Bizden doğan ama evvel alemden gelen, bakmakla mükellef olduğumuz minik yavrularımız… Kucağımıza geldiğinde, hakikaten aciz ve muhtaç, gerçekten de öyle. Biz olmadan yaşayamaz diye baktığımız ve gözümüzü üzerinden çektiğimiz anda, az bir rüzgarla bile sersemleyen bize muhtaç minikler…
Bizden doğmaları, dünyalık yanılsama yaratıyor zihinlerimizde… Ne zaman yaratıldılar? Altı aylık bebek aslında altı aylık mıdır ya da yetmişinde ölen birinin ömrü hayatı sayı olarak yetmiş midir? İnanın insana bu kadar dar açıdan bakmak, insan ömrünü 60-70 vs zamanla sınırlamak insana yapılan en büyük zulümdür! Aslında bakışımız yanlış değildir ama tıpkı dünyanın tümüne ya da sonsuzluğa, iğne deliğinden bakmak kadar zayıf niteliksizdir.
“Rabbin onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları şahit tutmuştu.” “Elestü birabbiküm (ben sizin Rabbiniz değil miyim)” Bütün ruhlar: “Kalu Bela (evet şahidiz) “dediler. (Araf, 172)
Araf suresinde bahsedilen yaradılışımızı unutsak da bize şahit tutulan bu ayetlerde ve Kutsi hadislerde efendimiz. Rabbin Ademin beline vurdu ve ondan ilk ve kıyametin son anına dek yeryüzüne doğacak insanları “aynı anda”, “bir anda” ve bir defada “kun feyekun” diyerek yarattı. Yani sizi, babanızı dedenizi ve sizden yüzyıllar sonra doğacak neslinizi ve bir kaç yüzyıl önce ölen büyüklerinizi aynı anda yarattı ve orada hazır durduk. Akabinde “sizi ben yarattım, Rabbiniz miyim? Diye sorunca haliyle şahidiz çünkü az önce hiçtik ve yoktuk, evet dedik. Bu” evet “ sözü herkesin kalbinde mühürdür.
Yaratıldık, yoktan var olduk ve aslında hayatımızın çok kısa bir zaman dilimini dünya da geçirmek için sıramızı bekledik ve işin tuhafı hala o alemde yeryüzüne inme sırasını bekleyenler var! Bu durumu Peygamberimizin şu ifadelerinden bulabiliriz:
“Ruhlar orada düzgün ordu birlikleri gibi beklemektedirler. Yada Hz. Aişe’ye misafir olarak gelen kişi sorduğunda Hz. Aişe’nin cevabına verdiği şu karşılıktan çıkarmak mümkündür;Subhanallah Medine’nin güldürücüsü Mekke’nin güldürücüsünün evine mi misafir oldu? Hamd olsun Allah’a..Peygamberimizin bu ifadelerine istinaden dünyaya gelmeden, ruhlar düzenli askerlerdir orda tanışanlar burada hemen kaynaşır tanışmayanlar da ayrılır. Vede orada yaşamın olduğunu ve aynı burada konuştuğumuz gördüğümüz hissetmemize benzer hislerin düşüncelerimizin olduğu sonucuna çok rahat ulaşabiliriz.
İşin şekli dünyaya gelirken farklılaşıyor malum dünyada kadere kaza lazım yani birimiz diğerinin vasıtasıyla bedenleniyor, büyüyebilmek için de muhtaç bu yüzden Allah c.c bir kulun diğerini gözetebilmesi için kendi esmalarından,, baba anne olan kula daha fazlaca sevgi, şefkat merhamet gözetmek gibi bebek kuluna merhametinden dolayı, veriyor. Biz buna ana baba olmak diyoruz ve gelen kula evlat. Evladımız dünyadan ve dünyalardan daha kıymetli oluyor aksi halde mümkünmü minik bir canlı için günlerce uykusuz kalmak yıllarca fedakarlık yapmak.
Bundan sonrası için dozajı kaçırdığımız bir gerçek. Allahın kulunun emanetçisi olarak değil sahibi gibi görüyoruz çok karışıyoruz, kendimize benzetmeye çalışıyoruz, seçimlerine, kendini bilmesine fırsat dahi vermeyecek kadar ileri gidiyoruz. Onların evladımız ama aynı zamanda dinde kardeşimiz olduğunu unutup adeta sahibi gibi davanıyoruz ama onlarında bizim gibi sahibi Allah c.c
Oysa tek yapmamız gereken Resulullahın dediği gibi yedi yaşına kadar koşulsuz sevmek kucaklamak, 15 yaşına kadar arkadaş olmak 15 yaşından sonrada Hz Alinin dediği gibi istişare etmek;yani ona ve fikirlerine saygı duymak, böylece, kendi düşüncelerinin oluşumuna fırsat vermek. Oldu ki hoşumuza gitmeyen düşünce ve tavırlara sahip evladımız ne olacak? Biz tecrübe ve ona ilgimizden doğruyu ve tamamını söyleyip tavsiye edeceğiz ve zarar görmemesi için eliyle yapacaklarından, usulünce davranacağız ama hiç bir şekilde baskı ve zorlamaya hakkımız yok.
