1920’de Fransız General Gora Şam’a girdiğinde kılıcını Sultan Selâhaddin’in kabrine yöneltir, o pak kabri kirli ayağı ile tekmeleyerek: “Ey Selâhaddin! Haçlı Seferi şimdi bitti! İşte biz döndük!” demişti.
Acaba neden? Bu kinin sebebi neydi, Selâhaddin kimdi ve General Gora’ya ne yapmıştı?
Selâhaddin… Mukaddes belde Kudüs’ü kirleten Gora’nın atalarından arındıran kişi.
Uzun bir fetret döneminden sonra Müslümanların ilk kıblesi ve harem bölgelerin üçüncüsü olma şerefini Kudüs’e yeniden iade eden ve İslamlaştıran kişi…
Evet, O da tarih boyunca birçok acılar çeken ve hala çekmeye de devam eden, gaddar ve zalim düşmanlarının baskıları ve kardeşlerinin dışlayıcı tavırları zulüm ve ihanetleri arasında yaşamaya çalışan bir milletin evlatları olan Kürtlerden biriydi.
Bu makalemizde aşağıdaki soruları cevaplamaya çalışacağız;
Kürtler kimdir?
Kürtler nerede yaşarlar?
Kürtlerin günümüz medeniyetindeki konumu nedir?
Kürtlerin günümüzdeki sorunlarının neden kaynaklanıyor?
Kürtler Kimdir?
Aslında Kürtler Ortadoğu’nun yerli halklarındandır. Yani Kürtler; Türk, Arap veya Fars asıllı bir toplum değildir. Şuan yaşadıkları topraklardaki varlıkları uzun asırlar öncesine dayanır.
Zamanında Kürtlerin yaşadıkları bölgeye yoğun bir göç akımı oldu. Fakat bütün dışlanmışlık ve tecrite rağmen Kürtler ne bu göç dalgalarından etkilendi ne de bölgesini terk etti.
Kürtlerin yaşadığı bölgenin adı Kürdistan (Kürt Bölgesi) denir.
Kürdistan Bölgesi Nerededir?
Kürdistan, dört deniz (Hazar Denizi, Karadeniz, Akdeniz ve Basra Körfezi) arasında kalan bölgedir diyebiliriz. Yani Irak’ın kuzeyi, İran’ın batısı, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesi ve Suriye’nin Kuzeydoğusundan oluşan geniş bir platodur. Sykes-Picot antlaşması sonrasında Türkiye, İran Irak, Suriye ve Ermenistan arasında bölüştürülen Kürdistan’ın yüz ölçümü 500.000 km² ’dir.
Eski ve çeşitli köklü din ve inançların beşiği olan Kürdistan, dik ve sert dağları, tatlı su ile dolup taşan büyük ve derin vadileri, üzerinde yayılmış deniz ve nehirleri, özellikle dağların eteklerinde sıklaşmış ormanları, yıl boyunca yemyeşil toprakları ile karakterize edilebilir. Çetin ve soğuk kış aylarının yanı sıra harika bir bahar ve yaz iklimine sahiptir. Bakıldığında göze ve kalbe ferahlık veren manzarası büyüleyici bir etkiye sahiptir.
Kürdistan’da üzüm, ceviz, nar ve diğer meyve çeşitleri yetiştirilirken, özellikle Irak ve Suriye’nin geniş ovalarında arpa ve buğday yetiştirilir.
Kürdistan Coğrafyasının farklı bölgelerinde yaşayan Kürt nüfusun toplamı 40 milyon olarak kabul ediliyor:
Türkiye; 20-25 milyon,
İran; 8-10 milyon,
Irak; 5-6 milyon,
Suriye; 2-2,5 milyon,
Ermenistan 500 bin,
Yaklaşık 1 milyon Kürt de başta Avrupa olmak üzere dünya genelinde dağınık vaziyette yaşamaktadır.
Köklü Tarihi Olan Bir Halk
Kürt tarihinde var olan başarılar ve kahramanlıklar, bir şekilde ya yok edildi veya ulaşılması engellendi.
