Ben, sevdiği için mücadele edemeyen bir âşığın kaybettikten sonraki pişmanlığı…

Ben, adı söylendiğinde herkesin ağzından çıkabilen birkaç hüzünlü cümle…

Ben, gecenin asaleti, toprağın bereketi,

En güzel buluşmaya şahit olan…

 

Ben kim miyim?

Ben, bir çocuğun gözündeki korkuya, sevince ve hatta bazen elindeki taşa sebep olan…

Ben, acının ve mutluluğun diğer adı…

Ben, huzur ve refah anında kıtlığın yaşandığı koca bir devrin çocuğu… 

Çığlık çığlık suskunluğun hüküm sürdüğü özgür düşlerde buluşan bir diyar…

Ben, bir şairin kaleminden dökülen gözü yaşlı kelime…

 

Ben kim miyim?

Ben bir Müslümanın on dakikaya sığdırdığı coşku…

Meydanlara çıkanların üzerinden attığı en büyük sorumluluk…

Ben Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin kınından çıkan çıplak kılıç…

Ben, Sultan Abdülhamit’in bir Yahudinin kalbine ok gibi dizilen sözleri…

 

Ben kim miyim?

Ben Şeyh Ahmet Yasin’in yürüyen felçli bacakları…

Tekerlekli sandalyede yiğitçe yaydığı öfke…

Ben Mavi Marmara’nın kanla çizilen rotası…

Saldırı altındaki ümmetin ortak paydası…

 

Ben kim miyim?

Ben El-Aksa’yım…

El-Aksa!.. 

 

Esma Nur ANĞAY

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?