Bu yazıda üniversiteyi yeni kazanan ve okuyan öğrenci kardeşlerime deneyim ve bilgilerimi aktarmak istedim. Tabir yerinde ise, bugün üniversiteyi yeni kazanmış olsaydım; ‘ne yapardım, nasıl bir plan yapardım, mezuniyet sonrası için vizyonum ne olurdu’ sorularına cevap aradım bu yazıda. Aynı yoldan geçenlerin deneyimleri incelenirken, başarıları kadar başarısızlıkları da not edilmelidir.
Mezun olduğunuz zaman insanlar sizden iş bekleyecek. Anneniz, babanız şimdi oldukları kadar müşfik olmayabilir. Aileniz size bir baskı uygulamasa bile, mezun olduğunuzda en az 22–23 yaşında olacaksınız. Yaşıtlarınızın işe girdiği haberi sizde yavaş yavaş, “koca adam oldum, öğrenimi tamamladım. Ama ne yazık ki bir meslek edinemedim” duygusunu oluşturacak. Bu arada yaşınız gereği askerlik, söz, nişan gibi durumlar hareket alanınızı daha da daraltacaktır. Kendinizi yetiştirme konusunda ne yapacaksanız, kesinlikle mezun olmadan yapın. Hiçbir şeyi meçhul bir geleceğe ertelemeyin. Gün, bu gündür!
“Ayakkabınız ayağınızı sıkarken, dünyanın genişliğinin size faydasının olmayacağını unutmayın.”
Üniversiteyi yeni kazanmış veya halen okuyan bir öğrenci, gelecekte pişmanlıklar, hayal kırıklıkları yaşamamak için neler yapmalıdır? Bu hususta yapılması gerekenlerden bazıları şöyle sıralanabilir:
1.Düzenli ders çalışın!
Üniversite öğrencisi ders çalışmalı ve dersinde başarılı olmalıdır. Dönem başlarında bu husus öğrencinin zihninde son derece net olmalıdır. Bu husustaki kanaatim, öğrencinin ders çalışmasının farz olduğudur. Bunu aşağıdaki gerekçelerle açıklayalım:
> Üniversite öğrencisinin temel işi ders çalışmaktır. İslam Fıkhında ‘Vacib’ul Vakt’ (Vaktin/dönemin farzı) diye bir kavram vardır. Bu farizayı kavradığımızda şu sonuca varmış oluruz: Bazı ibadet ve vecibeler diğerlerinden mutlak manada üstün olabilirler. Fakat uygulama ve öncelik her zaman buna göre yapılmaz. Öncelik ve sıralamada bununla beraber kişinin konumu ve dönemin ihtiyaçları da göz önünde bulundurulmalıdır. Moleküler Biyoloji veya Hukuk okuyan bir öğrencinin kendi alanında uzmanlaşması mı tercih edilir, yoksa tefsir, akait, hadis vb. bir İslami ilimde uzmanlaşması mı?
> Öğrenciye ekonomik olarak katkıda bulunanlar çalışmamasına rıza göstermezler. Bunu şu basit örnekle açıklayabiliriz: Bir işçi belli bir iş görmek üzere işe alınsa ve iş sahibinin rızası olmaksızın işi görmezse bunun fıkhı olarak hükmü nedir? Bu davranışın haram olmadığını söyleyen bir fakih çıkar mı? Bir üniversite öğrencisi, kendisine ekonomik katkıda bulunan ebeveynine veya burs veren kuruma ‘Ben ders çalışmıyorum, buna rızanız var mıdır?’ derse nasıl bir cevap alır? Üniversite eğitim dönemi boyunca hiçbir yerden katkı almayan bir öğrencinin ders çalışmayıp zamanını boşa harcaması en hafif haliyle israftır ve israfın haram olduğunu, müsrif kişinin Şeytan’ın arkadaşı olduğunu unutmayalım.
