İslam dini, emeğe ve emekçiye gereken değeri vermiştir. Emeğe ve emekçiye yapılan her türlü haksızlığa da şiddetle karşı çıkmıştır. İslam’ın kendisine özgü bir ekonomi anlayışı vardır. Bu ekonomik sistemde zenginin hakkı korunduğu gibi fakirin de hakkı korunmuştur. İşçinin hakkı korunduğu gibi işverenin de hakkı korunmuştur.

İslam, çalışmaya ve alın teri dökmeye değer vermiş ve “en güzel kazancın, alın teri ile elde edilen kazanç olduğunu”1 ifade etmiştir.

İslam, haksız kazanç türlerinin tamamıyla savaşmıştır. Buna hırsızlık, gasp, tefecilik, tekelcilik, karaborsa, kumar, şans oyunları, faiz, rüşvet gibi tüm kazanç yolları dâhildir. İslam, tüm bu kazanç yollarını gayri meşru kabul etmiştir.

Bunlar içinde konumuz olan faizi ele alacağız.

İslam, faizi (riba) haram kabul etmiştir. Öyle ki, faiz en büyük günahlardan biri sayılmış ve faizciliğin Allah’a ve resulüne savaş açmak olduğu ifade edilmiştir.1 Bu ağır ifade, faizin ne kadar büyük bir günah olduğunu anlatmak için yeterlidir. Kur’an, faiz yiyenleri ve faiz ile gelir elde edenleri şeytanın çarpmış olduğu kimseler olarak tanımlamıştır. Bu ifade bile faizin başlı başına ne kadar ağır bir suç olduğunu anlatmak için yeterlidir. Allah Teâlâ, faizden elde edilen geliri bereketsiz kıldığını ve sadaka vermeyi (borç vermeyi) ise bereketli kıldığını söylemiştir. (Bakara, 276) Yani faiz işi yapan kişi, verdiği paranın faizini kazanç olarak görse bile bu kazancın ona bir faydası olmayacaktır.

Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Resulullah (sav) faizi yiyene, yedirene, yazana ve bunun iki şahidine lânet etti ve ‘Hepsi (günahta) eşittir.’ buyurdu.”1

Her Müslümanın anayasası Kur’an’dır. Kur’an ise faizden uzak durmayı şiddetle öğütler. Bir Müslüman basit ve sıradan mazeretler üreterek borç altına girmez ve girmemelidir. Şeytan artık eskisi gibi çalışmıyor. O da çağa ayak uydurdu ve yeni söylemler geliştirdi. Bunlardan biri de ‘ihtiyaç’ söylemidir. Şeytan bunu öylesine telkin ediyor ki, sadece bir anlık dikkatinizi çeken bir ürün, bir mal, bir eşya, bir araba veya bir ev bir süre sonra ihtiyaç adı altında size hoş ve cazip görünmeye başlıyor. Ancak bununla yetinmeyen şeytan, bunu elde etmeniz için meşru ve gayri meşru tüm kapıları zorlamanızı ister. Çünkü size bunun bir ihtiyaç olduğunu aşılamış ve bunsuz yapamayacağınıza sizi ikna etmiştir artık. Şeytan sizi ikna ettikten sonra bir sonraki aşamaya geçip bu şeyi sizin satın almanızı sağlamaya çalışacaktır. Bunun için de farklı strateji ve taktikler uygulayacaktır: Bu, senin ihtiyacındır. Bu telefon sana çok lazım. Herkeste var, senin de buna ihtiyacın var. Kiraya verilen para çöpe atılmıştır, evini al ve ev sahibi ol. Bu zamanda arabasız olur mu? Herkesin varken seninkinin olmaması doğru mu?

Şeytan, aldırmak istediği ürün konusunda ikna ettikten sonra gerekli alt yapıyı da hazırlar ve siz de zihinsel olarak da buna sahip olmanız gerektiğini düşünürsünüz. Sonra vicdan azabı, günah gibi duygular gelince şeytan yine devreye girer ve size duygusal deliller getirir. Bu delillerin şerî olarak bir karşılığı olmasa da şeytan bununla kişiyi yoldan saptırır: Faizli para almasan kim sana para verir? Bu zamanda faizsiz iş mi var? Hocalar da faiz yiyor! Faiz oranı düşük! Faize girmek istemiyorum ama ne yapayım, mecburum!

Şeytan bunun da kılıfını uydurduktan sonra artık köşesine çekilir ve Allah’a açılan savaşı izlemeye başlar.

Kardeşlerim, bugün ihtiyaç adı altında aldığımız kaç şey aslında ihtiyaçtır? Ayrıca ihtiyaçsa bile bunu faize başvurmadan halledemez miyiz? Mesela gücümüzün yeteceği bir telefon alsak, faize bulaşmaya gerek kalmaz. Gücümüzün yeteceği bir ev almaya çalışsak, faizli kredi çekmeye gerek kalmaz. Ama ihtiyaç dediğimiz şeyi, hayatın olmazsa olmazı olarak görüyoruz. Sonra bunu elde etmek için de tüm şerî delilleri çiğniyoruz. Faizle elde edilen evin de arabanın da telefonun da hayrı ve bereketi olmayacaktır. “Allah faizi tüketir, sadakaları ise arttırır ve Allah hiçbir inkârcı günahkârı sevmez.” (Bakara, 276)

Ayrıca insan bir defa günah kapısını araladı mı bir daha aynı kapıdan girmekten korkmaz. Nasılsa daha önce tecrübe etmiş. Bu nedenle ihtiyaçlar birer birer artmaya başlar. Faizle alınan yeni bir evin yeni perdelere ihtiyacı var. Yeni koltuk olmazsa olmaz. Halılar zaten ihtiyaç değil, zaruretti. Yeni bir yatak odası ve klima derken faizin uzantıları da peşinden gelir. İlki faizli konut kredisi idi. Bu sefer de faizli ihtiyaç kredisi… Faiz veren kişi ödeme yapmanızdan memnun olmaz. O ister ki, faizli kredinizin günü geçsin. Böylece faizden de faiz kazansın. Hatta borcunuzu hiç ödeyemeyecek duruma düşmenizi ister. Zira ona verdiğiniz faizler onun kârı olacak bir de aldığınız ev ya da arabaya haciz koyacak…

Peki, faiz konusunda ne kadar samimi ve dürüstüz?

