Kuveytli doktor Abdurrahman es-Sumeyt, dünyanın en fakir bölgelerinde yardım çalışmaları yürüttü; kendisini, vaktini, çalışmalarını ve mal varlığını 30 yıl boyunca Afrika kıtasında yardım çalışmaları ile İslami davete ayırdı. Afrika kıtası halklarının ihtiyaçlarına karşılık verme noktasında bir gelenek inşa etmeyi başaran es-Sumeyt, söz konusu halkları değiştiren çeşitli projelerle bu geleneğin sağlamlaşmasına önayak oldu. O, kendisinin veya herhangi birinin beklentilerinin ötesinde sonuçlarla sonuçlanan samimi niyetlerin ve sıkı çalışmanın somutlaşmışıdır. Bir İslam âlimi, tıp doktoru ama daha da önemlisi, bir insani yardımsever… Yüzlerce yetimhane, okul, cami inşa ettiği ve şaşırtıcı bir şekilde 11 milyon (evet, 11 milyon!) Afrikalıya İslam’ı benimsemeleri için ilham verdiği biliniyor.

Doğumu ve Yetişmesi
15 Ekim 1947’de Kuveyt’te dünyaya gelen Abdurrahman es-Sumeyt’in küçük yaşta okumaya fazlasıyla önem gösteren mütedeyyin bir çocuk olması, onu yaşıtlarından ayrıcalıklı kıldığı gibi daha bilinçli olmasını sağlamış; ayrıca küçük yaşta izcilik kulübüne üye olarak zorluklara tahammül etme, hayatın sıkıntılarına sabretme gücünü tecrübe etmiştir.
Yardım faaliyetlerine olan sevgisi, köklerini çocukluğunda bulur. Nitekim lise çağlarında arkadaşlarıyla beraber harçlıklarını biriktirerek bir araba alıp bu arabayı, hiçbir karşılık beklemeden sıradan işçileri işyerlerine veya evlerine götürmeye tahsis etmeleri, Arap dünyasında sık sık örnek gösterilen bir anıdır.

Eğitimi
İlk eğitimini Kuveyt okullarından aldı. Lise diplomasını aldıktan sonra Bağdat Üniversitesi’nde Cerrahi Tıp Fakültesi okumak için Irak’a geçti. 1972 yılında lisansını tamamladıktan sonra 1974 yılında Liverpool Üniversitesi’nde Tropikal Tıp hastalıkları diploması aldı.

1974-78 yılları arasında Kanada’da McGill Üniversitesi’nde önce İç Hastalıkları Ana Bilim Dalında, sonra Sindirim Sistemi Bilim Dalında ihtisas yaptı. Ardından Tıp eğitimine İngiltere’de devam eden es-Sumeyt, 1979-80 yıllarında Londra Üniversitesi’nde karaciğer kanseriyle ilgili bazı araştırmalar hazırladı.

Görev ve Sorumlulukları
İlk olarak 1974-78 yıllarında Kanada Montreal Hastanesi’nde pratisyen hekim olarak göreve başladı. 1979-80 yıllarında ise Londra’daki King’s College Hastanesi’nde uzman doktor olarak görevine devam ettikten sonra 1980-83 yıllarında Kuveyt’teki As Sabah Hastanesi’nde sindirim sistemi hastalıkları bölümünde uzman doktor olarak çalıştı.
35 yaşına geldiğinde Afrika’ya taşınmaya ve orada yaşamaya karar verdi ve hayatının 30 yılını eşiyle birlikte oraya adadı. Milyonlarca çocuğa eğitim, gıda, barınma ve din konularında katkıda bulundu ve yardım etti.

Kâr amacı gütmeyen insani yardım kurumlarında birçok görev ve sorumluluk üstlenen es-Sumeyt, 1981 yılında ‘Afrika Müslümanları Derneği’nin genel sekreterliği görevini yapmış, 1999 yılında derneğin adı “Doğrudan Yardım” olarak değiştikten sonra başkanlığa getirilmiştir.

İslam Dünyası Yardım Heyeti, İslam Dünyası Yardım ve Davet Meclisi, Necat Yardım Derneği, Kuveyt Kızılay Derneği gibi kurumların kurucu üyeliğini yapmıştır.
Yine Sudan İslami Davet Teşkilatı Sekreterlik Meclisi ile Yemen Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Sekreterler Meclisi’nde üyelik görevi yürüttü. Zanzibar Eğitim Fakültesi idari meclis başkanlığı, Kenya İslami İlimler ve Şeriat Fakültesi idari meclis başkanlığı ve Yardım Çalışmaları Araştırma Merkezi başkanlığı yapmıştır.

