Ey Genç Kardeşim! Hayat, yaz ve kıştan ibaret değildir. İlk ve sonbahar da vardır. Coğrafya kitaplarında yoktur belki ama, kimseye söyleyemediklerin de bir dağ çeşididir. Değerler manzumesinin mazlumlaştığı bir dönemde kolay değil bunları söylemek, biliyorum… Kalpten aşağı hatta belden aşağı ‘hayat süren leş’lerin sayısının arttığını da biliyorum… Fakat onların vadisini terk etmen için hala vaktin var! Mü’min olmaktan, insan kalmaktan yorulma! Yüreğinin mıntıka temizliğini yap ve bizim vadinin yollarını ara…
Kaçtığın bütün kavgaların yaralarını taşıyorsun, biliyorum! Ama bazı yaralar yararlıdır. Bu yaralardır seni o vadiden çıkaracak olan… Sana dik yokuşlara tırmanma gücü veren… Hep o yaralardır… ‘Yaram yârimdir, yârim yaramdır’ diyorlar ya, tam da bu işte! Zaten bizim vadiye güle oynaya gelemezsin! Patikaları limuzinle dolaşamazsın! Açlık ve susuzluk, korku ve endişe, kan ve gözyaşı, oyun ve fırıldak hiç eksik olmadı bizim vadide… Eksik etmediler!
Yan yana ifadesi bile ayrı yazılıyor bizim vadide… Bölük pörçük ettiler bizi… Yazı’mız sızımız, yaz’ımız kışımız oldu. Temiz vadinin tertemiz sularında, yüzme bilmeyen balıklar gibi olduk! Kimimiz suda boğulduk, kimimiz sudan çıkınca… Bir kalbe giremeyip de, cennete gireceğini iddia edenlerle doldu bu vadi… Yanan yanana ama pişen çok az burada… Ne alçaklığın alt sınırı, ne de şerefin üst sınırı var burada… Ünlü ama düşünebildiği, muamma bir konu olan düşünürler çoğaldı burada… Gerçek yüzlerini görmemek için aynaya bakmayanlarla doldu taştı burası… Bir de utanmadan tokluk grevi yapıyorlar…
Ey İslam Gençliği! Uzun bir halat bulsak çocukluğumuza ineceğiz! Yeniden ‘Kalu Bela’ diyeceğiz. Fıtratı ve temizliği yeniden bulacağız! İyiye, doğruya, edebe ve ahlaka yeniden kavuşacağız… Dünya hayatına dair hiç açık vermeyeceğiz… Çocuklarımıza nasıl öğrenebileceklerini öğreteceğiz… Onlara yaşıtlarını birer rakip gibi görmelerinin ahlak dışı olduğunu söyleyeceğiz… Güzel kazanacağız… Güzel kaybettik, diyeceğiz… Güzel gülüşlerimizi olay yerinde bırakacağız… Ve onlara diyeceğiz ki; ‘Güzellerimiz Ahirete göçtü, artık orada yabancılık çekmeyeceğiz…’
Şimdi de Edebiyatı bırakıp, gençliğin sorunları ve çözüm yolları hakkında bir şeyler söyleyelim;
Günümüz Türkiye’sinde gençliğin; gün geçtikçe değerlerinden, kültüründen, geleneklerinden ve en önemlisi de inanç melekelerinden uzaklaştığı gerçeği, artık aşikârdır. Gençlerimiz; Batının modernizm hastalığına, teknolojisinin olumsuz etkilerine, tüketim çılgınlığına, doymak bilmeyen bencil yaşantısına, sapıklıklarına, velhasıl her türlü fıtrat dışı etkilerine maruz kalmış, maalesef bu konularda korumasız bırakılmışlardır. Evde anne babanın, okulda öğretmen ve hocaların, camide imamların, mahallede komşuların, çevrede arkadaşların, toplumda derneklerin, vakıfların, cemaatlerin ve en önemlisi de resmi kurumların bu konudaki gayretleri yetersiz kalmaktadır.
Eğer ciddi önlemler alınmazsa, bu nesli ve belki de sonraki nesilleri tamamen kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız. Batılı ülkeler; genelde dünya gençliğinin, özelde ise İslam ümmetinin gençlerinin bozulmasına yönelik sistematik bir şekilde faaliyet sürdürmektedirler. Ülkemizdeki bu faaliyetleri özellikle medya alanında, kültür, spor, eğitim ve diğer alanlarda görülebilmekte ve bunun için bazı kuruluşları finanse etmektedirler. Fuhuş, cinsellik, madde kullanımı, ahlaki yozlaşma, bahis, işsizlik, eğitim olanaklarını kısıtlama, kara propaganda, yanlış yönlendirme, çeşitli ideolojilere teşvik etme, dini ve milli değerleri aşağılama gibi olumsuzluklar batının gençlerimize yönelik tuzaklarıdır.
