Kendimize has fikrimiz, tutumumuz ve çizgimiz olmalı.
2- Biz hayatımızı yaşarken, bizim gibi düşünmeyen insanlara karşı tavrımız kucaklayıcı bir tavır olacak. Ötekileştirmeye karşı olmalıyız.
3- Bize tepki gösterenler olabilir. Bizim kendimizde yapmamız gereken bir değişiklik varsa bunu yapmalı, olumlu yanıt vermeliyiz. Lakin bizden beklenen kendimizden vazgeçmek ise, tepki haksızsa buna karşı tavrımız net, biçimli ve anlaşılır olmalı. Yuvarlak ve ne anlama geldiği belli olmayan şekillerde yanıt vermek doğru bir davranış biçimi değildir.
4- Müslüman bir insanın turnusolü “Kuran ve Hadistir”. Bu mikyasa uymayan fikirlere karşı olması kadar doğal bir şey de olamaz. Bazı hususlarda kişisel tutumlar, prensipler de olabilir. Bunun dışında; milliyetine, sevdiği takıma, oturduğu mahalleye, yaşadığı şehre, beğendiği renge, okuduğu dergiye gelen eleştiriler, tepkiler; kişiyi fikirlerinden ve davasından uzaklaştıracak karşıt tepkiler vermesine neden olmamalı.
5- İnancımıza aykırı davranışlar sergilendiğinde tepkimiz olmalı. Bu tepkiler ölçülü olmalı. Ahlakilik ilkelerinden uzak ve tamamen nefsi tepkiler olmamalı.
6- Trafikte, çarşı-pazarda, okulda, hayatın nabzının attığı her nerede olursa olsun, insanlarla olan ilişkilerimizde daima ölçülü hareket etmek zorundayız.
7- Bazen susmak, sabretmek en iyi tavırdır. Hele cahile verilecek en güzel tavır da bundan başkası olamaz. Bazı şeyleri zamana bırakmalıyız. Bazı hususlarda da hemen karşılık vermeliyiz.
İnsanı sevmek Allah içindir. İnsana saygı Allah içindir. Umudumuzu yitirmeden insanı kaybettiği erdeme kavuşturmaya çalışmak bizim gayemiz olmalı. Gaye güzel olunca, zorluk, meşakkat ne yönden gelirse gelsin, etkili olamaz.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?