28 Şubat postmodern darbe ile sadece inançlarından dolayı, üstelik sorgulanmadan ve yargılanmadan, emekliliğine 16 gün kala ordudan atılan 20 yıl boyunca şan ve şerefle Türk Silahlı Kuvvetlerinde atandığı günden itibaren tüm görevleri yerine getiren ve bütün bu çalışmalarından dolayı çeşitli makamlar tarafından 18 adet takdirname ile ödüllendirilen Sayın Reşat FİDAN ile 28 Şubat sürecini değerlendirdik.
Ateş düştüğü yeri yakar derler. Ancak bu öyle bir ateştir ki; Türk milletinin bağrına düşmüş ve binlerce aileyi yakmıştı. Ne olduğunu kimse anlamamıştı ve hala da anlayabilmiş değil.
Anlayabilen varsa lütfen söylesin…
Kutsal bildiğiniz görevinize en güzel şekilde yapmaya çalışırken, bir gün bir emir geliyor, amiriniz tarafından çağrılıyorsunuz ve bir tebligat ile yüz yüze bırakılıyorsunuz.
Bir damga ile damgalanıyorsunuz. Hem öyle bir damga ki; hayatınız boyu alnınızdan, aileniz ve çoluk çocuğunuzun da alnından silemeyeceğiniz bir damga…
Üstelik yargılanmamışsınız da…
Üstelik hiçbir suç işlememişsiniz de…
Üstelik görevinizde çok başarılısınız ve amirleriniz de sizi çok seviyor…
Üstelik devlet size şeref madalyası vermiş; ülkenizi bölmeye çalışan bölücülere, kelle koltukta savaştığınız için…Anlayabilen varsa lütfen söylesin. Biz hiçbir şey anlamadık. Anlayamadığımız hayat hikâyelerimize sizlerin vicdanlarınıza sunuyoruz. Lütfen okuyun. Okuyun ve bizi yargılayın! Nerede yanlış yaptığımızı siz söyleyin. Vatanımızı seviyoruz. Bayrağımızı seviyoruz. Milletimizi seviyoruz. Dinimizi seviyoruz. Üniformamızı seviyoruz. Namusumuzu koruduğumuz gibi vazifemizi kollamaya çalıştık ve hala aynı duygulara sahibiz.(1)
28 Şubat, bu halkın ülkesine, şahsiyetine, inancına, bilimine, ekonomisine, siyasi ahlakına, ve hepsinin toplam kalitesine yapılan bir kötülüktü. Bin yıl sürecek dediler, Takdiri ilahi, on yıl sonra tek başına iktidara gelme ihtimali var diye engellenmek istenen hareket bu sayede sadece beş yıl sonra ezici bir çoğunlukla iktidara geldi, üniversitelerde başörtüsü sorunu çözülmüştür. Hiçbir direnç yoktur artık. Birileri okulda sebep olanlara lanet okuyarak açmakta, okul dışına çıkar çıkmaz kapanmaktadır. Önemli sayıda birileri de başörtüsünü çıkarmaktansa okul okumayı bırakıp eve kapanmaktadır. Demek ki neymiş? Kadını özgürleştirme adına hareket ettiğini söyleyen 28 Şubatçılar kadınları eve kapatmıştır. İmam-Hatip liselerinin orta kısımları kapanmıştır, ama gelişen dünyanın yeni eğitim ve öğretim imkânları ve birçok başka nedenle din eğitimi çok daha yaygın ve çok daha verimli bir biçimde artmıştır. Üstelik kontrolü çok daha fazla zorlaşmıştır.(2)
Tarihe ‘postmodern darbe’ olarak geçen 28 Şubat’ı Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Başkan Yardımcısı ve 28 Şubat Platformu Başkanı, Emekli Albay Sayın Arif Çelenk ve ASDER Genel Sekreteri Sayın Reşat Fidan ile değerlendirdik.