Bize düşen görev, hiç vakit kaybetmeden ivedilikle bu tuzakları boşa çıkarmak olmalıdır. Muhakkak bu konuda en büyük görev, kamu kurum ve kuruluşlarına düşmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, RTÜK, Meclis Araştırma Komisyonları, Kaymakamlıklar, Valilikler, Belediyeler, Emniyet Teşkilatı gibi gençlerimizi bu tehlikelerden koruyabilme iradesine sahip olan kurumlar daha aktif rol almalıdırlar. Sivil Toplum Kuruluşları samimi bir şekilde çalışmalı, tespitler iyi yapılmalı, çözüm odaklı hareket etmelidirler. Toplumun hiç bir ferdi ihmal edilmeden, kağıt üzerinde kalan bilgiler yerine; konferanslar, seminerler, toplantılar ve çalıştayların sayısı arttırılmalı, farklı bölgelerdeki gençlerin farklı sorunları da ele alınmalı ve burada alınan kararlar uygulamaya konulmalıdır. Uygulamalar titizlikle takip edilmeli, aksaklıklar var ise düzeltilmelidir.
Gençlerimizin Okul, Sosyal Medya, Kültür-Sanat, Kitap, Radyo ve TV yayıncılığı, Yazılı Basın, İnternet ve Akıllı Telefon Kullanımı, Aile Hayatı, Spor ve Sosyal Etkinlikler, Sosyal Çevre gibi ortamlarda bulunurken, hali hazırda ciddi bir ahlaki çöküşün içinde bulunduğunu düşünüyoruz. Gençliğimizin yaşadığı sorunları ve bunların çözüm önerilerini şu şekilde sıralayabiliriz;
 Tamamına yakını Müslüman olan bir ülkede, Laik Eğitim Çatısı altında Dini bir eğitim vermek mümkün değildir. Eğitim sisteminin temelinde Laiklik değil, İslam referans olarak alınmalıdır. Gençlerimizin kültür, ahlak ve en önemlisi de inanç yönünden yetişmesi konusu gündeme alınmamakta, konuşulan yegâne konu yeni sınav sistemi olmaktadır. Okullardaki eğitim anlayışı, lise ve üniversiteye hazırlanmaktan öteye geçmemektedir.
 Olumlu gelişmelerden biri olarak görülse de, okutulan Kur’an-ı Kerim, Temel Dini Bilgiler ve Hz. Peygamber(sav)’in Hayatı gibi dersler, yazılılar ve yarışmalarda puan kazanmak yerine İslam ahlakıyla ahlaklanmak gibi misyonlar üstlenmelidir. Örneğin Kuran-ı Kerim’in sadece güzel okunması yerine; anlamı, tefsiri ve genç dimağlarda oluşturacağı etkisi önemsenmelidir. Kur’an-ı Kerim’in manası ve ruhu verilmediğinde, Cehennem Azabı ile ilgili ayetler okuyan veya dinleyen bir genç kalben ürpermeyecek, kıraatin güzelliği ile meşgul olacaktır.
 Hz. Peygamber(sav)’in Hayatı, Din Kültürü ve Temel Dini Bilgiler gibi derslerde kuru bilgiden ziyade, İslam’ın temel esasları ve doğru bir İslam anlayışı öğretilmelidir. En önemlisi de, bu dersleri verecek öğretmenlerin seçimine dikkat edilmelidir. Eğer bir eğitim kurumunda bu dersleri verebilecek donanımda öğretmen bulunamıyorsa, geçici olarak verilmemesi daha uygun olacaktır. Ayrıca Kutlu Doğum Haftası gibi etkinlikler, ehil ve konunun uzmanı olan kişilerin eliyle yapılmalıdır. Bu gibi etkinliklerin sırf yapılmak için düzenlenmemesi, gösteriş ve riyadan uzak tutulması, Resulullah’ı (s.a.s.) anmanın O’nu anlamayı engellememesi gerekmektedir.
