Nihat ÖNER

 Sosyal hayatı düzenlemek gibi bir misyonu olan dinimiz İslâm, komşuluk müessesini en güzel şekilde dizayn etmiş, komşuları akrabalar mesabesinde birbirine karşı sorumlu, yardımlaşma ve dayanışma ruhuna sahip ve neredeyse mirasçılar kılacak düzeyde yakın tutmuştur. Bu münasebetle İslâm alternatif komşuluk pratikleri cihetinden zengin bir birikime sahiptir.

Komşuluk kavramı üzerinde bir tanımlama yapmak gerekirse “Komşuluk, aynı mahallede, sokak ve caddede, aynı apartmanda ya da aynı sitede oturan insanların arasında cereyan eden iletişim biçimidir.” Bu bir tanımdır. Bireylerin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirme şekli ya da oranı bu tanımı değiştirmez. Ancak ilişkiler iyi seyrediyorsa iyi komşuluk, kötü ise kötü komşuluk ilişkilerinden söz edebiliriz.

“Allah’a ibadet edin. Ona hiçbir şeyi eş tutmayın, anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanında bulunan arkadaşa, yolcuya ve emriniz altında bulunanlara iyilik edin. Allah, kendini beğenen ve böbürlenen kimseleri sevmez (Nisa, 36).”

Bu ayet ile insanların iyilik yaparken aslında kimlere öncelik vermeleri gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Her birey bu sistem içinde iyilik ederse tabandan tavana kadar bütün kişilere yardım ya da iyilik ulaşmış olacaktır. Her şeye rağmen yardımın ya da iyiliğin ulaşması noktasında güçlük çekilen kişilere de devlet eliyle yardım ve iyilik ulaştırılacaktır. Sosyal devlet anlayışını en yüksek düzeyde uygulama gücüne sahip olan İslâm dini, tarihi geçmişte bunun örnekleri ile doludur.

 Komşuluk ilişkileri yürütülürken komşunun inancına, örfüne bakılmaz. Komşunun dini sual olunmaz. İslâm topraklarında uygulanan bu meziyet sayesinde İslâm inancını benimsemeyen birçok insanın İslâm’ı din olarak tercih etmesi tesadüf değildir. Yüksek İslâm ahlâkı sayesinde dinimizde bulunan bu derin anlayış, kalplerin fethedilmesine ve inancın dalga dalga yayılmasına zemin hazırlamıştır.

Komşuluk ilişkilerinin önemine binaen Peygamberimiz (sav) şöyle demektedir bir hadisi şeriflerinde:

“Allah’ı ve Peygamberini sevmekle veya Allah ve Peygamberi tarafından sevilmekle mutlu olacak kişi, komşularına ikram edici olsun.”

 İslâm, ölçüleri ortaya koyar ve davranışları olumlu yönde geliştirmek için yapılacak eylemi belirtir. Ardından yapıldığı takdirde ulaşılacak mükâfatı sunar. Komşulara ikramın faziletinin belirtildiği bu hadisten de anlaşılacağı üzere bu erdemli davranış, Allah’ın muhabbetini kazanmak hususunda oldukça önemlidir. Motivasyon, sevk ve idare… Toplum inşa etmede maddi ve manevi argümanları en iyi değerlendiren İslâm, Yahudi, Hıristiyan, Mecusi, hangi din ve meşrebe sahip olursa olsun, komşu olarak ele almakta tereddüt etmemiş, bir Müslümana gösterilen ihtiramın onlara da gösterilmesi hususunda cesur örnekler ortaya koymuştur.

 Muaz bin Cebel (r.a) şöyle anlatıyor: (Biz sahâbileri Hz. Peygamber’e) sorduk:
– Komşu hakları nelerdir Ya Resûlullah? Şöyle buyurdular:

– Senden borç istediği zaman borç verirsin. Yardımını talep ettiği zaman yardım edersin. Muhtaç olduğu zaman bağışta bulunursun, hastalandığında ziyaret edersin. Ölümünde cenaze namazını kılar, kabre götürürsün. Sevinçli anlarında mesrur olur, tebrik edersin. Bir musibete uğradığında sen de üzülür, teselli edersin. Yemek pişirdiğinde kokusu ile onu imrendirmez veya bir miktar hediye edersin. İznini almaksızın havanın ve ışığın evine girişini engelleyecek şekilde binanı yükseltmezsin. Meyve aldığında ya ona ikram eder ya da gizlice evine getirirsin. Ayrıca kendi çocuklarını, komşu çocuklarını kıskançlıkla öfkelendirecek (bir yiyecek, giyecek ve binecek ile) ortaya çıkarmazsın.

