Bu yıl 3 Mart tarihi ilga edilişinin 91’inci yılını geride bırakacağımız hilafet, İslam Düşmanlarının uzun süreli planlı çabaları sonucu baskı kurularak gerçekleştirildi. Kaldırılmasından sonra Bu önemli farizanın gündeme gelmemesi ve Müslümanlar tarafından unutulması için sürekli çaba sarf edildi. Yapılan planlar ve harcanan bunca çabaya rağmen bu fariza bilinçli Müslümanların her zaman gündeminde olmuş, bilakis hedeflerinin başında yer almıştır. İmam Hasal El- Benna’nın (ra) “Risaleler” isimli kitabını, Mustafa Meşhur’un ise “Davet Fıkhı” isimli önemli eserlerini inceleyenler, bunu bariz bir şekilde görecektir.
“Arap Baharı” diye isimlendirilen “Ümmetin küllerinden doğma ve toparlanma çabası” sonucunda Halifelik müessesesinin Müslümanlar tarafından sesli bir şekilde dillendirilmeye başlanmasıyla düşman, karşı darbelere başlamış. Aynı zamanda Müslümanların içindeki birtakım Truva atları vasıtasıyla Hilafet makamının yozlaştırılması ve gözden düşürülmesi çalışmalarına hız vermiştir. Konunun önemine binaen bu ay imkanlar ölçüsünde Müslümanlar için çok önemli olan bu konuyu asıl kaynaklarımıza başvurarak, “doğuşundan ilgasına” kadar geçen süreyi kaleme almaya çalışacağız.
Halifeliğin tanımı:
Mekasid isimli eserinde İmam Sadeddin Et-taftazani,(722-792 h.) halifeliği, “Resulullah’ın (s.a.v) halifesi olarak, din ve dünya işlerinde genel başkanlık etmek”1 şeklinde tanımlamaktadır.
İmam Maverdi ise halifeliği,“Müslümanların dinini koruyan, dünya siyasetlerini yürüten, peygamberlik makamının vekâletini üstlenen kurum”2 olarak tanımlıyor.
Güvenilir kaynaklarda da belirtildiği ve kullanıldığı şekliyle “Halife”, “Emir-ul Mü’minin”, “İmam” veya “İmam-ı Azam” unvanları eş anlamlı terimlerdir.
Halifeliğin Hükmü:
İslam’da Halifelik farz-ı kifayedir. Kitap, Sünnet ve İcma’ya dayalı bu fariza konusunda ümmet ittifak etmiştir3. Mutezile olan, El Asamm (225 h.) gibi bazı bidat ehli âlimler ümmet ittifakına karşı çıkarak halifeliğin farz olmadığını belirtmiş olsa bile bu görüşleri, sahabe (r.a) İcma’ına ve diğer delillere ters düştüğü için kabul edilmemiştir.4
Halifeliğin farziyyeti Kitap, Sünnet ve İcma’ ile sabittir:
a- Kitap:
Allah (c.c) şöyle buyuruyor, “Ey iman edenler. Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan Ulu-l emre (emir sahiplerine) itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allaha ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah ve Resulüne götürün. Bu hem daha hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa/59)
Bu ayet ümmet içinde bir Ulu-l Emr’in (imam) yani halifenin bulunmasını ve ona itaat edilmesini açıkça ifade ediyor.5 Bu ayeti kerime ile iktifa edip halifeliğin, sünnetteki yerine geçelim.