ASDER Başkan Yardımcısı ve 28 Şubat Platformu Başkanı, Emekli Albay Sayın Arif Çelenk 28 Şubattın Yıldönümünde yapmış olduğu değerlendirmede;
“28 Şubat döneminin 70 milyon insanın tamamen psikolojik baskı altına alındığı, post modern olarak adlandırılan dış eksenli bir darbedir. 1960 ihtilali dahil Türkiye birazcık rota kaydırdığında hemen dizayn edilme yolu seçilirken 28 Şubat’ta ilk defa TSK sivilleri kullanarak Türk milletinin kahir ekseriyeti mağdur edilmiştir. Yaş zedeler, yök zedeler, meb zedeler ortaya çıktığı gibi yaşı 70’e merdiven dayamış teyzeler hastanelere alınmamış, kamusal alan adı altında yaşlı insanlarımız kamu dairelerinden uzaklaştırılmıştır. 28 Şubat olmasaydı bugün bölgesel güç yerine süper güç olmaya aday ülkelerden biriydik. Tarihe ‘postmodern darbe’ olarak geçen 28 Şubat dönemine ilişkin davadan çıkan karar 28 Şubat mağdurlarını memnun etmese de ‘bir darbe girişimine karşı karar alınması’ onlara teselli oldu. 28 Şubat 1997’deki tarihi Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan ve ‘etkisi bin yıl sürecek’ denilen kararın ardından yaşanan süreçle ilgili olarak yargı hükmü, bu yönüyle açılan davalarda aşınan kararlar, Türkiye Cumhuriyeti açısından çok kutsal ve çok önemlidir. Yargının ’28 Şubat bir ihtilaldir’ hükmünü vermesi açısından kutsaldır” dedi.
Reşat FİDAN, ASDER Genel Sekreteri
28 Şubat postmodern darbe ile sadece inançlarından dolayı, üstelik sorgulanmadan ve yargılanmadan, emekliliğine 16 gün kala ordudan atılan 20 yıl boyunca şan ve şerefle Türk Silahlı Kuvvetlerinde atandığı günden itibaren tüm görevleri yerine getiren ve bütün bu çalışmalarından dolayı çeşitli makamlar tarafından 18 adet takdirname ile ödüllendirilen Sayın Reşat FİDAN ile 28 Şubat sürecini değerlendirdik.(3)
Sayın Fidan okuyucularımıza kendinizi kısaca tanıtabilirmisiniz?
1960 Balıkesir doğumluyum. 1978’de İdari ve Lojistik Hizmetler Okulu’nu bitirdikten sonra Personel Astsubay olarak Giresun/Dereli Askerlik Şubesi’ne atandım. Burada 7 yıl görev yaptıktan sonra 2 yıl Amasya 15. P.Tug.İd.Şb. Astsubayı, 3 yıl Erzurum/Dumlu 51.P.Tüm.Mrk. Şb. Ast subayı, 7 yıl Kayseri Ana tamir Fabrikası Personel Kısım Amiri, 1 yıl Komando Tugayı Per.Şb. Astsubayı olarak Ağrı/Doğubeyazıt 1. Mknz. P.Tug.Mrk.Şb. Astsubayı olarak görev yaptım. Komando Tugayındaki görevimin 8 ayı Hakkari ve Şırnak’ta geçmiştir.
Reşat bey ne zaman birliğinizden ilişiğiniz kesildi?
1998 Şubat ayında Kayseri Komando Tugayı’nda görev yaparken emekli olmak için sözlü müracaatta bulundum. 20 gün eksiğim olması nedeniyle emekli olamayacağımı belirttiler. 1998 yılı genel atamalarında Doğubeyazıt’a tayin edildim. Temmuz-Ağustos döneminde emeklilik müracaatı yasaklandığından 01 Ocak 1999 tarihi itibariyle emeklilik evraklarımı Kasım 1998 ayında birliğime teslim ettim. Daha sonra ise emekliliğime 16 gün kala atıldım. Burnumdan ameliyat olduğumdan dolayı verilen istirahatı kullanmakta iken 06 Aralık 1998 günü akşam (telefonla) YAŞ Kararı ile ordudan atıldığım ve ilişiğimi kesmek üzere birliğime çağrıldığım tarafıma bil dirildi. Emekliliğime 16 gün kala ve özellikle maaş almamıza 1 gün kala 14 Aralık 1998 tarihi itibariyle rahatsız olmama rağmen ilişiğim kesildi.
Atılma sebebiniz nedir?
Resmi olarak yapılan tebligatta sadece “Disiplin-sizlik” gerekçesiyle ilişiğimin kesildiği bildirilmiştir.
