Ramazan: Rabbaniliğe Giden Yol

0
8126

Rabbaniliğe-Giden-Yol-önizlemeİşte bir Ramazan daha kapımızı çaldı ve bize misafir oldu. Allah nasip ederse bir ay bizimle beraber olacak. Bizler ondan istifade edeceğiz. Öyle bir istifade ki, bizi on bir ay boyunca diri tutacak, bizleri Rabbimize daha da yaklaştıracak, bizleri Rabbani olma yolunda biraz daha ileri götürecek ve neticede bizleri maneviyatla hemhal olmuş bir kişiliğe ulaştıracak. Ramazanın böyle bir gücü bir var.

İbadetler içinde insanı Rabbanileştirecek en büyük ibadet Ramazan olsa gerek. Bunun birçok delili var. Her şeyden önce ramazan, Rabbimizin işaretiyle Kur’ân ayıdır.

“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. (Bakara Suresi 185) İşte Rabbani çağrı: “Ramazan-Kur’ân-Rabbaniyete giden yol.” Ayette dikkat edilirse oruç tutamayanlar sırf bu havayı teneffüs etsinler diye başka günlerde kaza orucuna davet edilmekteler. Orucun işte böyle bir yönü var. “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız. (Bakara Suresi 183)” “Yani takva sahibi olursunuz” çağrısı var burada. Oruç takva ve rabbaniliğe giden yol demektir: Tevbe suresinde Rabbimiz (ayet 112), tövbe edenler, ibâdet edenler, ve hamd edenlerden bahsederken bu ibadetlerin yanına bir de oruç tutanlar ifadesini de ekler. Ardından da rükû ve secde edenler ifadesini kullanır. Ramazanda bir mümin orucun yanı sıra secde ve rükûlarını da arttırır. Hatta kendisini bir ramazana daha ulaştırdığı için daha fazla hamd etmeye yönelir. Ramazanı bu açıdan bir ganimet olarak bilir.

Bu ay Kur’ân’la en üst düzeyde hemhal olmak için ciddi bir fırsattır. Şayet mümin, yapabilirse iki hatim yapmalı. Oruçlu bir bedenle Kur’ân-ı Kerim’in ayetlerini tefekkür etmekten büyük bir sevinç duyar ve her harfinden onlarca sevap elde etmenin yanında daha şuurlu bir kimliğe eriş- menin fırsatını yakalar. Müminler Resûlullah’ın (s.a.s) bu ayın feyz ve bereketine işaret ettiğini çok iyi bildiklerinden onun gün ve gecelerinde dakika ve saatlerini manevi yönlerini takviye etmede kullanırlar. Özellikle gece ibadetinden geri kalmamaya özen gösterirler. Mümin, Rabbani bir kimliği yakalama yolunca orucu çok sever ve en çok da Rabbinden alacağı mükafatı hayal eder. Resûlullah (s.a.s) bu minvalde “Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir.” Buyurur. (Buhari, Savm 2)

Rabbaniliğe-Giden-Yol-1Mümin oruçlu iken insi ve cinni şeytanların zincire vurulduğu şuuruyla hareket eder ve bu ayı ganimet bilme noktasında nefsiyle mücadele eder. Bu mücadelede elde ettiği büyük başarı senenin geri kalan aylarında onu Rabbani çizgide tutar ve Allah’tan kendisini, gelecek ramazana eriştirme niyazında bulunur. Mümin kimse bu mübarek ayı şayet varsa nefsani zafiyetleri, bunlardan kurtulmak için bir fırsat kabul eder. Aksi takdirde orucunun kendisine fayda sağlamayacağını düşünür ve elinden geldiği kadar nefsini terbiye etme hususunda çaba sarf eder. “Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse onun yemesini içmesini terk etmesine Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Savm 8.)

İşte ramazanın mübarek gün ve geceleri! Sahura kalkmış olan müminler, “Sahura kalkmak berekettir. Bir yudum su içseniz bile onu terk etmeyiniz. Çünkü Allah sahura kalkanlara rahmet eder.” (Müsned, 3:44) hadisinin içerdiği manaya erişmek için gayret göstermekteler. Allah’ın rızasına ermek için bir şeyler yemekteler, hadisteki berekete erişmek için bir yudum suyla da olsa sahur etmekteler.