Başta söylediğimiz gibi Kürt tarihi asırlar öncesine dayanıyor. Kürtlerin Aryen ırkından geldiklerine dair birçok araştırmacı ittifak etmiştir.
Bazıları araştırmacılar Kürtlerin adını yaşadıkları coğrafyadan aldıklarını ifade etmiştir. Bu nedenle Kürt halkı tarihte dayandığı kabile yönüyle Guti/Gurti/Gut ve Kut şeklinde de adlandırılmaktadır.
Bütün tarihi tartışmaları bir kenara bırakarak şu gerçeği ifade etmemiz gerekir; Gerçekten de Kürtler, yaşadıkları coğrafyada bu ümmet için tarih boyunca siyasi, toplumsal ve iktisadi haritayı şekillendiren önemli aktörlerden biri olmuşlardır.
Bununla birlikte Kürdistan, birçok peygamberin gönderildiği kavimlere ev sahipliği yaptığı için dini bir öneme de sahiptir.
Hz. Nuh’un (as) gemisi Cudi dağında durmuştu. Kur’an’da bahsedildiği üzere Hüküm yerini buldu; gemi Cudi’nin üzerine oturdu; “Zalimlerin topunun canı cehenneme” denildi. (Hud suresi 44)
Önemli müfessirlerimizden İbn-i Kesir ve İmam Mücahid’in belirttiğine göre Cudi dağı Kürdistan’ın ortasında bulunan Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında kalan büyük bir dağdır. Bu yorumları açtığımızda, Kesin delil olmamakla beraber aslında Kürdistan coğrafyası insanlığın doğuşunun ikinci beşiğidir diyebiliriz.
Aynı zamanda Kürdistan İbrahim peygamberin yaşadığı coğrafya… Nemrut’un Hz. İbrahim’i (as) ateşe attığı yer Türkiye Kürdistan’ının Şanlıurfa ilinde bulunmaktadır.
İbn-i kesir, Kurtubi ve Alusi gibi müfessirler kitaplarında Hz. İbrahim’in ateşe atılması için kurulan mancınığın “Hayzen” adında bir Kürt tarafından yapıldığını aktarırlar.
Bu tarihi rivayetler Kürtlerin asırlar önce var olduğuna işaret ediyor.
Olayın yaşandığı yer ve isimler İbrahim (as) ile Kürtler arasında bir ilişkinin olduğuna işaret ediyor. Hz. İbrahim’in ateşe atılmasını emreden kralın ismi (Nemrut) Kürtçe bir isim olup ölümsüz manasına gelmektedir.
Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim’le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür” demişti; o da: “Ben de öldürür ve diriltirim” demişti. (O zaman) İbrahim: “Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir” deyince, o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (Bakara 258)
Hz. İbrahim (as)’ın ismi Kürtçe “kayalık yakınında doğan” anlamına gelir. Yine amcasının kızı ve aynı zamanda eşi Sara, “soğuk hava” anlamına gelen Kürtçe bir kelimedir. Babası Azer yine Kürtçede “sarı renk” anlamına gelir.
Bilindiği üzere kendi kavmi ve akrabaları tarafından ilk eziyete uğrayan kesim peygamberlerdir. Peygamberler toplumlarına hitapla “ey kavmim” ifadesini kullanmışlardır ki müfessirlerin açıklamasına göre Hz. İbrahim Kürt bir topluma gönderilmiştir. (en doğrusunu Allah bilir)
Kürtlerin milattan önce ve sonra yerleşik devletleri vardır. Cyrus’un krallığında Med’ler 550’li yıllarda yıkıldı ve onlardan sonra Makedonyalı İskender, içinde Kürdistan’ında olduğu doğunun tamamını ele geçirdi.