Faizden nefret ettiğimizi söyleriz. Peki, bankalara borcumuzu öderken savsaklıyor muyuz? Bir iki gün geçse bir şey olmaz, demiyor muyuz?

Ödemekte sıkıntı çekeceğimizi bile bile kredi kartı ile bol keseden alışveriş yapmıyor muyuz?

Yirmi yıllık vadede beş on bin lira fark var diye katılım bankalarını bir tarafa bırakıp faizli bankalardan kredi almıyor muyuz?

Sonra vicdanımızı rahatlatmak için hepsi faizci ne fark ediyor, demiyor muyuz?

Faizden nefret edip kiralık evde oturmak yerine bir ömür sürecek faizli kredilere bakmıyor muyuz?

Yani söylemlerimiz ile eylemlerimiz bir değil.

Faiz yiyenler şeytan çarpmış kimse gibi kalkarlar… (Bakara, 275)

Bu ayet acaba kimden bahsediyor diye düşündük mü? Kendimizi mecbur ve mağdur hissederek faize bulaşan bahsediyor elbet! Zaten kimse durduk yere faize bulaşmaz. Mutlaka bir ihtiyacını tedarik edecek. Belki ihtiyaç bile değildir. Ama sahip olma hırsı her malı önce ihtiyaç sonra zaruret gibi görüyor.

Allah Teâlâ Hazreti Musa’ya şöyle demişti: “Çıkar ayakkabılarını, zira sen mukaddes bir vadidesin.” (Tâhâ, 12) Pekâlâ, Kâbe’ye cebinde faizli kredi kartları ile gidince bu ayet bizden bahsediyor olmasın? Bizim ceplerimiz, cüzdanlarımız çok mu temiz? Çıkar kredi kartlarını, maaş kartlarını! Sen mukaddes bir mabettesin!

Esas sınav, dinen yasak edilen şeylerin serbest olduğu ortamdadır.  İmtihan camide değil, camiden çıktıktan sonradır. Camiden çıktıktan sonra fuhuş seni çağıracak ve sen “Ben Allah’tan korkarım.” diyeceksin. Camiden çıktıktan sonra cazip ödeme koşullarıyla faiz seni çağıracak ve sen “Ben Allah’tan korkarım.” diyeceksin.

Camide sözü dinleyecek, dışarıda sözü tutacaksın.

Bir Müslüman haramın azına çoğuna bakmaz.

Faiz kredisi yüksek iken faizden uzak duran kişi, krediler düşük olunca da bundan uzak durmalıdır. Zira birinci durumda harama düşmekten korkması ekonomik nedenlerden dolayıdır. Kredi düşünce bu tuzağa düşmemek lazım. Yani eline fırsat geçemediği için haramdan uzak duran kişi, aslında haramdan uzak durmuş sayılmaz.

Krediler yüksek olunca öcü de düşük olunca şirin mi oluyor?

Hâlbuki faiz de faizcik de Allah’a ve Resulüne savaş açmak demektir.4

Müslüman adam kredi çekmek için bahane üretmez.

İşlerim iyi gitmedi. Korona, kriz vb. Kredi çekebilir miyim?

Ev alacağım da kredi caiz mi? Ev zaruri ihtiyaç değil mi?

Traktörü yenilemem lazım! Arabanın modeli eskidi. Sıfır araba almam lazım!…

Ev zaruri ihtiyaç demek, sahip olmak, almak değildir. Kira da bu ihtiyacı karşılayabiliyor. Kredi ile ev alanlar faizin dibine vuruyor. Normal bir mahallede ev alacak parası var. Ama beyefendi, hele hanımefendi lüks mahallede oturmak için faizli kredi çekiyor.

Bakkalı market yapmak, marketi AVM yapmak, AVM’yi zincir mağazaları yapmak için faizli krediye başvurulmaz. Bahane de hazır: İslam ekonomi diniymiş, İslam zenginlikmiş… Unutmayalım ki haram ile zengin olanın haccı da zekâtı da makbul değildir.

Bir de tatil kredisi çıkmaz mı? Neymiş modern insan yoruluyormuş da tatile ihtiyaç duyuyormuş. Bu da zaruret kapsamında imiş…

İhtiyaç kredisi… Ucu açık. Telefon ihtiyaç. 500 liraya da var 14 bin liraya da var. Beyefendi, hanımefendi 5 bin liraya telefon ihtiyacını karşılamak için kredi çekiyor. Hâlbuki bin lirası ile telefon ihtiyacını karşılayabilirdi…

Umumi günahlar helak sebebidir.

Bazı günahlar vardır hususidirler. Allah Teâlâ hususi günahlar yüzünden toplumu helak etmez. Ancak umumi günahlar için toplumu; birlik ve dirlik açısından, ekonomik ve sosyal açıdan, bilgi ve birikim açısından, fen ve irfan açısından, kuvvet ve iktidar açısından vs. helak ediverir…

Allah Teâlâ bizleri her türlü gayri meşru kazanç yollarından muhafaza buyursun!

Kaynakça

1) Buhâri 2072 2) Bakara, 279 3) Müslim, 1597 4) Bakara, 279

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?