b- Sünnet:
1-Ebu Hureyre, (r.a) Peygamberimiz (s.a.v) şöyle dediğini rivayet ediyor,“İsrail oğullarını Peygamberler yönetir. Bir peygamber vefat ettiği zaman, yerine diğer bir peygamber geçerdi. Benden sonra ise peygamber yoktur. Ancak halifeler olacaktır, Hem de çok sayıda halife olacaktır. Bunun üzerine Sahabeler, (r.a) “bize ne emredersiniz?” dediler. Peygamberimiz, “sırasıyla önce biat ettiklerinizin biatını yerine getirin, onlara haklarını verin. Şüphesiz Allah onlardan idarelerinin altındakileri soracaktır”.6
2-İbn Ömer, (r.a) peygamberimiz (s.a.v) şöyle dediğini rivayet etmiştir,“Müslüman kişi, haram işlemesi emredilmedikçe sevdiği ve sevmediği şeylerde emirinin sözünü dinlemesi ve ona itaat etmesi vaciptir. Ma”siyetle emrolunduğu zaman da, emirini dinlememesi ve itaat etmemesi gerekir.” 7
Bu sahih hadislerden açıkça anlaşılıyor ki imama (halifeye) yapılan biatin dünya menfaati için değil sadece Allah rızası için olması gerekir. Çünkü biat, eda edilmesi gereken bir ibadettir.
Halifelikle ilgili sahih hadisler çoktur. Biz bu kadarı ile yetinerek konu ile ilgili daha geniş araştırma yapmak isteyen muhterem okuyucuları hadis külliyatlarına ve özellikle Sahih-i Buhari’den “Ahkâm Kitabı” ve Sahih-i Müslim’de “El-İmarat” (emirlik) bölümlerine bakmalarını tavsiye ediyoruz.
c- İcma-ı Ümmet:
Halifeliğin farz oluşu konusunda ümmetin İcma’ (ittifak) ettiğini yukarıda belirtmiştik. Bu konuda Sahabe(r.a) arasında İcma vardır. Fıkıh Usulünde de belirtildiği gibi en kuvvetli İcma sahabe döneminde yapılan İcmadır. Hatta sahabeler (r.a) Resulullah (s.a.v)’in defninden önce Hz. Ebubekir’i Sıddık’ı halife seçerek, bu önemli farizayı eda etmişlerdir.

Halifeliğin kısa tarihi:
Halifelik hicri 11’inci yılın Rebiül-evvel ayının 12’sinde Pazartesi günü Resulullah (s.a.v) vefat etmesinin ardından aynı gün Sakife’de Hz. Ebubekir’e (r.a) biat edilmesiyle, Raşit halifelik dönemi başlamıştır. Hz. Ebubekir’in halifeliği 2 yıl, Hz. Ömer’in (r.a) halifeliği 10 yıl, Hz. Osman’ın (r.a) halifeliği 12 yıl, Hz Ali’nin (r.a) halifeliği 5 yıl ve Hz. Hasan’ın (r.a) 6 aylık halifeliğiyle Raşit halifelerin 30 yıllık süresi tamamlanmıştır. Böylece Raşit halifelik hakkında Resulullah’ın (s.a.v) “Ümmetimde halifelik 30 yıldır. Ondan sonra Krallık olacaktır.”8 mealindeki mucizevi sözü gerçekleşmiş oldu. Bundan sonraki dönem Raşit halifelik değil, Halifelik olarak isimlendirilen ama pratikte ise krallıktır. Peygamberimizin söz ettiği ’30 yıl’ dan sonra gelen bu yöneticilere halife denilmiştir.