Zaman zaman ebeveyn olarak çaresizliğe düştüğümüz anlarda elimiz kolumuz bağlandığında farkediyoruz onun da kendine ait kaderinin olduğunu ve Rabbiyle kul olarak, araya giremediğimiz anlarda farkediyoruz örneğin: hastalandığında hayati tehlikeye girdiğinde onu yaşatacak olanında, iyileştirecek olanında, ömrü ona biçeninde,s tıpkı bize olduğu gibi Allah olduğunu farkediyoruz. En çokda ebeveyn olarak çarelerimizin tükendiği anlarda anlıyoruz sahibi değil emanetçisiyiz, Rabbi ona ne yazmışsa o olacak diye aradan çekildiğimiz anlarda, tabi Allah c.c kimseye böyle zor anlar yaşatmasın normal zamanlarda biz bilip böyle kabul edelim.
Meselenin yeniden yaratılış cennetde yeniden biraaraya geliş şeklide mevzuyu tamamlamaktadır. Allah ölüm sonrası hepimizi bir anda aynı anda bir defada kalkın sesiyle ayağa kaldıracak dünyalık taksiratımızın mizanından sonra “aynı yaşta ve kardeşler olarak girin cennetime ve yaşayın “buyuracak. Yani annemizle babamızla üç nesil sonra doğmuş torunumuzla aynı yaşta ve eşit olarak cennet hayatı bize vaad ediliyor. Evladı olmayacak hiç birimizin, evladı dünyada ellerinden alınıp cennete konulan küçüklerin haricinde (mirac bahsinde bu çocukların cennette bir ağaç etrafında kuşlar gibi yaşadığı ve Hz. İbrahim’in onlara baktığı rivayet edilmektedir) kimsenin evladı olmayacak.
Öyleye bunlar bize emanet emanet evlenip aile kurararak biz talip olduk, Allah c.c şefkatini verdi, merhametini gönderdi öyleyse en çok seveceğiz her daim her şartta yanlarında olacağımızı bildiriceğiz. Emanetse kendimizden önde tutucağız özellikle analar fedakarlık yapacaksınız evladınıza, gerekirse nefsinizden canınızdan.
Ayrıca biz talip olunca veriyor evladı ona yedirdiğimizden, giydirdiğimizden iyi bir şey öğrenmesine vesile olmamızdan tutunda, insan olarak hayırlı olduysa insanlığa, ölümden sonra bile bereketiyle gönderiyor sevabını..
Eğitimine terbiyesine gelince endişeye kapımaya gerek yok; 7 yaşına kadar coçuk anneden edebi, ahlakı, terbiyeyi şahit olarak görerek alır; söyleyerek değil davranışlarımızdaki bizi, gördüğü gibi alacaktır. Genetik geçişle bize benzerliğin yanısıra, mimiklerimiz,i ses tonumuzu bile kopyalıyorlar zaten müthiş taklid yeteneğiyle doğuyorlar ve hatta duygu durumumuzu bile yansıtıyorlar. Biz neysek o da öyle olacaktır.
Yapacağımız en iyi şey evlad için onun kendini kurmasına gerçekleştirmesine yardımcı olmak kendini tanımasına zemin hazırlamaktır. Doğdu ve ne geldi bilmiyoruz oda kendini bilmiyor, beraberce o kendini, biz onu keşfetmenin mutluluğunu yaşamalıyız. Yunus dediği gibi ilim kendini bilmektir, ilim hakkı bilmek asıl ilim “bir gönle girmek” diyor yunus. Allah evlatlarımızın gönlüne girerek onları kırmadan, kuluna, ebeveyn olmayı nasip etsin aksi takdirde asıl sahipleri olan Allah cc sorar hesabını. Evlat hem nimet hem imtihan hemde vebaldir.
Ve asla unutmayalım onlar dinde kardeşimizdir.
Daha çok bilgi için imam Celaleddin Es Suyti Kabir Alemi
Kudsi Hadislere bakılabilir.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?