Kürtler ve İslam
Tarihte Müslüman Arapların Kürdistan topraklarını ele geçirmek için yaptıkları savaşlar, aslında işgal değil İslami bir fetihtir. Ben burada faydasız ve boş tartışmalara girmek istemiyorum. Bu konuda benim görüşüm belli bu İslami fetihlerin Kürdistan için hayırlı ve bereketli olduğu kanaatindeyim. Dünya ve İslam medeniyetinde Kürtlerin izlerini silmeye yönelik kendilerine yapılan saldırılar, yok etme girişimlerine rağmen, yaşadıkları dağlık kuytulardan çıkıp medeniyetlerde kendi yerlerini almak için doğuya ve batıya yayıldılar. İslam nuru insanlığın üzerine doğduğu zaman Kürtler de kendi iradeleri ile İslam’ı seçtiler. Ünlü hadis âlimi İbn-i Hacer’in “El İsabe” adlı eserinde aktardığına göre İlk olarak Caban Kurdi adlı sahabi Hz. Muhammed (sav)’in eliyle Müslüman oldu. Allame Alusi kendi tefsirinde Tabiinlerden Meymun El-Kurdi’nin babası olduğunu kaydeder.
Kürtler, halife Hz. Ömer zamanında İyad bin Ganem (ra) adlı sahabinin Kürdistan kapılarından geçmesi ile topluca Müslüman oldular.
Bazı liderler ile Kürtler arasında küçük çaplı çatışmalar olmasına rağmen tarihte Müslümanlarla Kürtler arasında savaş olmamıştır. Kürtlerin herhangi bir zorlama olmadan Müslüman oldukları bilinir.
Kürtler her zaman İslam’a ve İslam halifelerine karşı samimi ve sadık oldular. İslam ordusunda meşhur Kürt komutanlar vardır. Örneğin Ebu Müslim Horasani Abbasi devletinin kurulmasında önemli rol oynamış bir Kürt komutandı.
Kürtler ikinci Abbasi döneminde tarih sahnesinde zirveye çıkmaya başladılar. Tarihte Eyyubi ailesi ön plana çıktığı zaman ailenin üç varisi vardı. 1. Necmeddin Eyyubi, Kardeşi Eseduddin Şirkuh ve Mescid-i Aksanın çığlıklarına kulak veren lider, Mescid-i Aksa 90 yıl Fransızların işgali altında inim inim inlerken onu özgürlüğüne kavuşturan oğlu Selâhaddin Eyyubi…
Kürtler yıllarca Osmanlı imparatorluğunun gölgesinde bütün samimiyetleri ile sadakat içinde yaşadılar.
Kürtler Osmanlı devletinin gözetiminde, 8 asır boyunca 36 eyaletle yarı özerk şekilde kendi kendilerini yönettiler.
1925 yılında Atatürk, Müslümanlar üzerindeki çemberi iyice daraltıp halifeliği kaldırdığı zaman Şeyh Sait’in halifeliğin kaldırılmasına karşı Diyarbakır’da başlatmış olduğu kıyamı bastırmak için Kürdistan’a 8 tabur asker gönderir. Bütün bu olanlara rağmen Şeyh Sait Kürt isyancısı olarak meşhur oldu. Atatürk bunu fırsat bilip Türkleri milliyetçi duygularla Şeyh Sait’e karşı kışkırttı. Fakat Şeyh Said’in kıyamının asıl amacı İslam hilafetini geri getirmekti.
Halifelik sisteminin geri getirilmesi için ilk ve son ayaklanma Şeyh Said komutasındaki Kürtlerin ayaklanmasıdır. Kürtler hilafeti geri getirme mücadelesi verirken, günümüzde Kürtleri İslam karşıtı olmakla suçlayan İslam topraklarındaki başka kavimler halifeliğin tamamen kaldırılması için İngilizler ve Fransızlar ile anlaşmakla meşguldüler. Halifeliğe yandaş olmak suşunda kurban edilen Kürtlerin İslam karşıtı olarak yaftalanması çok ilginç değil mi?
1917’de birinci dünya savaşının bitmesi ve Kürdistan’ın Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Ermenistan arasında bölüştürülmesiyle Kürt halkının trajedisi yeniden başlamış oldu.
Kürtlerin Medeniyetlere Katkıları:
Kürtler yaşadıkları bütün acılara rağmen ilim sahasından uzaklaşmadılar. Özellikle İslam medeniyeti başta olmak üzere günümüz medeniyetleriyle de bağlarını koparmadılar.
