Afrika kıtası Türkiye’den 40 kat daha büyük. 54 ülkeden oluşuyor. Nüfusu 1, 216 milyon. Dünyamızda her 7 kişiden biri kara kıtada yaşıyor. Malumdur ki ilk vahiy 610 yılında geldi ve 615 yılında ilk hicret, vahyin 5. yılında Habeşistan’a yapıldı. İslâm tarihinde Müslümanların ilk hicreti Medine’ye değil Habeşistan’a Afrika topraklarına olmuştu. Efendimiz (sav) Cafer bin Ebu Talip başkanlığındaki Müslümanlara “Habeşistan’a gidin orada adil bir kral var onun yurdunda kimseye haksızlık edilmez.” buyurarak Müslümanları Afrika’ya/Habeşistan’a gönderdi. Daha sonra 640 yılında Hz. Ömer döneminde, vahyin 30. Yılında, Ukbe bin Nafi komutasında Kuzey Afrika fethedildi.

710 yılında Kuzey Afrika’nın tamamı Müslümanların hâkimiyetine geçti. Afrika’ya İslâm birkaç koldan yayılmıştır. Bir yandan Kuzey Afrika ve Avrupa’daki fetihlerin de mızrak başı görevini üstlenen Berberiler kanalıyla Kuzeyden Sahra ve Sahra altı Afrika İslâm ile tanışırken, diğer yanda Doğudan Habeşistan, Somali ve Sudan üzerinden hem İç Afrika’ya hem de doğu sahillerine hızla yayılmıştır. Muhtelif devletler ve hanedanlıklar İslâm davetini her dönem yeni bir ivmeyle yaymaya devam edegelmişlerdir. Son olarak Müslüman Afrika yaklaşık 300-400 yıl Osmanlı yönetiminde adaletle, güven ve huzurla yaşadı. Bugün Afrika insanı o günleri hâlâ özlemle arıyor. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de maalesef Haçlı devletleri Afrika’yı hâlâ sömürmekte. Başta İngiltere, Fransa, Belçika, Almanya, İtalya, Portekiz ve İspanya olmak üzere sömürülerini farklı yol ve yöntemlerle devam ettirmekteler…

Yedi Başak Kurban 2018 organizasyonu için gittiğimiz Afrika’nın sahra ülkelerinden biri olan Çad’da insanların çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi verdiğine şahit olduk. Birçok acı hikâyelere tanıklık ettik. Yağan yağmur Kur’ân kursunun çatısından akmış yerde su birikintileri oluşmuş, toprak olan zemin çamura dönüşmüş, öğrenciler kıyafetlerini poşete koyarak tavana asmışlardı. Şehirde alt yapı kanalizasyon olmadığından dolayı lağım suları açıktan akıyor kötü koku ve sivrisinekler ile salgın hastalıklara davetiye çıkarıyordu. Çocuklar ellerindeki tahta levhalara yazı yazarak Kur’ân ezberliyorlardı. Her öğrenciye bir tahta levha düşmüyor ve çoğunlukla dönüşümlü kullanıyorlardı. Eğitim için gereken kitap, kalem, defterler vb. hiçbir materyalleri bulunmamaktaydı. Açlık, yokluk, rezalet diz boyu.

Çocuklar karınlarını doyurmak için yarım gün dileniyorlar. Para değil ekmek, yemek dileniyorlar. Karınlarını doyuracak bir şeyler bulunca sevinerek Kur’ân öğrenmeye koşuyorlar. Çocukların aileleri çok fakir ve maalesef Kur’ân kursunun da onlara sunacak bir imkânı yok. Bu zor şartlarda hafızlık yapan yavrularımıza bağışçılarımızın emanetleri olan Kur’ân-ı Kerîm’leri ulaştırdık. Çad’a varınca öncelikle ülkemizin yurt dışında yüz akı olan kurumlarını, Maarif Vakfı, TİKA ve Büyükelçiliğimizi ziyaret ettik. Çad’ın öncelikli ihtiyaçlarını ve Yedi Başak olarak yürüteceğimiz projeleri istişare ettik. Kardeşlerimizin hayat şartlarını bir nebzede olsun iyileştirmek adına Çad’ın farklı bölgelerinde Kurban kesimi, hayat kitabımız Kur’ân-ı Kerîm dağıtımı, eğitim yardımları, su kuyusu, süt keçisi projesi olmak üzere toplam 5 projeyi hayata geçirdik.