Neden Afrika?
“Neden kendi ülkenizde yardım çalışmaları yapmıyorsunuz da Afrika’yı tercih ediyorsunuz?” sorusu üzerine şu veciz cevabı veriyor: “Sizin beş çocuğunuz olsa ve onlardan biri hasta olsa ona daha çok ihtimam gösterirsiniz, değil mi? Kuveyt’te durum iyi, camilerimiz arasında mesafe 300 metre, hafızlarımız oldukça fazla ama Afrika’da durum farklı.”

Afrika’daki durumu şöyle anlatır: “1980 yılında Afrika’yı ziyaret ettim. Gördüğüm manzaralar karşısında Kuveyt’te pilav, et yemek, klimayı kullanmak mümkün değildi. Kuveyt’e döndüğümde üç ay ağlayarak orada gördüğüm manzarayı düşündüm. Sonra kendi kendime, ‘ağlamak neyi değiştirir ki’ dedim ve eşimle yeni bir hayata karar verdik. O günden sonra kendimizi Afrika’daki hayır işlerine adadık. Ben artık yılın 11 ayını Afrika’da, bir ayını ise Kuveyt’te geçiriyordum. Eşim ve çocuklarım yazın yanıma geliyorlar. Ormanda bir kulübede benimle beraber yaşıyorlar.” O zamanlar çocuklarının küçük olduğunu, bu esnada büyüyüp birinin mühendislik bölümünde profesör, diğerinin veteriner olduğunu belirtiyor. Çocukları da gelirlerinin yarısını bu yolda harcamaya söz verdiler ve öyle de yapıyorlar.

Afrika’da yaşayan milyonlarca Müslüman, hurafe ve hikâyelerin dışında İslam hakkında hiçbir bilgiye sahip değil ve aynı zamanda Hıristiyanlaşmaya müsait. Nitekim Tanzanya, Malavi, Madagaskar, Güney Sudan, Kenya, Nijer ve diğer Afrika ülkelerinde on binlerce kişinin, anne ve babaları Müslüman olmasına rağmen bu bilgisizliğin doğal sonucu olarak Hıristiyanlığı tercih ettikleri bilinmektedir.

Abdurrahman es-Sumeyt, Afrika’da yaptığı çalışmalarında karşılaştığı sorunların fakirlik ve vahşi ormanlardan ziyade misyonerlik çalışmaları olduğunu belirterek “Misyonerlik bölgede efendiliğini korumaktadır” ifadelerini kullanır.

Es-Sumeyt, Afrika’da insanların zor şartlarda yaşadığını şu sözlerle belirtiyor: “Afrika’da dine karşı büyük bir sevgi var ama cehalet ve imkânsızlık önemli sorunlardır. Mushaf görmeden hafız olan genç yetimlerimiz var. Ayakkabı bile bilmeyen çocuklar bizim yetimlerimiz. Kümes büyüklüğünde odalarda yirmi kişi barınıyor.”

Es-Sumeyt, yaptığı köy ziyaretlerinden birinde yaşadığı bir olayı yaşlı gözlerle şöyle anlatıyor: “Kulübelerden birine girdik. Bir müddet geçtikten sonra öğrendik ki kulübedeki anne, çocukları ve akrabaları üç gündür hiçbir şey yememişler. Bu nedenle bu ailenin yardıma muhtaç olduklarını düşündük ve kızlarımdan biri bir paket un getirip onlara vermek için arabaya gitti. Kadının, kendisine un vermemizi garipsemesi ve şok olmasıyla birlikte biz de şok olduk. Kadın, “Bu niye?” dedi. Biz de “Çünkü sen ve çocukların üç gündür yemek yememişsiniz.” Kadın dedi ki: “Allah’a şükür biz zenginiz. Sadece üç gün yemek yemedik. Fakir olanlar arkadaki komşularımızdır. Arkadaki kulübelere gidin, onlar fakirler, yardıma ihtiyacı olanlar onlardır. Biz iyiyiz, nimet içindeyiz, sadece üç gündür yemek yemedik.” Başka bir kulübeye gittik. Oradaki kadının ve çocuklarının sekiz gündür yemek yemediklerini öğrendik. Gözlerimiz yaşardı. Onların durumuyla kendi durumumuzu karşılaştırdık. Biz bir öğün kaçırırsak dünyayı tepetaklak ederiz. Bırakın bir öğün kaçırmayı, o öğünde hoşumuza gitmeyen bir yemek olduğunda hoşnutsuzluk yaşarız ve problem çıkarırız. Onlarla kendimizi karşılaştırdığımızda bu, çok üzücü bir durum.

