Allah’ım… Sana havale ediyorum! Farkında olarak veya olmayarak senin dinine savaş açanları, yine sana havale ediyorum!

Müslüman olarak volta atıp, İslâm’la ve Müslümanlarla alay etmeyi hayatının yegâne gayesi olarak görenleri sana havale ediyorum!

Bin çeşit sapık ideolojiye hayranlık duyup, söz konusu İslâm olunca kırmızı görmüş boğa gibi etrafa saldıran ezikleri sana havale ediyorum!

Başörtümüze saldıran örtülü(!) ve örtüsüzleri, erkek veya kadın olduğu belli olmayan cinsiyetsizleri, başörtüsünü aksesuar olarak görenleri sana havale ediyorum!

Anne veya baba olmayı yük olarak görenleri, anne ve babasını düşman olarak addedenleri, insan evladı olmayı reddedenleri, ailesinden utanç duyan şımarık züppeleri sana havale ediyorum!

Müslüman coğrafyalarında onca zulüm varken kendi ideolojik ve ırkçı düşüncelerine herkesi kurban edenleri ve bu ümmet için gözyaşı dökmeyenleri sana havale ediyorum!

İnancına yapılan saldırıları, tuttuğu futbol takımının uğradığı haksızlık(!) kadar umursamayan; katledilen mazlumlar için değil, taraftarı olduğu kulübün attığı gol için ayağa kalkanları sana havale ediyorum!

İzlediği dizide döktüğü gözyaşlarını, enkaz altından çıkarılan Suriye’nin mazlum bebeklerinden esirgeyenleri sana havale ediyorum!

Milyonlarca Suriyeli Müslümanı katleden Rusya/İran ve Esed rejimine tek laf etmeyip, her şeyini geride bırakanlara ve canını kurtarmak için ülkemize gelenlere ‘Bu ülkeden defol’ diyen beyinsizleri sana havale ediyorum!

Kudüs davamızı mezhepçi emelleri için kullanan; kirli, kinli ve kanlı ellerini her defasında Kudüs deterjanıyla temizlediğini zanneden, söz konusu İran veya Râfızîler olunca kırmızı çizgileri depreşen, sırf mezhebinden dolayı Nusayri Esed rejiminin her türlü vahşetine çanak tutanları sana havale ediyorum!

Soğuk bir gecede dışarda dolaşırken üstündeki kabanı tek bir saatliğine bile çıkarmaya cesaret edemeyenlerin; çadır bulamayıp İdlib’te ailesiyle birlikte zeytin ağaçlarının altında ısınmak için güneşin doğmasını bekleyen yavrucaklara ‘Sakın onları ülkeye almayın. Ülkemde Suriyeli istemiyorum’ diyenleri sana havale ediyorum!

Mülkün sahibi olan Rabbini unutup ‘Bu topraklarda hiçbir mülteciyi istemiyorum’ diyen azgın azınlığı, Rızkın sahibi olan Allah’ı (c.c) unutup kendisine sığınanların lokmasını sayan bedbaht güruhu sana havale ediyorum!

Hayvanların bile kalmak istemeyeceği izbe evleri fahiş fiyatlarla Suriyeli muhacirlere veren vicdansızları, onları komik maaşlarla en pis işlerde çalıştıran fırsatçı alçakları, ulaşım araçlarında onları sahipsiz görüp ailelerinin yanında hakaret eden insan müsveddelerini, mülteci düşmanlığı için özel çaba sarf eden ajan provokatörleri sana havale ediyorum!

Kendi ailesinin canını, namusunu kurtarmak için muhacir olarak gelenlere ‘Ne işleri var ülkemde? Gitsinler savaşsınlar!’ diyenleri, savaşmak için ülkesine gidenlere ‘Bunlar cihatçı teröristler!’ iftirası atanları, yıkık dökük evlerde oturduklarında veya bir parkta tur attıklarında ‘Bunlara devlet maaş veriyor. Bedavaya yaşıyorlar!’ yalanına sarılanları, çalıştıklarında ise ‘Bunlar yüzünden iş bulamıyoruz!’ palavrası atanları sana havale ediyorum!

Lüks restoranlarda ve pahalı kafelerde oturup açlıktan ve soğuktan can veren Müslümanları diline dolayanları, Arakan’dan Afrika’ya, Filipinler’den Güney Amerika’ya kadar mazlumların hamisi olan bu ülkeye ve bu ülkenin evlatlarına düşmanlık besleyenleri, bu ülkenin ve bu ümmetin evladı olamayanları sana havale ediyorum!

Allah’ım… Sana havale ediyorum!

Ey karanlığın çirkin yüzü
Seninle mücadelem bir tutam gölge için değildir
Âlem-i ervâhta yüzleri bedbaht olanlara sor
Kaç geceyi eğlenmekle geçirdiler
Kaç gece üstüne sindi riyakârlıkları
Kaç tankın namlusunu seninle çevirdiler mazlumların üstüne


Ey vahşiliğin merkez üssü
Ey Humus’ta halkını bombalayan garabet
Hama’nın değirmenlerinden kan akıtan felaket
Halep’in sütünü siyaha boyayan necaset
Demir parmaklıklar pas tutmuyor şimdi
Akan kanın tadından
Doymadılar zalimler…


Ben şimdi Ayşelerin çilesini nasıl anlatayım sana
Zeyneplerin, Fatmaların
Başını duvarlara vura vura ölenlerin
Neler olduğunu anlamayan çocukların 
Aklını yitiren kadınların
Sakalından çekilen yaşlıların
Yıkılmayan dağ gibi adamların… 


Yıkıldığını nasıl anlatayım sana
İzzeti ayaklar altına alınan bir halkın
Kardeşlerinin yüzüstü bıraktığı bir halkın
Çamura bulanmış çadırlarını hangi mevsim temizler
Hangi günahın boynunda kaldı zeytin ağaçları, yetimler
Gecenin soğuğunda filizlenen işkenceler
Tazyikli sular, restleşmeler
Hakaret akar irinli ağızlardan
Kahpelerin önünde tertemiz bedenler
Dünyanın tenhasına doğru yol alır
Bir zikir ulaşmıştır kendisine
Bir de cennet kalır…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?