 

Çad’da Sosyo-ekonomik Hayat

Denize kıyısı olmayan Çad’ın ekonomisi tarım ve hayvancılığa az da olsa petrole dayanmaktadır. Ülke nüfusunun % 85’inin geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Ülkede 90 milyon büyükbaş ve küçükbaş hayvan bulunmakta. Bol miktarda süt var fakat halk yoğurt, peynir, tereyağı yapmayı bilmiyor sadece süt olarak tüketiyor. Dolayısıyla çok miktarda süt zayi oluyor. Türk girişimci ve iş adamlarımızın Çad’da hayvancılık alanında yapacağı yatırımlar büyük gelecek vaat ediyor. Ayrıca yapılacak yatırımlar Çad halkının kalkınıp

 

vizyon kazanması açısından da büyük önem arz ediyor. Ülke ekonomisinde tarım da önemli bir yer tutmaktadır. Ülkede önemli miktarda mısır yetiştirilmekte, pamuk, yer fıstığı, hurma ve pirinç de diğer başlıca tarım ürünleridir. Ülkenin ihracat ürünleri olarak birinci sırada pamuk, ikinci sırada ise yer fıstığı yer almaktadır.

Başkent Encemine’nin sadece ana caddesi asfaltla kaplı bunun dışında kalan tüm yolların tamamen stabilize veya toprak yol olması sebebi ile halk ulaşımda büyük zorluk yaşamakta. Yeraltı kaynakları açısından oldukça zengin ülkede ciddi seviyede altın, natron, uranyum vs. rezervi bulunmasına karşın bu kaynaklardan ekonomik olarak ülke halkı çok az istifade edebilmekte.

Başkent Encemine’den 150 km. uzaklıktaki Cavour Osman köyünde yetim ve muhtaç ailelere süt keçisi dağıtımı yaptık. Sürdürülebilir kalkınma projelerimiz kapsamında, yetim ailelere kendi ayakları üzerinde durmalarına katkı sağlamaya çalıştık. Muhtaçlara bu sevinci yaşatan bağışçılarımıza çok teşekkür ederiz.

Afrikalı Çocuğun Çamurdan Oyuncağı

Çocuklar çamurdan yaptıkları araba ve diğer oyuncaklarla oynuyorlar. Bizde Türkiye’den giderken çocuklar için oyuncaklar götürdük muhtelif yerlerde oyuncak dağıttık. Fakat gördük ki çocuklar oyuncakları alınca sevinmiyorlar biz de bir anlam veremedik önceleri sonra anladık ki çocuklar oyuncakları ilk kez görüyorlar ve ne işe yaradığını nasıl oynanacağını bilmiyorlar. Sonra birlikte oynuyoruz çocuklarla onlar da alışıyor yeni oyuncaklara ve gülücükler havada uçuşuyor. Çocuk yüreğinin temizliği hisseder sevgiyi ve bize karşılığın en koyusunu gösterir. Dünya’nın orta yerinde, ülkemizi ve bizi hesapsız ve yürekten seven kardeşlerimizin tebessüm ve teşekkürlerini iletiyoruz sizlere.

Bir Osmanlı Hatırası: Abeşe

Çad’ın başkenti Encemine’den 900 km. uzaklıkta Abeşe bölgesine zorlu ve yorucu bir yolculuk ile ulaştık. Osmanlı döneminde bölgeye yerleştirilen Abeşe Türklerine yaptığımız ziyarette hediyeler götürüp kardeşlerimizin dertlerini dinledik. Bizleri gözyaşları ve büyü

k mutluluk ile karşıladılar. Abeşe şehrinde bir dernek başkanının sözleri bizim omuzlarımızdaki yükümüzü daha da ağırlaştırdı. “Sizin geldiğinize şaşırdık mı, hayır, çünkü geleceğinizi biliyorduk. Dedelerimiz bizlere hep bunu söylerdi, bir gün Osmanlı buralara yeniden gelecek ve bu sömürü ve zulüm son bulacak. Biz Türklerin yolunu bekliyoruz yıllardır.” ve bu sözlerin ardından Abeşe Türkleri anavatana dualar ve selamlarını yolladılar.

Özetlemek gerekirse, hayata anlam katan bir yolculuğa daha çıktık bu bayram. İyilik

götürmeye çalıştık Afrika’ya, mazlum coğrafyalara, yeryüzünde yaşanan haksızlığa, zulme inat. Güzel ülkemizin, güzel insanlarının vekâletlerini, emanetlerini taşıdık omuzlarımızda olanca ağırlığıyla. Çad’da projelerimizi başarıyla uygulayıp emanetleri yerlerine teslim ederek ülkemize mutluluk ve huzur ile döndük. Hamdolsun, Çad’dan ümmetimizin mazlum ve mağdurlarının selam, sevgi, muhabbet ve dualarını getirdik.

Mustafa Bulut

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?