Hz. Peygamber (sözlerinin bu bölümünde şöyle) buyurdu:

– Size ne söylediğimi anladınız mı? Allah’ın kendilerine merhamet ettiği çok az kimseden başkaları komşu haklarını ödeyemez. (1)

Peygamber efendimizin yukarıda emrettiği hususların harfiyen yerine getirildiği bir toplumda asla krizden, terörden söz edilemez. Huzur ikliminde bir hayatın sürdürüldüğü, kardeşçe bir yaşamın sergilendiği dünya tezahür eder ancak…

Gelişen ve büyüyen dünyada komşuluk ilişkilerinin de farklılaştığına, samimiyet ve içtenlikten uzak, göstermelik ve hatta soğuk komşuluk ilişkilerinin yaşandığına tanık olmaktayız. Yapılaşmada insan ilişkileri arasına konan koca duvarlar, gökdelenler ve binalar maalesef sıcak diyalogların kurulmasına ve sosyalleşmenin gerçekleşmesine engel olmuştur. İnsan ihtiyaçları arttıkça çalışmaya olan ihtiyaç artmış, insanlar daha çok çalışmak ve daha çok para kazanmak mecburiyetinde bırakılmıştır. Bunun sonucu olarak da işten eve, evden işe giden bir toplum yapısı ortaya çıkmıştır. Bu durumda komşu komşuyu tanıyamaz hale gelmiştir. Karşı komşu, yan komşu, üst komşu… Birbirlerine tamamen yabancı komşular… Böyle bir durumda doğal olarak anlaşma, yardımlaşma ve dayanışma duygusundan söz etmek de mümkün değildir. Oysa komşunun komşu için yapması gereken davranışlar vardır ve bu pratikler aynı zamanda İslâm dininin insanlıktan istediği birer vecibedir.

  • Yeni komşuya “hoş geldin’e” gitmek ve bir ihtiyacının olup olmadığını sormak, bir ihtiyacı varsa gidermek,
  • Yeni komşunun yalnızlık duymamasını sağlamak,
  • Komşu yerleşince, duruma göre onu davet etmek, (sabah kahvesine, akşam çayına vb.),
  • Yeni komşu yakınlık kurulacak, dostluk edilecek biri olarak düşünüp ailece ziyaret etmek,
  • Çocuklar aynı yaşta iseler, onları tanıştırıp birlikte oynamalarını veya çalışmalarını sağlamak,
  • Komşuda hasta varsa yoklamak, yardım etmek, yalnızsa bir çorba pişirmek, küçük çocuğu varsa ona bakmak, komşusunun yakınlarına hastalığını haber vermek,
  • Komşulardan birinin kızı evleniyorsa, evlilik hazırlıklarına yardım etmek (dikiş, nakış, alış-veriş vb.),
  • Komşulardan, bilhassa genç ve yalnız evlilerden biri doğum yapmışsa, tecrübeli komşu hanımlar lohusayı yalnız bırakmamak,
  • Komşulardan birinin evinde ölüm varsa, onu yalnız bırakmamak, küçük çocukları kendi evine almak, ölü evine yemek vb. şeyler göndermek, aç oturmalarını önlemek,
  • Düğün davet gibi hallerde gerekli eşya ve kap kacak yardımı yapmak,
  • Bu yardım kendisine yapılmışsa teşekkür anlamında, kapların birine evde yapılmış tatlı ve benzeri şeylerden koyarak geri vermek. Yalnız ölü evine giden kap, boş olarak geri gönderilir.
  • Komşu dedikodusuna meydan vermemek, katılmamak,
  • Fazla kokulu bir yemek pişirilmişse, komşuya da bir miktar göndermek,
  • Yakın komşuyu bir dost kabul edip, onun hayatının akışına karışmadan, onunla dengeli ve ölçülü ilişkiler kurmak.

Apartman dairelerinde yaşamın hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olan günümüzde bu minvalde yapılabilecek komşuluk pratikleri de şöyledir;

  • Apartman toplantılarına katılmak,
  • Alınan kararları uygulamada dikkatli olmak ve borçları zamanında ödemek,
  • Ekseriyet kararlarına sonradan itiraz etmemek,

Bütün yaklaşımlar, komşuluk ilişkilerinde gösterilen nezaket, huzur içinde bir toplum hayatının kurulması ve kulluk bilinci ile İslâm’ın ruh veren, selâmet olan ekseninde sorunsuz bir yaşam için ortaya konur. İnsan değerli bir varlıktır. Yeryüzü insana hizmet amaçlı yaratılıp donatılmıştır. Bu münasebetle insan ilişkileri de o derece sağlıklı olmalıdır. Gelecek nesillerin mutluluğu, huzuru buna bağlıdır. Hayırlı bir gelecek de yine buna bağlıdır. Bu dinamikleri yok edici tüm unsurların ortadan kaldırılıp güzel komşuluk ilişkilerinin yeniden tesis edilmesi de yine Müslümanlar olarak bizim en önemli görevlerimizdendir.

Kaynakça

  1. Kurtubî el-Câmi’u li-Ahkâmi’l-Kur’ân, 5/179.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?