 Ders kitaplarında -özellikle din dersleri kitaplarında- bazı olumlu değişiklikler yapılsa da, bu yeterli değildir. İnancımızın sadece kültürel ve ahlaki yönleri değil, özellikle uygulamaya yönelik temel kavramlar olan Cihad, Devlet, Kanun, Yaşayış, Örneklik, Kapsamlılık, Evrensellik gibi konular müfredata alınmalıdır. Ayrıca Tarih ve Biyoloji gibi alanlarda, Evrim ve insanoğlunun ilkel yaşamı gibi bilimsellikten uzak ve İslam’a ters düşen konular tamamen çıkarılmalıdır. İman ile ilgili yeterli düzeyde bilgiye sahip olamayan gençlerimiz yaşadığı çelişkiden dolayı, Ateizm, Deizm, Komünizm, Sosyalizm gibi tuzaklara düşebilmektedir. Arada kalan gençlerimiz ise kafa karışıklığı ile yaşamaktadırlar. Bu yüzden Laik eğitim anlayışı tamamı ile terk edilmelidir. Cemil Meriç’in ‘Haçlıların en büyük zaferi, ders kitaplarımızdır.’ sözü ne kadar da doğrudur.
 Okullarımızda, özellikle de üniversitelerimizde kalıplaşmış bazı kavram ve davranışların mutlak surette değişmesi gerekmektedir. Örneğin; Hak aramayı öğretmene kafa tutma veya saygısızlık olarak algılama hatta şiddete başvurmayı marifet sayma şeklindeki bir anlayış, yok edilmelidir. Her gencin bir sevgilisi olmalı düşüncesi, flört kültürü, maddeci Batının eseridir. İnancımızdaki sevgi kavramının ele ayağa düşen bir şey olmadığı gençlere öğretilmelidir. Yine ders çalışan ve gayretli olan bir öğrencinin inek, kopya çekmenin bir yetenek, sigara içmenin adamlık ölçütü olduğu tasavvuru değişmelidir. Anne baba veya velisinin okula geldiğinde alay konusu olacağı, cinsellik ile ilgili her şeyi bilmenin elzem olduğu; sakal, cübbe, çarşaf gibi ögelerin İŞİD benzeri örgütlere has olduğu yalanlarının gençlerin zihninde silinmesi gerekmektedir.
 Yanlış bakış açıların veya kalıplaşmış ön yargıların düzeltilmesinin zaman alacağı, bilinen bir gerçektir. Bu yüzden bu çalışmaların konunun ehli uzmanlar tarafından bir an önce başlatılması ve takibinin yapılması gerekir. Bu ölçülere uymayan TV dizilerinin, sinema filmlerinin, tiyatroların, reklamların vb. etkinliklerin tümüne ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır. Örneğin; Hababam Sınıfı izleyerek büyüyen bir neslin, ilkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar kopya çekmenin ahlak dışı bir iş olduğunu öğrenememesi ibretlik bir olaydır. Maneviyatı boş bir gençlik yetiştiren Laik Eğitim Sisteminin, Allah korkusu olmadan bunu başarabilmesi zaten düşünülemezdi.
 Batılı devletlerin bu seviyeye, dünyanın geri kalanını sömürgeleştirerek- ki hala bu durum devam ediyor – geldiği gerçeğinin gençlerimiz tarafından bilmesi gerekmektedir. Yoksa kendi kültürüne yabancılaşmış ve mensup olduğu inancın kendilerini geri bıraktığı düşüncesine sahip olmuş bir nesil ortaya çıkmış olur. Eğitim müfredatı; Batının emperyalist ve sömürgeci bir anlayışla tüm dünyayı şekillendirmeye çalıştığını, günümüzde işlenen vahşetlerin müsebbibi olduğunu, şu anki teknolojisine ve zenginliğine kendi dışındakileri ezerek ulaştığını, başkaldıran halkları ise cezalandırmaya çalıştığını öğretmelidir. Ayrıca günümüzde İslam ümmetinin yaşadığı sıkıntıların ve geri kalmışlığının sebebinin İslam olmadığı, tam tersine Müslümanların İslam’dan uzaklaştığı için bu durumlara düştükleri gerçeği gençlere anlatılmalıdır.
 İslam Medeniyetinin dünyaya bıraktığı miras, gün yüzüne çıkarılmalıdır. Günümüzdeki bilimsel çalışmaların, kültür, sanat ve estetiğin temelinin, Müslüman bilim adamları tarafından atıldığı gerçeği gençlere anlatılmalıdır. Müslümanların güçlü oldukları devirlerde insanların adalet temelinde yaşadıkları, zayıfladıkları dönemlerde ise kan ve gözyaşının eksik olmadığı, Dünyanın yalnızca İslam ile huzura kavuşabileceği gerçeği gençlere öğretilmelidir.