Reşat Bey gerçekten disiplinsiz misiniz?
Askerlik hayatım boyunca bana tevdi edilen görevleri en iyi şekilde yerine getirmek için zaman mefhumu tanımadan çalıştım. Verilen görevler hakkında inancıma aykırıdır diye hiçbir beyanda bulunmadım. Çalışmalarımın karşılığı olarak çeşitli makamlar tarafından 18 adet takdirname ile ödüllendirildim. Örneğin Kayseri Ana Tamir Fabrikasında Personel Kısım Amiri olarak görev yaptığım esnada iş müfettişlerince 1995 yılında personel ve maliye konularında yapılan denetlemelerde çalıştığım kurum Türkiye’nin en iyi askeri fabrikası seçildi. Başarılarıma Askeri Fabrikada ve diğer birliklerde çalıştığım personel şahittir.
Peki neden atıldınız?
Daha önce de belirttiğim gibi atılmama resmi olarak gösterilen gerekçe disiplinsizliktir. Fakat asıl sebep eşimin tesettürlü olması ve benim namaz kılmamdır.
Dini yaşantınızla ilgili baskı yapılıyor mu?
Daha önceki yıllarda başörtülü resim problemi yoktu. Eşime hem sağlık fişi, hem de kimlik kartı tesettürlü resmi olduğu halde verilmiştir.
Herhangi bir kanun ve yönetmelik değişikliği olmadığı halde emirle başörtülü personele sağlık fişi ve kimlik kartı verilmemektedir. Dolayısıyla ailelerimiz orduevi ve gazinolara alınmamakta, sağlık tesislerine girişlerde engellerle karşılaşmaktadırlar. 1994 yılında Subay-Astsubay işleriyle 12 yaşından büyük çocukların vesikalık fotoğrafları Kuvvet Komutanlığınca istenmiştir. Eşi ve kız çocukları tesettürlü olan Subay ve Astsubaylar fişlenerek yakın takibe alınmıştır. Başörtülerinin çıkartılması için amirlerce baskı yapılmış, eğlence ve çaylara katılmaları istenerek, katılan tesettürlü bayanlarla alay edilmiş, ikinci sınıf insan muamelesi yapılmıştır. Lojmanlara, orduevlerine ve askeri gazinolara her kim olursa olsun (eş, anne, bakıcı, kapıcı vs.) örtülü bir şekilde alınmaması konusunda kanuni olmadığı halde, emir verilerek girişler yasaklanmıştır. Bu şekilde eşinden ayrılmayla karşı karşıya kalan, annesi başörtülü olduğu için lojman nizamiyesinde bekletilerek içeri alınmayan, örtülü olduğu için çocuk bakıcıları lojmanlara alınmayarak hem aile hem de çocuklar mağdur edilmiştir. Örtülü olduğu için nizamiyeden içeri alınmayan Anadolu kadınının gözyaşlarını hissetmek, o olayı yaşamak gerekir. Oğlunun orduevindeki düğününe alınmayan tesettürlü anne ile akrabalarının durumuna bütün Türkiye, TV kanallarını izleyerek şahit olmuştur. Birlik içerisinde ise namaz kılan Subay ve Astsubaylar devamlı yakın takibe alınmakta, ikinci sınıf insan muamelesine tabi tutulmaktadır. Atılan personelin başarı belgeleri medya tarafından halka intikal ettirildiğinden mümkün olduğu kadar namaz kılan Subay ve Astsubaylar takdir edilmemekte, yabancı dil kursuna, yurtdışı görevlere ve yurtiçi kurslara gönderilmemektedirler. Bu personel psikolojik baskı altında tutulmakta, çocukları özel okula gidiyor diye takip edilmektedir.
Reşat Bey sizin gibi atılan personelin TSK’ye etkileri nelerdir?