Kürdistan bölgesi Astronomi derslerinin verildiği yıldızların ve gök cisimlerinin gözlem merkezi gibiydi. “İlim ve Ameli Birleştirmek” Kitabı’nın yazarı Cezeri (h.602 m.1206) bu halkın arasından doğmuş bir kandildir. Amed bölgesinde yaşamış burada düşüncelerini yaymış bir araya toplamış ve kitabı birçok dile çevrilmiştir.
Kendisi aynı zamanda Hidrodinamik ve Mekanik ilimlerini, Mekanik olarak çalışan saatleri, aletlerinin kâşifidir. George Sarton adlı batılı bilim adamı kendi kitabında Molla Cezeri’nin bahsederken Cezeri’nin çalışmalarını kendi alanında en fazla detaya inilmiş çalışmalar olarak övmektedir. Hatta İslami buluşlar konusunda zirve sayılabilecek bir kişilik olduğunu söyler.
Edebiyat alanında ise İbni Hacib Nahiv dalında ‘El Kafiye’, Sarf dalında ise “eş-Şafiye” adlı eserleri ile öne çıkmıştır.
Eleştirmen biri olan, aynı zamanda Şair; Ebu’l-Kâsım el-Hasan ibn-i Bişr Yahya el-Amedi (370-980) yaptığı çalışmalarla tarihçilerden övgü almıştır.
Ebu Ali (356 h -966m) Doğudan Endülüs’e kadar kitapları kaynak gösterilirdi. Kendi döneminde Endülüs’ün en meşhur âlimleri onun etrafında toplanırlardı. Ebu Ali Kurtuba (İspanya)’da saygı gören bir alimdi. Astronomi ve Lügat alanlarında çalışmalar yapmıştır.
İbni Esir (630 h -1234 m) “Elkamil fi’t tarih” adlı eseri ile İslam tarihi alanında temel kaynaklardan biridir.
Ebu Feda İsmail bin Abdulmelik alanında saygı değer bir şahsiyet Eyyubi ailesinden bir alim (737 h- 1331 m) ansiklopedik bir kültüre sahipti. Tıp, astronomi, fıkıh, edebiyat, tarih ve coğrafya alanında binlerce nesir ve şiir yazdı. En önemli eseri olan “El Muhtasar” adlı kitabı coğrafi alanda devletlerin takvimi olarak kabul edilir. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde tercüme edilip ders kitabı olarak okutulmuştur.
Tefsir alanında allame Alusi, Hakkârili Ebu Bekir El-musannef meşhur âlimlerdir.
Hadis ilminde ibni Salah el-Şehrezori el-Kurdi eşsiz eserler bırakmıştır.
Fıkıh dalında ise adeta yıldız olan ibn-i Teymiyye el-Harrani vardır. Şeyhulislam İbn-i Teymiye Türkiye Kürdistan’ından Şanlıurfa ilindendir.
Usul ilminde ise Seyfeddin el-Amedi (Diyarbakır) parmak ile gösterilecek bir ilim adamıdır.
Molla Muhammed el-Kewrani Fatih Sultan Mehmet’in eğitmeni idi. Ona eksikliklerini gösteriyordu. Kostantiniyye’de (İstanbul) vefatına kadar Fatih Mehmet’in yakınındaki isimlerden biri idi.
Günümüz Kürtleri de hizmet ve üretkenlikte atalarından geri kalmış değildir. Örneğin, Ahmet Şevki, Abbas Mahmud Akad, Kur’an Karii Şeyh Abdul basit Abdussamet, Said Nursi, Muhammed Abduh, Abdülkerim el-Müderris, Prof. Dr. Ali Muhyeddin el-Karadaği, Şeyh Ahmet Keftaru, İran ehli sünnet âlimleri olan Şeyh Ahmet Müftü Zade, Nasır Subhani, İzzedin el-Huseyni vd…
Kürdistan’da Hayat:
Kürt Müslümanların %98’i İmam şafinin mezhebi üzerinedir. Kürtler mezhebi bağlılıkları nedeniyle sapkın fırkalardan korunmuş ve akidevi anlamda temiz kalmışlardır.