200 Bin Kişi Müslüman Oldu
Es-Sumeyt bir röportajda şöyle anlatıyor: “İsminin Mekke olduğu ve kendilerini ‘Müslüman Protestan’ olarak tanımlayan bir köye gittim ve bu ismin nereden geldiğini sordum. Atalarının geldiği yerin ismi olduğunu söylediler. Ben de onlara, akrabalarının yanından geldiğimi, akrabalarının tek olan Allah’a inandığını, günde beş vakit namaz kıldığını, yılda bir ay oruç tuttuğunu anlattım. Üzerimdeki elbiseden bir tane onlara hediye ettim, akrabalarının gönderdiğini söyleyerek. Dinlerinin de İslâm olduğunu söyledim. Benden, İslâm’ı anlatacak birini göndermemi istediler. Ben de içlerinden birisini seçerek, üç ay içinde ona İslâm’ı öğrettim ve diğerlerine öğretmesi için gönderdim. Sonra o köy Müslüman oldu. Kısa bir süre sonra çevresindeki altı bölge de Müslüman oldu. Orada iki yüz bin insan Müslüman olduğunda ise misyonerler beni kovdu.”

İslam’ın Hıristiyanlıktan daha fazla genişlemesinde insan gücü değil İslâm akidesinin gücünün etkili olduğunu belirten es-Sumeyt, “İnsanların Müslüman olmasının önündeki engel Hıristiyanlar değil, sen ve benim. Biz Allah’a vaadimizi tutarsak engel olmayız. Mescide girip namaz kılıyor ve O’nun büyük olduğunu söylüyoruz ama dışarı çıktığımızda para bize ‘sağa sola git’ diyor ve o daha büyük geliyor gözümüze. Afrika’da insanlar, hiçbir beklentim olmadan sadece İslâm’ı anlatmama bile hayran olarak Müslüman olabiliyorlar. Bu gerçeği bilip ben nasıl evimde konfor içinde yaşarım?”

Kanaatleri
Es-Sumeyt, Arap zenginlerinin zekât mallarının 250 milyon Müslümanın ihtiyacını karşılayacağına inanıyor. Bu zenginlerin zekât mallarını çıkarttığı takdirde 56.875 milyar dolar gibi bir paranın ortaya çıkacağını belirten es-Sumeyt, “Dünyanın tamamında Müslüman fakirlerin sayısını 250 milyon olarak varsayarsak her fakire bu meblağdan 227 dolar pay düşer. Bu ise fakir kimseye gelir imkânı kılacak bir işe başlaması için yeterlidir.” ifadelerini kullanıyor.

Afrika kıtasında uzun yıllar boyunca yaptığı insani yardım çalışmalarında es-Sumeyt, hiçbir zaman Müslüman ve Müslüman olmayan ayrımına gitmedi. Müslümana destek olurken Müslüman olmayanı bu yardımdan mahrum bırakmadı. Aksine tamamını eşit görerek “insan haklarında” hepsinin ortak olduğuna inandı.

Es-Sumeyt’in kurucusu olduğu Doğrudan Yardım Derneği, Afrika’da faaliyet yürüten insani yardım kuruluşlarının en büyüğü olarak kabul edilmektedir. Derneğe ait eğitim kurumlarında yarım milyondan fazla öğrenci okumaktadır. En az 4 üniversiteye sahip olan derneğin bünyesinde birçok radyo ve yayınevi faaliyet göstermektedir. 8600 kuyu projesini hayata geçirdiği gibi 4000’den fazla davetçi ve öğretmen yetiştirmiştir.