Tanıdığım kadarıyla Yaşzedelerin hepsi vatanını, milletini canı gönülden seven, TSK’ne bağlı şerefli birer personeldir. Bizlerin atılması mesai arkadaşlarımız arasında hoş karşılanmamakta, üzüntüye ve güvensizlik duygularının oluşmasına sebep olmakta; dolayısıyla çok sevdiğimiz TSK’nin moral değerlerini olumsuz etkilediğini ve halkımızın kafasında bazı soru işaretlerine sebep olduğunu düşünüyorum. Ne gariptir ki; bazı yerlerde “İrtica” bahanesiyle ibadet yerleri, kışla içerisindeki mescitler kapatılmaktadır. 1997 yılında Hakkari/Köprülü’de basın mensuplarına gösterilen çadır mescidin, gazetecilerin ziyaretinin sonrasında da açık olması ne kadar güzel olurdu. Basın mensuplarına mescitli bir birlik gösterildikten sonra oranın kapatılmasına da bir anlam verememiştim ve bu olay beni derinden üzmüştü. Uygulamalarını benimsemediğim halde ABD Silahlı Kuvvetlerinde askerlerin hürriyet içerisinde, huzurla namaz kıldığını TV kanallarından imrenerek izledim.
Atıldığınız için üzülüyor musunuz?
Ordunun malını çalmadım, çaldırmadım. Zina ve namussuzluk yapmadım. Hırsızlık yapmadım. Suçum namaz kılmak ve eşimin tesettürlü olmasıdır. Bu disiplinsizlikse ben disiplinsizim. Bu yüzden alnım açık, vicdanım rahattır. Ancak 30 bin kişinin katili Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilerek yargılanmasını isteyen bir ülkede, onuruyla hizmet eden şerefli TSK mensubunun da yargılanmaya hakkı olmalıdır. Ne garip hukuktur ki; PKK’nın iki numaralı adamı Şemdin Sakık yakalanarak savunması-ifadesi alındı, sorgusu yapılarak hakim ve savcı karşısına çıkartıldı. Biz vatan haini miyiz ki; savunmamız, ifademiz dahi alınmadan, hakim karşısına çıkarılmadan 20 yıllık başarılı hizmetimiz hiçe sayılarak kapı dışarı edildik. Mehmetçiğimin katillerinin pişmanlık yasasından istifadeleri gündemde iken, Yaşzedelerin resmi, özel kuruluşlara alınmayarak aç ve mağdur bırakılmalarındaki çabayı kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Ayrıca ordudan atılmaya sebep olacak kadar büyük bir suç işlemiş isek, o halde cezalandırsınlar. Ben yargılanmak istiyorum. Madem ki Türkiye hukuk devletidir, hakim karşısına çıkarılmalıyım… Yoksa devlet, mahkemelerine güvenmiyor mu?
Takdir ve ödülleri veren Komutanlar, nasıl olup da sizin hakkınızda disiplinsizlik düşünebiliyorlar?
Namaz kılan ve eşi tesettürlü olan Subay ve Astsubayları takip etmek amacıyla, askeri hiyerarşinin haricinde BÇG faaliyet göstermektedir. Bildiğim kadarıyla birliklerde bazı personel sakıncalı ve şüpheli kategorisine alınarak, birlik Komutanlığı tarafından izlenmekte ve düzenli bir şekil de rapor edilmektedir. Fakat bunun dışında asli görevinin yanında kanuni bir görevlendirme olmaksızın birtakım personelin BÇG adına birlik komutanını aşarak üst makamlara rapor gönderdiklerini sanıyorum. Bu durum askeri hiyerarşi dışında cereyan etmesinden dolayı; birlik içerisinde disiplinsizliğe, güvensizliğe, birlik ve beraberliğin bozulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle birliklerde görevli personelin arasında güvensizlik peyda olmakla birlikte, huzurun da zedelendiği kanaatindeyim. Bundan ilgili birlik Komutanlarının da rahatsız olduğunu düşünüyorum. Hatta daha önce atılan arkadaşlardan duyduğum kadarıyla, birlikten ayrılırken çalışma arkadaşlarımın üzüntülerini ve bu uygulamaları desteklemediklerini haksızlık yapıldığını ifade ettiklerini duydum ve yaşadım.
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.

Kaynak:
1-) Mustafa Hacımustafaoğulları, Emekli Albay, Ben Disiplinsiz Değilim, ASDER yayınları
2-): Yasin Aktay, Yenişafak Gazetesi,
3-) 09.01.1999 tarihli Akit Gazetesi; Ben Disiplinsiz Değilim, ASDER yayınları.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?