Başka bir hadiste peygamber efendimiz 30 yıldan sonra gelen yöneticileri de halife olarak nitelemiştir. Hz. Cabir(r.a) Resulullah’tan (s.a.v) şu sözü işittiğini rivayet etmektedir: “ ’İslamiyet on iki halifeye kadar aziz olacaktır’ sonra bir kelime söyledi anlayamadım, babama,‘ne dedi’ diye sordum, o da ‘hepsi kureyş’tendir diye buyurdu, dedi” 9
Medine-i Münevvere, Hicri 11’inci yılında Hz. Ebubekir’in halifeliğiyle ilk halifelik merkezi olmuştur. Hicri 35. yılda Hz. Ali’ye biat edildi. Hz. Ali Irak’ın göç merkezi olduğu aynı zamanda fitnenin de kaynağı olduğunu görünce halifelik merkezini Medine’den Kufe’ye taşımıştı. Hz. Hasan ve Hz. Muaviye arasında yapılan ve Resulallah (s.a.v)’in övgüsüne mazhar olan anlaşma ile halifelik merkezi Kufe’den Şam’a taşınmış oldu. Hicri 64. yılda ümmetin çoğunluğu Abdullah bin Zübeyr’e (r.a) biat etmekle halifelik Şam’dan Mekke-i Mükerreme’ye intikal etti. Hicri 73’te Hz. Abdullah bin Zübeyir’in Mekke’de şehit edilmesiyle halifelik tekrar Mekke’den Şam’a taşındı.
Harran halifelik merkezi:
Hicri 127’de Mervan bin Muhammet halife olup Harran’ı başkent yapınca Harran halifelik merkezi oldu. Mervan Hicri 132’de Abbasilere mağlup olup Emevi devleti yıkılıp Abbasi devleti kurulunca halifelik merkezi Anbar’a taşındı.
Bağdat halifelik merkezi:
Hicri 146’da Bağdat kuruldu ve halifeliğin yeni başkenti oldu. Hicri 656 yılında Bağdat Moğollar tarafından vahşice tahrip edilinceye kadar Bağdat tam 510 yıl halifeliğe başkentlik yaptı.
Kahire halifelik merkezi:
Bağdat’ın yıkılmasından sonra Abbasilerden bazıları 658’de Mısır’a geçip, orada halifeliği kurdular. Böylece Müslümanlar iki yıl halifesiz kaldıktan sonra tekrar halifeliğe kavuştu. Mısır halifelik merkezi olarak hicri 923 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısıra hakim olup halifeliği İstanbul’a taşıyıncaya kadar tam 275 yıl halifelik merkezi olmuştur.
İstanbul halifelik merkezi:
İstanbul hicri 857 yılında fethedilince Osmanlı başkenti olmuştu. Hicri 923’te Yavuz Sultan Selim halifeliği alınca bu sefer İstanbul halifelik merkezi oldu. İstanbul halifeliğin ilga edildiği hicri 1340 tarihine kadar tam 417 yıl halifeliğe başkentlik yapmıştır.
Halifeliğin ilga edilmesinin sebebi ve sonuçları:
Halifeliğin ilga edilmesinin asıl sebebi batılıların baskı, zulüm ve zorbalıklarıdır. Müslümanlar uzun yıllar İslam’dan uzaklaşıp gaflete daldıktan sonra, bu batılı zalimler, uzun yıllar çalışarak birinci dünya savaşında Müslümanları tamamıyla mağlup edip İslam ümmetinin bir daha toparlanıp ayağa kalkamaması için şeytanca tedbirler aldılar. Bu tedbirlerin başında halifeliğin ilgası ve tevhidi tedrisat kanunları gelmektedir. Halifeliğin ilga edilmesinden doğan zararlı sonuçların en önemlisi İslam ümmetinin başsız kalması, ümmeti birliğe ve dayanışmaya yönlendirecek bir merkezden yoksun kalması, neticede ümmetin fertlerinin birbirlerinden habersiz bölünmüş bir şekilde düşmanın, büyük teşkilatlarına yem olmalarını sağlamaktı.