Sorani ve Kurmanci lehçeleri Kürtlerin en çok kullandıkları lehçelerdir. Özellikle eğitim dili, edebiyat ve günlük konuşmalarında bu lehçeleri kullanıyorlar.
Kürtlerin yaşamakta olduğu bölgeler olan Irak, Suriye, İran bölgeleri çok zengin petrol kaynaklarına sahip bölgelerdir.
Yapılan yeni araştırmalarla Kürdistan’da bol miktarda uranyumun olduğu tespit edilmiştir.
Peygamber efendimiz ’in (sav) cennet nehirleri olarak vasfettiği Ortadoğu’nun en büyük iki nehri olan Fırat-Dicle’nin yanı sıra Seyhan ve Ceyhan nehirleri Kürdistan’dan geçmektedir.
Kürtler kırsal alanlarda yaşayıp ziraat ile uğraşırlar ve sosyal hayatlarında bir aşiret sistemi egemendir.
Kürt Kadınlarının Kürdistan’daki statüleri yüksek prestije sahiptir. Hatta İsveçli bir psikolog Tunus’un Sidi Nemran, Libya’nın Fizan, Mısır’ın Said, Kuzey Irak’ın Süleymaniye kırsalında kadın psikolojisi ile ilgili bir araştırma yapar ve Süleymaniye kırsalında yaşayan Kürt kadınlarının diğer Ortadoğu ve hatta batı ülkelerindeki kadınlardan bile daha iyi bir statüye sahip olduklarını gözlemlediğini yazar.
Kürtler misafirperver, her zaman haktan yana ve inandıkları davalarının arkasında duran bir millettir.
KÜRT SORUNU VE KÜRTLERİN TRAJEDİSİ:
Yazının başında da belirttiğim gibi Kürtlerin trajedileri Kürdistan’ın Sykes-Picot anlaşması sonucu beş ayrı bölgeye bölünmesi ile başladı.
Hâkim devletler çığlıklara karşılık baskıcı zulümleri ile Kürtleri bastırmakta işkencenin her türlüsüne başvurdular ve silahın her çeşidini denediler. Kürtler bütün uzun tarihlerine rağmen içinde birlikte yaşamış oldukları halklardan ve devletlerden ayrılıp onlardan farklı bir şekilde ırka dayalı bir devlet kurmayı düşünecek en son insanlardır. Kürtler ırka dayalı bir devlet kurma düşüncesinde olmadıkları gibi, kendi ırklarından dolayı bir toplumu yok etmeye veya tahrip etme girişiminde de bulunmamışlardır. Bu nedenle çok büyük bedeller ödemişlerdir.
Benim size anlatmak istediğim; Bütün dünya milletlerinin gözü önünde cereyan eden hala devam eden ve ölüme, zulme ve yok edilmeye maruz kalan Kürt halkının çektiği sıkıntılara dikkat çekmektir.
Türkiye’de Kürt sorunu
Atatürk hilafeti ortadan kaldırıp Türk devletine hâkim olduğundan itibaren yaptığı ilk iş Kürtleri bölücülük ve ırkçılıkla suçlamak oldu. Bunu da Türkleri Kürtlere karşı kışkırtmak için yaptı. Hilafetin yeniden tesis edilmesine yönelik talepler ve Kürt halkının hukukunun iadesi için ayaklanan Şeyh Said’e karşı sert ve acımasız baskısı ile de bir şekilde başarılı oldu.
Irka dayalı savaşın alevleri ise Türkiye devleti ile PKK arasındaki ilk olarak 1984 yılında yükseldi.
Bu savaşın neticesinde Kürtlerin çoğu köylerini terk etmek zorunda kaldılar. Ve 1600 köyden fazlası yakıldı Kürtler köylerinden İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlere göç etmek zorunda kaldılar.
AK Parti’nin iktidar olması ile kendilerinden önceki hükümetlerin Kürt sorununa dair çözemediği konularda birçok cesur adımlar atmıştır. Ama partinin genel çizgisi ve parti kadrolarında Türkçülük kalıntıları hala devam etmektedir.