> İslam dünyasının hâlihazırı ve davet başarısı Müslüman öğrencinin çalışmasını zorunlu kılar. Derslerinde başarılı olmayan öğrencinin davet çalışmaları, başkaları tarafından sorumluluktan kaçınma ve vicdan azabını dindirme işlemleri olarak değerlendirilebilir. Yapılan araştırmalar, işlerinin çokluğu nedeniyle en yoğun olduğunu söyleyen insanların bile zannettiklerinden çok zamanlarının olduğunu ortaya koymuştur. İnsanların çoğu, zamanını yönetememe ve yaşamında zaman hırsızı olan gereksiz iş ve alışkanlıklardan kutulamama sorunu yaşamaktadır. Davetçi olmak isteyen bir öğrenci, derslerinde akademik yönden başarılı olurken Allah’ın rızasını kazanmak için davet çalışmasında da bulunabilir. İkisi birbirinin alternatifi değildir. Nitekim davet önderlerinin hayatlarına baktığımızda çoğunun davet çalışmalarıyla birlikte okullarını da derece ile bitirdiklerini görürüz. Said-i Nursi, Hasan el-Benna, Seyyid Kutup, Muhammed İkbal ve daha niceleri bizden uzak değiller.
2. CV’nizi (Curriculum Vitae = hayat yarışı kartı) şimdiden doldurmaya başlayın
Mezun olduğunuzda bitirdiğiniz bölümün diplomasına sahip binlerce hatta yüz binlerce öğrenci olacaktır. Sizin onlardan farkınız olmalıdır. Hangi meziyetlerle mezun olacaksınız? Hangi alanda hangi özellikleri edineceksiniz? Hangi yeterlilikleri kazanacaksınız? Bunları bir takvime bağlayın. Her şey dördüncü yıla sarkıyorsa ya da yazdıklarınızın yarısı bir sonraki yıl yapılmıyorsa işler iyi gitmiyor demektir.
Uzun gibi görünen 4-6 yıllık üniversite öğrenim hayatınızın çok çabuk geçeceğini unutmayın. İki yıllık Yüksekokul öğrencilerinin durumu daha kritiktir. Bunun için 2, 4, 5 veya 6 yıllık üniversite eğitim sürenize yönelik detaylı genel ve yıllık hedefleriniz ve çalışma takviminiz olmalıdır. Bilgi, diller, programlar, pratik beceriler ve İslami kültür ve yaşantı açısından şu anki seviyenizi belirleyiniz ve her biri için öğrenim sonu itibarıyla bir hedefiniz olmalıdır.
3. Derslere devamı sağlayın!
Akademik özgürlük, canınız istediği zaman derse girme/girmeme özgürlüğü değildir! Bunu çok iyi bir şekilde bilmelisiniz, sevgili üniversite öğrencileri!
Gerçekten verimsiz olduğuna inandığınız bir ders/hoca varsa onun zamanını değerlendirin. Kendinize şöyle demelisiniz: “Bölümümün programındaki x dersi benim için gereksizdir veya x dersi benim için gereklidir, fakat hocası bana bir şeyler katmıyor. Şu 40 dakikayı kütüphanede şu kitabı okuyarak değerlendirmeliyim.” Derse girmemenin alternatifi hiçbir zaman, zamanı öldürmek olmamalıdır. Maalesef çağımızın üniversite gençliği bu hatayı çok yapmaktadır.
4. Bölümü değil üniversiteyi okuyun!
Üniversiteyi dolaşın ve üniversitenizi tanıyın! Hocalarınızı ne kutsayın, ne de küçümseyin! Üniversite yerleşkesi ne kadar büyük olursa olsun hoca bildiğini okuyabilir. Üniversitenin ya da dersin adı ne olursa olsun, dersi iyi anlatan hocaların derslerini mutlaka almaya çalışın. Apple’ın kurucusu Steve Jobs, hiç ilgisi yokken sadece hoşuna gittiği için kaligrafi derslerini aldığını, bu yüzden de Apple’ın yazı karakterlerinin daha güzel olduğunu söylüyor.
5. En az bir yabancı dili iyi bir seviyede öğrenin!
Yabancı dil sihirli bir anahtardır. Hangi kapıları açtığına şaşırırsınız. İstanbul’da yabancı dil bilen şoför veya büro elemanı, dil bilmeyenlere göre çok iyi imkânlara sahipken, üniversite mezunlarını varın siz düşünün. Bu denli net olan bir hususu isterseniz bir fıkra ile bitirelim:
Yavrularıyla yürüyen anne kediye kocaman bir yavru köpek musallat olur. Anne kedi sabreder, ama yavru köpek bir türlü uzaklaşmaz. Anne kedi, yavru köpeğe döner ve kalın bir sesle ‘hav hav!’ der. Bunun üzere neye uğradığını anlamayan yavru köpek hemen uzaklaşır. Yavrularına dönen anne kedi “Yavrularım, gördünüz mü yabancı dilin faydasını?” der.