Dr. Abdurrahman es-Sumeyt anlatıyor:
“Kuveyt Emirliği makamından sadece 15 dakika için randevu vermişlerdi.
Merhum Emir Cabir el-Ahmed ile görüşmek ve kendisine derneğimizin (Cemiyetul-Avnil-Mubaşir / Doğrudan Yardım Derneği) Afrika’da yaptığı faaliyetler hakkında bilgi vermek istiyordum. Ama Emir ile görüşme 1,5 saat sürdü.
İki gün sonra Emir de gideceğim Afrika ülkesine benimle geldi. Pasaportunda müstear isim kullandı ve VIP kapısından geçmedi. Kimse onu tanımadı.
Emirle beraber bir günlük hızlı bir ziyarette bulunduk. Merhum, bizzat o Afrika ülkesindeki hayır faaliyetlerimizi yerinde gördü, inceledi. Aynı günün akşamı da Kuveyt’e döndü.
Ben de bir süre sonra Kuveyt’e dönünce muhasebe müdürümüzden öğrendim ki merhum Emir, derneğimizin hesabına bağış olarak tam 23 milyon Kuveyt dinarı yatırtmış.”
Dr. Abdurrahman diyor ki:
Emir sordu bana:
-Oğlum, duydum ki Afrika’daki bu faaliyetlerin sırasında defalarca araban devrilmiş, etrafınızda aslanlar bekleşirken, yollarda silahlı hırsızlar cirit atarken, mayınlar patlarken… Niye kendini böyle tehlikelere atıyorsun, de bana hele?
Dedim ki:
-Allah size ömürler versin. Biraz serbest konuşmama izniniz olur mu acaba?
-Tabii ki, serbest konuş, dedi.
-Allah’a yemin olsun ki, bu işleri yaparken aldığımız zevki sen de bir hissetsen, o tahtta bir gün dahi oturmazdın. Ama şimdi bizimle berabersin Afrika’da toz toprak arasında…
Sana nasıl anlatsam ki o tadı? Bir yetim çocuğu buluyorsun. Üst baş yırtık pırtık, yalınayak, zavallı perişan hâlde… Sonra bu çocuk okutuluyor, bir öğretmen, bir subay, bir doktor, bir genel müdür oluyor… Bunun haz ve lezzeti nasıl olur düşünebilir misin?
İşte onlarca, yüzlerce çocuk, Dr. Abdurrahman es-Sumeyt’in kurduğu Doğrudan Yardım Derneği himayesi ve desteği ile okumuş doktor, üniversite hocası, elçi, bakan olmuş. Malavi Cumhuriyeti CB vekili ve Savunma Bakanı da bu çocuklardan…
Birçok Kuveytli meslektaşı gibi Dr. Abdurrahman da milyonlarca paraya malik olabilirdi.
Fakat o diyordu ki:
“Vallahi o arkadaşlara acıyorum. Sanıyorlar ki saadet mal ve servet ile olur. Bankadaki hesapla olur. Yanlış. Gerçek mutluluk Rabbülâlemin katındaki kredin ve yatırımınla ancak gerçekleşir. Gerçek mutluluk başkalarının gönlünü sevindirmekte yatar. Ben bunu öğrendim.”
Kuveyt gazetesiyle yaptığı röportajında es-Sumeyt şunlara dikkat çekmektedir: “Fakirlere nakit para vermemiz nadir bir durumdur. Bakkal açılması, terzilik veya balık çiftliği gibi küçük projeler sunuyoruz ihtiyaç sahiplerine. Bu küçük projelerimiz insanlara gelir sağladığı gibi fakirlikten kurtulma imkânı sağlıyor. Daha önemlisi bu çalışmalarımız genelde insanlarda etki bırakarak İslam dinini kabul etmeye itiyor.”
“Ömrümün büyük bir bölümünü bu yolda tükettiğim için hiçbir zaman pişman olmadım. Tam bir kanaatle bu yolu seçerek âlemlerin Rabbi Allah’ın benim hakkımdaki kazasına rıza gösterdim. Ancak ben, dünya hayatının süsünü tercih ederek gerçek lezzetten uzak kalan Müslüman kardeşlerimize acıyorum.”

Vefatı
Fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin yanında yer alması nedeniyle es-Sumeyt, Afrika’da silahlı milisler tarafından düzenlenen bazı suikast girişimlerine maruz kalmıştır. Ek olarak fakir bölgelerde yaşaması nedeniyle çeşitli hastalıklarla boğuşmuştur.
Fedakârlıklarla ve hastalıklarla dolu uzun bir yolculuğun ardından es-Sumeyt, 15 Ağustos 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Allah Teâlâ, Dr. Abdurahman es-Sumeyt’e rahmet eylesin…

Kaynakça:
1) Mepa News 2) Naciye Kaynak- Umut YAVUZ 15.09.2006 (Röportajdan alıntı) 3) Muhammed Faris, 28-8-2013

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?