Zafere Giden Yol Birlik Olmaktan Geçer

0
8851

zafere-giden-yol-birlik-olmaktan-gecer-onizlemeBazı olaylar vardır ki, bu olaylar fitne olsa dahi, milletler o fitnelerden güçlenerek çıkarlar. Bu elim olayları hayra tebdil etmenin tek şartı vardır. O da hadiseleri ve arka planını doğru okumak ve tedbir almaktır. Müslüman basiret ve feraset sahibidir. Her albenili kelime kullanan kimseye kanmaz, kişilerin ve oluşumların görüntülerinden ziyade, düşünce altyapısına önem atfeder. Çünkü görüntü yanıltıcı olabilir. Ama görüntünün arka planındaki düşünce yapısı kişinin veya oluşumların neler yapabileceği konusunda net fikirler verir.

Kelime-i tevhit bayraklarıyla ortaya çıkıp, cihad ve şehadet sloganlarını dillerinden düşürmeyen, bu sayede iki günde İslam devleti kuracağını ilan eden örgütlerden tutun da hoşgörü ve diyalog maskesi altında on yıllarca gizlenip halkını tankın altında ezecek kadar gayri insani bir akıl tutulmasına varan çok büyük bir fitne yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Türkiye’yi 15 Temmuz gecesi kuşatıp emperyalistlerin eline teslim etmeyi hedefleyen kaotik ortam sonrası diri kalmak, tekrar ‘kandırıldık’ dememek için geriye dönük bir hasar tespit çalışması yapmakta fayda var.

İslam dinini tahrif ederek, ayetleri bağlamından kopararak kendi çarpık anlayışlarına malzeme yapan, yeni bir din algısı oluşturmaya çalışan ve bu hususta İslam dışı tüm unsurlardan yardım alarak hedefe giden yolda her türlü gayrimeşru eyleme baş- vuran, sınırsız savrulma yaşayan radikal veya ılımlı hareketler, İslam coğrafyası üzerinde hesabı olanlar tarafından maşa olarak kullanılmaya hazır hale gelir.

Müslümanlar koşulsuz, sorgusuz, kesin bir itaatle şeyhine, kanaat önderine bağlanan, aklını, fikrini, iradesini ‘kutsal’ liderlerine teslim eden her türlü yaklaşım ve oluşuma mesafeli olmalıdır. Zira bu zihniyette olanlar odaklandıkları amacı gerçekleştirmek için din adına(!) her türlü vahşiliği ve yanlışı yapmaktan tereddüt etmeyeceklerdir. Halbuki Müslüman; aklını kullanarak sorgulayabilen imanını ve ibadetlerini de yalnız Allah’a has kılan ve teslim eden insandır.

Müslüman halka yaşatılan bu travmalar sonucu kalıcı izler bırakacak tahribatların yaşanması kaçınılmazdır. Dini kavramları kullanmak suretiyle dindar kesimlerin duygularını istismar edip ciddi anlamda yıpratılan ‘cemaat’, ‘imam’ , ‘cihad’, ‘şeriat’ vb. gibi Kur’ani kavramları asli muhteva ve saygınlıklarına yeniden kavuşturmak gerekir. Bu konuda en büyük görev itidal sahibi âlim ve düşünürlere düşmektedir. İnsanları “hikmetle ve güzel öğütle Rabbimizin yoluna” (Nahl, 125) davet etmeli, hakkı ve hakikati dosdoğru anlatmalıyız. “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın zorlaştırmayın” (Müslim, Cihad) hadisini, her zamankinden daha çok bu günlerde ilke edinmeli, halkımızı şefkatle kuşatmalı ve kucaklamak en mühim vazifemiz olmalıdır.

Dinimize, değerlerimize, İslam coğrafyamıza saldırıların dozunun gün geçtikçe artmasının arkasında ümmetin son dönemlerde elde ettiği dayanışma, kaynaşma ve özgüven ruhunu hazmedememe ve bu ruhu dağıtma amacı yatıyor.

“İman edenler, bir haksızlığa, bir saldırıya, bir baskıya ve zulme uğradıkları zaman, zalimlere, saldırganlara ve baskı yapanlara yardımlaşarak hadlerini bildirenlerdir.” (Şura, 39)

Muharrem GÜNEŞ | Genel Yayın Yönetmeni

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?