 Günümüz eğitim sisteminde, alt yapı ile ilgili çalışmalar (yeni bina ve derslikler, akıllı tahtalar, ücretsiz ders materyalleri vb.) takdire şayandır. Fakat maalesef aynı başarı, öğretmen yetiştirme konusunda gösterilememiştir. Gençlerimizin çoğu, öğretmenlik mesleğini tercih etmemektedir. Bunda, sayıları yüzbinleri bulan ve atanamayan öğretmenlerin durumu oldukça etkilidir. Bu yüzden gün geçtikçe, ‘İdealist Öğretmen’ olarak nitelendirilen gençlerimizin sayısında ciddi bir düşüş vardır. Ayrıca üniversiteli gençlerin çoğu, belli ideolojik ayrışmalar nedeniyle manevi değerlerden uzaklaşmaktadır. Temiz bir fıtrat ile başladıkları üniversite eğitiminin sonunda, tanınmayacak hale gelmektedirler. Aynı şeyi, askere giden gençlerimizde görmekteyiz. Her türlü küfür ve hakareti, askerlik yaptıkları ortamlardan öğrenmektedirler. Ayrıca basit bir suçtan dolayı cezaevine giren gençlerin, sonradan çok daha büyük suçlar işlediği ve rehabilite edilemediği önemli bir gerçektir.
 Televizyon dizileri, programları ve sinema filmlerinde durum oldukça vahimdir. Ciddi bir sansür uygulanmadığından, her türlü iğrençlik ekranlarda yayınlanabilmektedir. Sayıları gün geçtikçe artan ahlaksız diziler, evlilik programlarındaki rezillikler, spor programlarında birbirine hakaret eden adamlar, kadın bedenini teşhir eden reklamlar, siyasi söylemlerin kavgaya dönüştüğü tartışma programları, çocukların uyumadığı saatlerde yayınlanan cinsellik-korku içerikli film ve belgeseller, insan onurunu ayaklar altına alan yarışmalar, vahşet görüntülerinin yayınlandığı ana haber bültenleri gibi yayınlara ciddi cezai işlemler uygulanmamaktadır. Daha küçük yaşlarda iken bunlara maruz kalan gençlerimizin psikolojilerinin bozulmaması mümkün değildir. İşin ilginç tarafı ise, İslami hassasiyetleri olduğunu iddia eden bazı medya gruplarının bu konuda neredeyse diğerlerinden farksız oluşudur.

 Gençlerimizi ahlaki olarak çökerten en önemli teknolojik donanımlar ise, akıllı telefonlar ve internet kullanımıdır. Özellikle sosyal medya(Facebook, Twitter, YouTube gibi) kullanımı, hiçbir ahlaki ölçüt barındırmamaktadır. İnternette ise her türlü ahlaksız ve sapık sitenin bulunması ve bunlara erişimin açık olması, gençlerimizi kendi ellerimizle uçuruma sürüklememiz anlamına gelmektedir.
 Bir diğer sorun; bizzat devlet eliyle veya yasadışı bir şekilde bahis, milli piyango, şans oyunları gibi kumar çeşitlerinin, yine devlet eliyle açılan genelevlerin ve gizli-açık fuhuş yuvalarının gençlerimiz üzerindeki olumsuz etkileridir. Böyle bir toplumda evlilik ikinci plana atılacak, aile mefhumu yok edilecek, hatta boşanma davalarının önü alınamayacaktır. Namus cinayetleri, işkence ve her türlü sapıklığa kadar toplumun ayarlarını bozacak olaylar devam edecektir.
 Modern tefeciler olan bankalar – ki buna devlet bankaları da dahil – gençliği borç batağına sürüklemektedir. Genç yaşta faiz (isminin kredi olması hiçbir şeyi değiştirmiyor) ile tanıştırılan gençlerimizin önemli bir kısmı, kolay para kazanmanın derdine düştükleri için alın teri ile çalışmaktan imtina etmektedirler.
 Gençlerimiz arasında madde kullanımı ve hırsızlık oranı önemli boyutlardadır. Ülkemizde çek-senet tahsilatı, koruma adı altında uyuşturucu insan ve silah ticareti yapan mafya grupları ile sokak çocuklarını dilenmeye veya hırsızlığa yönlendiren şebekelerin ciddi caydırıcı cezalar alması ve tamamen yok edilmesi elzemdir.
Sonuç olarak;
İslam dışı her türlü uygulamanın toplumdaki gençlere zarar verdiğini, gençliğin temiz bir fıtrat üzerinde kalmasının yegâne yolunun İslam’ın öğretilerine bağlı kalmasında yattığını söylemekteyiz. Bu konuda görev ve sorumluluk devlete aittir. Aileler, çocuklarına İslami bir terbiye vermekle yükümlüdür. Sivil Toplum Örgütlerinin tamamı, bu amaç doğrultusunda hareket etmelidirler.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?