Johan Vilhelm Snellman
Bir halk küllerinden doğuyor. Uyuyakalmış, dirilmeye mecal kalmamış, baskı ve zorba yönetimlerin altında kendine gelememiş bir halk olan Fin halkı. Malcolm X’in “bütün uyuyanları uyandırmaya tek bir uyanık yeter” sözünü doğrulayan adam; Johan Vilhelm Snellman, gerçek hayatta sahne alıyor. Tek bir adam tüm ülkeyi harekete geçiriyor. Toplumsal mühendislik zekâsı üst seviyede bir kahraman ülkesini kendisine dert edinip yola koyuluyor. Finlandiya’nın iki bin nüfuslu en ücra kasabasına lise müdürü olarak sürgüne gönderilişi, Snellman’ın dâhiyane zekâsını kullanmaya ve bitmek bilmeyen heyecanına, kaldığı yerden devam etmeye ve harekete geçip çalışmaya tüm enerjisi ile yine başlıyor.

Okul dışındaki sorumluluklarını yerine getirmeye koyulup kasabayı iyi tanımak için orayı baştan başa defalarca dolaşıyor. Özelde kasaba halkının, genelde tüm Finlandiya’nın sorun ve eksikliklerini masaya yatırıyor. Kadavrayı andıran ruhsuz bir yapıyı ameliyat masasından kaldırmanın çarelerini aramaya başlayıp tarih sahnesine adını altın harflerle yazdırıyordu. Teşhisi koyup umudun rahlesinde hiçbir ayrıntı ve gelişmeyi göz ardı etmeksizin reçeteyi eline alıp hedefe odaklanıyor ve eğitim yoksunu Fin halkını diriltmek pek kolay olmayacak, ama girdiği yoldan da dönüş, onun için pek mümkün görünmüyordu. Ülkesini kalkındırmayı tüm hücrelerine bir kere sirayet ettirmişti artık vazgeçemezdi. Yazıya büyük önem verdi ve iki gazete çıkardı.
Artık meşale yakılmıştı ve Finlandiya halkı “KÜLTÜR” ve “EĞİTİM” çalışmalarına başladı. “Yetişmiş insan gücüne” büyük bir ihtiyaç vardı. Fin halkı tek kurtuluşun eğitim olduğunu kavramıştı ve bu sorumluluğu çiftçisinden esnafına, sanayiciden öğretmen ve memuruna, din adamından doktoruna, her kesim bunun idrakine varmıştı. Snellman, her kesime konferanslar veriyor, her kesimi ilgilendiren yazılar yazıyor ve bu yazıları yayımlıyordu. Din adamlarına seslenişinde; “tek işiniz ibadet edip vaaz vermekten ibaret değil, halkın arasına girmek onların sorunlarına eğilmek, tek göreviniz ibadet memurluğu yapmak değil” deyip akıllarda soru işareti oluşturuyor ve insanlar üzerinde büyük iz bırakıyordu.
Snellman, memurlara hitabında ise “görevleriniz sadece vatandaşın işini yarım yamalak halletmek ve onları azarlamak değil, asıl görevleriniz onlara saygı göstermek, onları güler yüzle karşılamak ihtiyaçlarını gidermek” deyip düşündürmeye sevk ediyordu. Doktor ve sağlık çalışanlarına hitabında, “sizler sadece insanları muayene etmekle değil, sizler onlara hayati dokunuşlar yaparak kendilerine en güzel şekilde muamele yapmaktan sorumlusunuz.” diyordu. Çiftçiler ve sanayicilere hitabında ise kendilerinin sadece tüketime yönelik görevlerinin olmadığını üretime odaklanmaları gerektiğini vurgulayıp sorumluluklarını hatırlatıyordu.
Halkı; düzene, dakikliğe ve disipline alıştırın ki, vicdan ve sorumluluk duygusu gelişsin. Bilge Daniel bir sözünde: “Düşüncesiz olmayın” der. Okuyan, sürekli düşünen beyinler hem kendisine hem de topluma belli bir mesafe kat ettirir. Snellman’a göre aydın olmak; gösterişli bir kıyafet giymek yahut kolalı bir yaka ve modaya göre şapka ve tarzıyla dolaşmak değildir, aydınlar halkın beyinleridir. Lev Tolstoy ise; “hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir” der.
Snellman, bir ülkeyi ayağa kaldırdı ve tüm dünya ülkelerine örneklik teşkil etti. Findlanya’ya bugünden bakılacak olursa; yaşam standartları açısından dünyada en kaliteli ülkeler arasındadır. Dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip. Bu ülkede üniversiteler iki kısma ayrılır: Standart üniversiteler ve politeknik üniversiteler. Standart üniversitelerde teorik dersler verilmekte, politeknik üniversitelerde ise uygulamalı pratik dersler verilir. Finlandiya’da öğrenciler okula geldiklerinde ayakkabılarını çıkararak derse girer. Böylece onların, evlerinde gibi hissetmelerini sağlar. Ünlü telefon markası Nokia bu ülkede doğdu. Nokia adlı bir kasaba da ülkede var. Ülkede bulunan Mc Donald’ın “Siz yanmaya devam edin yanın ve diğerlerini de ateşleyin” sözü çok manidardır.
Snellman, kendisini feda etti ve kendisi yanmaya devam etti. Onunla birlikte binler yandı ve hala bu binler yanmaya devam ediyor. Kendi ülkelerinin kalkınması için ne gerekiyorsa yapmaya devam ediyorlar.
Sıra bizde. Güzel ülkemiz için, güzel insanları için çalışıp yorulmaya, fedakârlık yapmaya başlamanın zamanı geldi, geçiyor. Akıl ve bilimi önceleyip her alanda üretime odaklanma, tarım, sanayi ve teknoloji alanında üst beyinler yetiştirme çarelerini bulma zamanı. Bu çarelerin başında okumak geliyor. Kitap okuma oranımız binde 3’lerde. Neden gelişmiyoruz /gelişemiyoruz? İşte cevap burada. Çok yönlü okumalar yaparak farklı bakış açıları yakalamak/başarmak gerekiyor. Tek bir alana odaklanmak yerine çok yönlü ve çok fonksiyonlu adımlar atmak ve her alana (bilim, sanat, siyaset, edebiyat, tarih, tarım, sanayi, teknoloji vb.) dair üretime odaklanmak. İşin sırrı burada yatıyor.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?