Özel ve kamuya ait tüm sektörlerin çoğu, uluslararası kurumlarla rekabet etmek veya en azından işbirliğinde bulunmak durumundadır. Bu nedenle üniversitenin hangi bölümünden mezun olursa olsun iyi düzeyde yabancı dil bilen kişi, iş bulma konusunda diğerlerinden bir adım öndedir. Hele akademik kariyer yapmayı düşünen bir kişi için yabancı dil bilmek olmazsa olmazlardandır.
6. Anadilinizi geliştirin!
Bir kişinin anadili ile düzgün bir şekilde konuşabilmesi ve yazabilmesi onun kişiliğinin önemli bir parçasıdır. Türkiye’de yaşayan Türk, Kürt ve diğer etnik gruplar bu hususta mağdurdurlar. Harf devrimi bu ülke insanına yapılan en korkunç karaktersizleştirme operasyonudur. Dilini yitiren bir nesil ne geçmişi ile bağlantı kurabilir, ne bilim yapabilir, ne de düşünce üretebilir. Cemil Meriç’in deyimi ile ‘Kamus bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Her mukaddesi yıkan Fransız ihtilali, tek mukaddese saygı göstermiş: Kamusa.’
7. Yazarlığı öğrenin!
Şunu söylersek üniversiteli kardeşlerimizi kırmış olur muyuz, acaba? ‘Üniversiteliler okurdurlar fakat yazar değillerdir. Yani okur-yazar değiller.’
Yazmaya önem verin! Düşüncenizi yazıya dökünüz, yazma deneyimiz mutlaka olmalıdır. Üniversitenizde veya sosyal çevrenizde bir yazma merkezi varsa mutlaka devam edin. Yazdıklarınızı bir hocaya veya bir arkadaşınıza okutun. Ve kendinizi değerlendirin, eksikliklerinizi tamamlamaya çalışın.
Yazma konusunda cesaretli olun. Günümüzde en tanınmış yazarların tanınmalarını sağlayan şaheserleri ilk yazdıkları değildir. Hayat hikâyelerini okuduğumuzda hemen hemen hepsinin yazmaya, okulun duvar gazetesi veya dergisinde yazmakla başladıklarını görürüz. Günümüzde internet siteleri, yazma becerilerinizi geliştirmeniz için çok iyi fırsatlar sunar.
8. Eleştirel düşünceyi önemseyin!
Eleştirel düşünmeyi, sorgulamayı, problemlerinizi tespit etmeyi, çözmeyi, araştırma yapmayı, etkili iletişim kurmayı, girişimciliği, kendiniz için hedefler belirlemeyi ve bu hedeflere ulaştıracak bireysel gelişim planınızı hazırlamayı öğrenin. Bütün bunlarla birlikte ‘kendi kendine öğrenmeyi’ öğrenin.
Elinizdeki akıllı telefonlar, üniversitelerdeki en bilgili hocalardan daha çok şey bilmektedir. Kendinizi bilgi hamalı haline getirmeyin. Günümüzde önemli olan çok şey bilmek değil; ne zaman hangi bilgiye ihtiyacının olduğunu, o bilgiye nasıl ulaşılacağını, o bilgiyi sorunların çözümünde nasıl kullanılacağını ve bilgiden bilgi üretmeyi bilmektir.
9. Dünyayı tanıyın!
Nitelikli okumalar yapın. Seyir ve gezi programlarınız olsun. İyi bir okuyucu olun. Bu konuda uzmanlardan yararlanın.
10. Hayatın anlamını sorgulayın!
Bu dünyayı, öbür dünyayı, etrafınızda neler olup bittiğini, varlığı, yokluğu, fakirliği, zenginliği… düşünün ve tartışın. Sadece cep telefonunu, alacağı markaları düşünen, kendisinden başka hiç kimsenin derdiyle ya da sevinciyle hemhal olmayan bencil tiplerden olmayın.

Dr. Maruf Çelik

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?