Beslenme, insanın yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli olan bir husus ve “Ey peygamberler! Tertemiz nimetlerden yiyip için, güzel işler yapın. Kuşkusuz ben yaptıklarınızı eksiksiz bilmekteyim.” (Mü’minûn, 51) ayetiyle temizliğine ve helalliğine dikkat etmekle sorumlu olduğu bir mubahtır. Başka bir ayette: “Allah’ın, göklerde ve yerde bulunan şeyleri hizmetinize verdiğini, nimetlerini gizli ve açık olarak önünüze bolca serdiğini görmez misiniz?” (Lokman, 20)
buyurularak, insana sunulan her türlü nimetin onun faydalanması için olduğu belirtilmektedir. Yalnız, bazı besinlerin tüketimi konusunda Kur’ân ve Sünnet ile sınır çizilmiştir. Kur’ân ve Sünnet ile çizilen sınırlarda Yüce Rabbimizin yarattığı hikmetleri anlamak için bazen olayların sebepler dairesinde değerlendirilmesi ve sebep-sonuç ilişkisinin incelenmesi gerekir.
İnsanın maddi (bedeni) ve manevi (ruhi) iki yönü vardır. Bedenimizi etkileyen her şey ruhumuzu da etkilemektedir. Bu etkiyi müşahede eden Allah dostları, nefsi terbiye etmek için riyazet yöntemini kullanmışlardır. Bu yöntemle az yeme, hayvansal gıda tüketimini bir süreliğine terk etme, az uyuma, az konuşma sağlanarak nefsin Rahmani kanala girmesi hedeflenmiştir.
Nitekim Hz. Peygamber’in (sav): “İnsanoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter.”1 buyruğunu insanın ibadete güç yetirecek kadar beslenmesi gerektiği şeklinde anlayarak gereğini yapmak için bu yolu tercih etmişlerdir.
İmam Gazâlî ise yenen gıdaların tertemiz ve helal olsa da çok tokluk halinin şehevi istekleri kuvvetlendirdiğini ifade ederek bu hususla ilgili Hz. Yahya (a.s) ile ilgili anlatılan bir rivayete şöyle değinir:
“Şeytan bir gün Hz. Yahya’ya (a.s) görünür. Yahya (a.s) şeytanda her şeyden yapılmış ucu çengelli şeyler görür ve sorar:
— Bu çengeller nedir?
Şeytan:
— “Ademoğlunu saptırdığım şehevi istekleridir”, der.
Yahya (a.s):
— “Onların içinde bana ait bir şey var mıdır?”
Şeytan:
— “Bir kere çok yemek yedin de sana namazda ve zikirde ağırlık verdik.”
Yahya (a.s):
— “Başka bir şey var mıdır?”
Şeytan:
— “Hayır”, der.
Yahya (a.s):
— “Allah’a yemin ederim ki, bir daha midemi yemekle ebediyen doldurmam”, der.
Bunun üzerine şeytan:
— “Allah’a yemin ederim ki, ben de bunu bir daha ebediyen kimseye söylemem”, der.”2
İslâm alimlerinden İbn Haldun’un Mukaddime adlı eserindeki çok yeme ile ilgili insanın renginin, suret ve şekildeki bozuklukların yanı sıra zihninin köreldiği, fikirlerin kısırlaştığı, ibadette gaflete sebep olduğu ile ilgili ifadeleri de bu hususu destekler niteliktedir. Ayrıca İbn Haldun o dönemde yaşayan insanlardaki beslenme şekillerine göre ahlak ve zekâ yönünden gördüğü değişik durumları bu eserinde ayrıntılı olarak anlatmıştır.3
Helal olsa dahi mubahta bile aşırı gitmenin manevi anlamda etkileri böyleyken, işe haram katıldığında manevi hayatımızda ne kadar tahribat oluşturduğu düşünülmelidir. Bu düşünceyle ve “Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı.” (Bakara, 173) ayetiyle de haramlardan uzaklaşmanın gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Ayetle haram kılınan şeylerin insan sağlığına olumsuz etkileri günümüz teknolojisi ve yaşanan gerçekliklerle ayan beyan ortadadır. Şu an dünyayı etkisi altına alan virüs belasının ana sebebi de Allah’ın haram saydığı şeylerin tüketimidir.
Günümüzde diyetler, sağlıklı beslenme uğruna girilen tüm çabalar dinimizin beslenme konusundaki sınırlarının dikkate alınmaması ve Peygamberimizin (sav) sünnetinin göz ardı edilmesidir. Hayvana saygıdan dolayı hayvansal gıda tüketmeyen veganlar, kökünden koparılan sebzelerin acı çektiğini iddia eden ve bu sebeple sebze tüketmeyen futaryenler, et yemeyen ama balık tercih eden pesketaryenler, karbonhidrat tüketmeyen ketojenler ve bunun gibi nice jenler sünnetten uzak beslenme şekilleriyle ve kendileri için yaratılıp en güzel şekilde sunulan nimetlerden kendilerini mahrum ederek: “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” (Mâide,87) ayetine muhatap olmaktadırlar.
Müslümanlara beslenme ile ilgili olarak Allah Resûlünün (sav) sünnetini tatbik etmek yeterlidir. Peygamber Efendimizin (sav) sofraya acıkmadan oturmama ve tam doymadan kalkma; midenin üçte birinin yemeğe, üçte birinin suya ayrılması, üçte birinin de boş bırakılması; yemekten önce ve yemekten sonra ellerin yıkanması; yemeğe besmele ile başlanması, yemeğin sağ elle yenmesi; tabağa yenecek miktarda yemek alınması ve artık bırakılmaması; çok sıcak, çok soğuk, yanık ve bozulmuş yiyeceklerden uzak durulması gibi sünnetlerinin hikmetlerinin sağlık açısından önemi, ilmen ispatlanmıştır.
Özellikle içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayında da beslenme ile ilgili doğru alışkanlıkları kazanma konusunda kendimize fırsat oluşturarak işe başlayabiliriz. Manevi hayatı ihya etme aracı olan Oruçla, Allah’ın rızasına uygun bir şekilde beslenmenin kapılarını da aralayabiliriz. Allah bu konuda gayretlerimizi artırıp helal dairesinde rızıklanmayı nasip eylesin, haramdan koruyup sakındırsın. (Âmin)

Kaynakça
1) Tirmîzî, Zühd 48. 2) İmâm-ı Gazâlî, Kalplerin Keşfi, Hisar Yayınevi. 3) İbn Haldun, Mukaddime, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık. 4) Altuntaş, Halil; Şahin, Muzaffer. (2011). Kur’ân-ı Kerîm Meâli. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. s. 377 2) Altuntaş, Halil; Şahin, Muzaffer. a.g.e. s. 455. 5) Tirmizî, Zühd, s. 48. 6) Dönmez, Ömer. (2013). İmam-ı Gazâlî. Kalplerin Keşfi: Mükâşefetü’l-Kulûb, Hisar Yayınevi. s. 84-85. 7) Tekin, Arslan. (2013). İbn Haldun, Mukaddime. İlgi Kültür Sanat Yayıncılık. Beşinci Mukaddime. 8) Altuntaş, Halil; Şahin, Muzaffer. a.g.e. s. 32. 9) Altuntaş, Halil; Şahin, Muzaffer. a.g.e. s. 132.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?