İran ve Kürtler:
İran’ın Kürtlere yaptığı zulüm ve işkencenin iki sebebi vardı. Birincisi, Kürtlerin ehlisünnet olmaları, İkincisi ise Kürt olmaları idi. Müslüman olan Kürtlerin İran’daki trajedileri Şah döneminde de şuan ki rejim döneminde de sürmektedir. Son dönemde Ahmet Müftü Zade ve Nasır Subhani’yi şehit etmeleri bu zulmün en büyük delili ve şahididir.
Irak ve Kürtler:
Irak’taki zulümden kaçmak için Kürtler güney çöllerine göç etmek zorunda bırakıldılar. Katil Saddam ailelerini bölüp ayırıyor, ekinleri ve nesillerini yok ediyordu. Kürtlere işkence etmek için Sahabe isimleri ile adlandırdığı özel işkence kampları kuruyordu. Hatta doğudaki en büyük katliam olan Enfal katliamı Kuran-ı Kerim’de geçen bir surenin ismi ile adlandırmıştı. Katliamlarını dini referanslar kullanarak meşrulaştırıyordu. Ve Saddam’ın 1988’in bahar ayında Halepçe’ye kimyasal bomba atmasıyla çok büyük bir katliam gerçekleşti. Bazı gazeteciler Halepçe’ye ölüm şehri ve hayalet kent diye isimler takmıştı.
Suriye ve Kürtler:
Suriye rejimi Kürtleri sırf Kürt oldukları için ve öldürmekten zevk aldığı için öldürüyordu.
2004’te Suriye rejiminin kurguladığı bir fitne sonucu Kürt gençleri Suriye rejimine başkaldırdı ve her gün onlarca Kürt genci öldürüldü
Yıllarca 300.000 bin Kürt kimliksiz yaşadı. Kürtlerin toprakları ellerinden alınıp başkalarına dağıtıldı. Suriye’de isyanın başlaması ile kimlik verilmesi ve bazı hakların tanınacağı vaadi savaş ortamında Kürtlerin rejime taraf olmaya yönelik baskı içerikli adımlar olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.
Kürt sorununun bulunduğu Ortadoğu bölgesinde bu sorun çözüme kavuşturulmadan bütün coğrafyada istikrarlı barış sağlanamaz. Bu sorun adaletli bir şekilde çözüldüğü takdirde ise bölge şaha kalkacaktır.
Kürt sorunu ile ilgili bazıları hayali, bazıları ayakları yere basmayan, bir kısmı mantıklı bir kısmı ise aşırı diyebileceğim çok çeşitli çözüm önerileri dinledim.
Bazı Çözüm Önerileri:
1. Tam bağımsız bir Kürt devleti: Kürtleri diğer bölgelerden ayırıp ayrı bir devlet kurulmalı, Kürtler kendi toprakları üzerinde yaşayan en büyük uluslardan biri olmalarına rağmen hala bir devlet sahibi değiller. Onların diğer halklardan bir eksiği veya fazlası olmadığı halde Araplar, Türkler ve Farslar kendi toraklarında nasıl özgürce yaşıyorlarsa onlar gibi özgürce yaşamak Kürtlerin de hakkıdır.
Benim de aynı kanaatte olduğum birçok kişi Kürtlerin hakları olmasına rağmen bağımsız devlet kurma önerisi gerçekleştirilmesi zor bir hedef olarak görünmektedir.
2. Federatif yönetim: Irak Kürdistanı örneği bu sistem ile takdire şayan bir başarı sergilemiştir. Büyük engeller ve iç ve dış dengeleri zorlu şartlar arasında oluşan bu çözüm, Kürtler dışındakilerin aşırılık ve bölücülük ithamlarına rağmen Kürtlerin ekseriyetinin kabul ettiği ve bir önceki çözüme göre gerçeklik payı daha yüksek olan bir öneridir. Bu sistem ile Kürtler, Irakta bütün kesimleri birleştiren bir düğüm, Irak’ın birliğinin koruyucu unsuru, Kürdistan’ın refah sebebi ve her şekilde kabul edilebilir başarı elde eden kesimi olmuşlardır.