Mümin kimse “Oruç tutun. Şüphesiz ki oruç Cehennem ateşine, dünyanın kötülük ve musibetlerine karşı kalkandır.” hadisinin içerdiği manayı derinlemesine tefekkür ederek bütün bir hayatı ramazan şuuruyla yaşamaya çalışır. Ramazanda bu atmosferi yakaladığı gibi bunu ramazan sormasında da devam ettirme gayretini gösterir.

Mümin kimse “Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin. (Buhari, Savm, 9) hakikatini bir ay boyunca şiar edinir. Bu ayın hürmetinden dolayı kendisine daha fazla sahip çıkar, elinden ve dilinden sadır olabilecek ve orucun manasına ters düşebilecek davranışlardan uzak kalmaya çalışır.

Rabbaniliğe-Giden-Yol-2Mümin kimse “Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar” (Tirmizi, Cihad 3) hadisinin içerdiği manayı tefekkür ederek arınmış bir mümin olarak ramazan ertesine ulaşır.

Mümin, Ramazanın son günlerinde saklı oldu- ğunu bildiği kadir gecesini ihya etmek için -şayet yapabilirse- bu geceleri tümüyle itikâfa ayırır. Arınmanın doruğunu itikâfla elde etmeye çalışır. “Kadir gecesini, kim sevabına inanıp onu kazanmak ümidiyle ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.” (Müslim, Müsafirin 174, (769); Ebu Davud, Salat 318, (1371); Tirmizi, Savm 83)

Rabbani olmak isteyen kimse bu ayda daha fazla dua etmenin peşinden koşar. Yalvarma, münacaat saatlerini daha da fazlalaştırır ve “Şurası muhakkak ki, Oruçlunun iftarını açtığı zaman reddedilmeyen makbul bir duası vardır.” Şeklindeki Nebevi söze göre hareket eder.

Arınma yolunda “Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün Anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen kimsenin de burnu sürtülsün…” (Tirmizi, Daavat 110) şeklindeki Nebevi ikazı mümin kimse asla göz ardı edemez, hata ve günahlarından olabildiğince uzaklaşmaya gayret eder.

Mümin, bu ayda özellikle ihtiyaç sahibi insanların elinden tutma, onları iftar ettirme, fıtır sadakasını eda etme gibi ibadetlerle cömertliğin zirvesinde yer almaya çalışır. Çevresinde eş, dost, akraba ve komşularını iftarda bir araya getirir ve onlarla beraber ibadet etme fırsatını oluşturur. Mümin davetçi sadece iftarı misafirleriyle beraber açmakla yetinmez, teravihe giden yolda dostlarıyla beraber adım atma fırsatını da oluşturmaya çalışır. Böylece teravih kılma konusunda tembellik eden Müslümanların bu namazdan istifade etmelerini temin eder. Böyle yapmadığı taktirde iftar sonrasında insanların malayani konuşmalara zaman harcayacaklarını bilir. İbadete olan tutkusuyla çevresindeki Müslümanlara güzel bir örnek olur. Af ve mağfiret kapılarının bu ayda sonuna dek açık olduğunu çevresindeki Müslümanlara ibadete koşarak hal diliyle anlatır.

Mümin kimse oruçlu ağzının Allah katında misk kokusundan daha hoş olduğunu, uykusunun dahi ibadet sayıldığını, her bir salih amele karşı fazlasıyla sevap ve mükafat verildiğini asla unutmaz. Ailesi ve çocuklarını bu minvalde ihmal etmez, onlarla birlikte iftar etme ve teravihe gitme gayretini gösterir. Orucun başlı başına bir sabır ayı olduğunu unutmaz. Başkalarından sadır olabilecek nahoş davranışlara müsamaha ile karşılık verir. “Oruç sabrın yarısıdır. (İbn Mâce, Siyâm 44) hadisinin içerdiği manayı yaşayarak gösterir. Orucu sayesinde Rabbinden büyük ecirler elde edeceğini bilerek orucuna helal getirecek davranışlardan uzak durur.

İşte ey mümin kardeşim şu anda bir ramazana daha kavuşmuş bulunmaktayız. Bu ayda Rabbani olma yolunda seninle el ele verelim ve bu ayın feyz ve bereketini en üst düzeyde elde etmek için çaba sarf edelim.

Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: “O (oruç) benim içindir. Onun mükâfatını bizzat beni veririm. (Çünkü) Oruçlu kimse, yemesini, içmesini benim için bırakır.” (Müslim, Siyam 164)

Doç. Dr. Mehmet Akbaş

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?