Bu arada geçen sene Hac mevsiminde Medine-i Münevvere’de bir alimi ziyaret ederken bize anlattığı bir meseleyi söylemeden geçemeyeceğim. Aslen Suriyeli büyük Alim Ab dulfettah Ebu Gudde’nin önde gelen talebelerinden muhaddis Prof. Dr. Muhammed Avvame’yi evinde ziyaret etmiştik. O bize şunu anlatmıştı: “Birkaç yıl önce Vatikan’ın asil ailelerinden bir zat Müslüman olup Medine-i Münevvere ’ye gelmişti. Onu ziyaret ettiğimizde bize şunu anlatmıştı; “Şu anda Vatikan’da İslami gelişmeleri takip eden ve gece gündüz vardiyalı çalışan bir kurul var. Bu kurul İslami gelişmelere aniden müdahale etmek için çalışıyor” Sonra bize şunu önermişti. “Sünneti müdafaa etmek için de böyle bir kuruluşa ihtiyaç var”
Tevhidi tedrisat kanununun zararlı sonuçlarından birkaç tanesi:
1-Mustafa Sabri, Zahit Kevseri ve Said-i Nursi gibi büyük İslam âlimlerinin yetişmesi bir yana, İslami ilimlerin asıl kaynaklarına vakıf olan âlimlerin bile yetişmemesi Tevhidi tedrisat kanununun en önemli zararlı sonuçlarından birisidir.
2- İslam’ın asıl kaynaklarından beslenen âlimlerin yetişmemesi neticesinde geniş halk kitlelerinin İslami anlayışları, islamın asıl delillerine dayanmayan duygusal bir anlayışa dönüşmüştür. Bu nedenle dış güçler, Müslüman halkları kolay bir şekilde İslam adına ya ‘ılımlı İslam’ dedikleri sapıklığa, ya da Şia ve Haricilik gibi akımlara yönlendirebiliyorlar. Eğer kitleler asıl güvenilir kaynaklardan beslenmiş olsalardı bu şekilde yönlendirme ve yozlaştırma kolay olmayacaktı.
3-Ciddi İslami terbiyeyi verecek eğitimci ve mürşit zatların yetişmemesi. Böylece İslami terbiyeden geçmeyen kitleler, ufak bir fırtına karşısında ahlaki çöküntülere maruz kalabiliyorlar.
Raşit halifeliğin müjdesi:
Sürekli göz önünde bulundurmamız gereken önemli bir müjde:
Huzeyfe bin Yaman,(r.a) Resulullah’ın (s.a.v.)şöyle dediğini rivayet ediyor: “Allah’ın dilediği süreye kadar aranızda peygamberlik devam edecektir. Sonra Allah dilediği süreden sonra peygamberliği kaldıracaktır. Peygamber sonrasında, peygamberlik temeli üzerine kurulu bir halifelik oluşacaktır. Allah’ın (c.c) dilediği süreye kadar devam edecektir. Allah (c.c) dilediği zaman onu da kaldıracaktır. Sonra zarar verici bir krallık olacaktır. O da Allah;(c.c) dilediği süreye kadar devam edecektir. Dilediği zaman onu da kaldıracaktır. Sonra zorbalığa dayalı bir yönetim olacaktır. Oda dilediği süreye kadar devam eder. Daha sonra yeniden peygamberlik temeli üzere kurulu bir halifelik olacaktır” 10
Kaynaklar
1-Şerhul mekasid cilt: 5 sayfa: 236
2-İmam naverdi el-ahkam sultanıyye sayfa:5 birinci baskı Kahire hicri 1409
3-Tuhfe ibn-i Hacer El-Heytemi cilt: 9 sayfa: 74 Kahire hicri 1315
4-Şerhülmekasid cilt: 5 sayfa: 236
5- İbn-i kattan el-ikna tahkiki cilt:1 sayfa: 107 dar-el kalem şam ikinci baskı hicri 1433 el-ahkam us sultaniye sayfa:5 kahire hicri 1393
6-Buharı (3455)Müslim(1442)
7-Buharı(2955) Müslim (1839) ebu Davut (2626) tirmiz(1707) ibn-i macee(2864)
8-Hadis hasen olup Ahmet(22115) Tirmizi/2226) rivayet etmiştir.
9-Buharı/7222 Müslim/1822 Tirmizi/2223
10-Müsned’ i Ahmet(18406)senedi hasendır.

Salih Turgut

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?