3. Öz yönetim: Bu sistem, uluslararası ortaya attığı ve bazı Kürtlerin kabullendiği yöntemdir. Federatif yönetime geçiş için Iraklı Kürtlerin bir süre uygulamayı kabul ettikleri bir sistemdir. Bazı Kürt kesimleri bu görüşün makul bir çözüm olacağı görüşündedir.
4. Anayasal ve hukuksal bütünlük içinde tam bir tanınma hakkı: bu görüşü öne süren Kürtler bu talep dışındaki tüm önerilerin zaman kaybı ve kurgusal, hayalî talepler olduğunu düşünmektedir. Bazıları ise bu önerinin haklardan taviz verme, Şartlar bundan daha fazlasını talep etmeye müsait olmasına rağmen en alt seviye taleplerin gereksiz olduğunu düşünmektedir.
5. İslami Çözüm: bu çözüm önerisi, İslami hilafetin kurulup, bütün Müslüman devletlerin hilafet çatısı altında İslami devletler birliğinin kurulması önerisidir. Kürdistan’da diğer Müslüman devletler gibi bir devlete sahip olur ve kendi içerisinde adaletli bir Kürdistan olduğu zaman Kürdistan’da bu devletlerden bir devlet olur. Doğal olarak İslami devletler birliğinin bir üyesi olur.
Bu öneri şuanda çözüm olarak öne sürülen en makul çözümdür. Bu çözüm ile adil bir devlete sahip olan Kürdistan, Türkiye, Suriye, Mısır, Irak ve Suudi Arabistan gibi kendi içinde hukuku ve mekanizması olan hiçbir Kürdün reddedemeyeceği özgür bir devlet olur.
Bu bahsettiğim önerilerden daha iyi çözüm önerileri de ortaya çıkabilir. Tabi ki her çözüm önerilerinin kendine göre avantajları ve dezavantajları vardır. Eğer bu çözüm önerilerinin sahiplerinden her biri çözüm önerisinin diğerlerinden daha iyi olduğunu iddia etse bunu takdir eder ve saygı duyarım. Fakat kim ki “Kürtler başkalarının zulmü ve gölgesi altında yaşasın” dayatmasında bulunursa bunu asla kabul edemem.
Ey sevgili Arap, Türk, Fars, Rus ve dünyada herhangi bir ırka mensup, Kürt olmayan kardeşlerim,
Eğer kalplerinizde iman, merhamet ve insanlığa dair zerre kadar bir şey taşıyorsanız ve bununla beraber “Kürtler sorunlarını bizlere ulaştırmamışlardır, çekmiş oldukları sıkıntıları iletmemişlerdir, varlıklarının hakikatini bizlere açıklamamışlardır, kendilerini yeterince anlatamamışlardır ”gibi bir iddiaya sahipseniz ve eğer bu doğru ise ve iddialarınızı ispat edebiliyorsanız ben bütün iddialarımdan vazgeçerim. Bütün çözüm önerilerimi ve söylediklerimi de söylemediğimi kabul edin. Dünya şu anda geri dönülemez bir değişim dalgasının içindeyken, ben sizlere Kürtlerin bu gidişatta çok köklü ve derin izleri olacağı hatırlatmasında bulunmak istiyorum.
Şunu da unutmayın, Kürtler taleplerinde sizlerin hak ve hukukunu çiğnemek ve gasp etmek adına hak talebinde bulunmuyorlar. Kürtleri kendi zanlarınızın kendi şüphelerinizin ve yanlış anlayışlarınızın kurbanı etmeyin ve bu sorumluluğu onlara yüklemeyin. Benim öne sürdüğüm ve sizlere takdim ettiğim düşüncem budur. Ben halkımın çekmiş olduğu sıkıntıları, varlıklarını, hakikatlerini sizlere iletiyorum. Topraklarının duymuş olduğu acıları ve göklerinin inlemelerini sizlere ulaştırmış bulunuyorum.
Allah’ım ben tebliğ ettim, sen şahit ol!
Çeviri: Mehmet Şimşek
Dr. Alaeddin Cango

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?