Geleceğimiz olan çocuklarımız, gençlerimiz ve onları eğitmenin gündem olduğu bu günlerde şöyle bir etrafıma bakıyor ve şunları görüyorum.
Trilyonlarca paranın harcandığı bir eğitim sistemimiz var. Ama çıkan ürünlere bakıldığında gerçekten bazen okula gitmeyenlerin sanki daha ahlaklı ve düzgün kişiler olduğu kanısına varıyor insan. Okula giden çocuk daha hızlı bir bozulma, yozlaşma sürecine giriyor. “Okullar insanı düzeltme ve eğitme yeridir” diyoruz ama çocukların ve gençlerin daha da bozulduğuna şahit oluyoruz.
Peki neden? Bu kadar okul, öğretmen, araç-gerece rağmen ülke her yıl bütçeden en fazla payı eğitime ayırmasına rağmen neden düzelmiyor gençlik? Suç oranı her geçen gün artıyor, uyuşturucu madde kullanımı ve ahlaki yozlaşmanın önü alınamıyor? Nerede yanlış yapıyoruz?
Kanaatimce biz eğitime bir pencereden bakıyor ve sadece bir yönden çözmeye çalışıyoruz. Çocuklarımız yalan konuşmasın, çok televizyon izlemesin, bilgisayar başında çok oturmasın, ders çalışsın kitap okusun okulda başarılı, toplumda saygın bir kişilik olsun diyoruz fakat bizim bu anlayışı sadece okulla oluşturamayacağımız gerçeğini gözden kaçırıyoruz.
Çocuk aile, çevre, okul ve televizyon-bilgisayar dediğimiz etkenlerin yetiştirdiği bir kişiliktir. Bu etkenler ıslah olmadıkça çocuğu da ıslah edemeyiz. Cimri bir ailenin çocuğu cimri, küfürlü konuşan bir çevrenin çocuğu küfürbaz, okul ile ilgili yozlaştıran dizileri izleyen bir çocuklar topluluğundan ibaret olan okuldan da ancak o dizinin kahramanı kadar şahsiyetler ortaya çıkar.
Çocuğu sadece nasihat ve sözle düzeltmek en zor ve en verimsiz olan yoldur. Çocuk yukarıda saydığımız etkenlerde gördüğünü kimsenin uyarısına gerek kalmadan taklit eder ve kişiliği oluşur. Buna şunu örnek verebiliriz; Hiç birimiz çocuğumuza konuştuğumuz dili öğretmek için eğitim vermeyiz. Biz konuşuruz çocuk dinler, bizi izler birde bakarız ki konuşmaya başlar. Aslında tüm özellikler böyle oluşur. İlk önce aile, televizyon sonra çevre ve okul sonra da bilgisayar ona eğitim verir. Ona kişilik kazandırır. Ondan sonra yapılacak nasihat çokta etki etmez.
Aile olarak evde nasıl konuşuyor nasıl davranıyor neyi önemseyip neyi küçümsüyorsak bunlar çocuğun karakteri olur. Örneğin; her gün Kur’an okuyan, namaz kılan, kitap okuyan, dua eden bir ailenin çocuğu bunları ahlak olarak benimser. Siz her gün Kuranınızı ve kitabınızı çocuklarınızın yanında okursanız daha bebek denecek yaştaki çocuklarınızın bile eline Kur’anı veya kitabı alarak sizi taklit ettiğini göreceksiniz. Onun için Rasulullah tüm namazları camide kılmıyordu. Sünnetleri evde kılıyordu.
Bu örnekliklerden sonra artık anne ve babanın ona güzel bir dille doğruyu öğretmesi kalır. Ama yalan konuşulan, insanları kandırmanın gayrı ahlaki hareketlerin övüldüğü bir ailede çocuklar, övülen ve beğenilen yanlış kişilik olmak ister. Örneğin futbol fanatiği olan babaların erkek evlatları çoğunlukla fanatik olur. O futbol yıldızlarına özenir. Dizikolik bir annenin kız çocuğu da tabiî ki dizideki yıldızları örnek edinir. Biz çocuklarımıza sahabeleri anlatalım. Davetçileri anlatalım onlara özensinler. Ve evimizde doğru davranışları çocuğunuzun yanında övelim, yanlış davranışları da eleştirelim; çünkü bu çocuğu eğitir.
Yine televizyonumuzda bütün kanallar mevcut ve çocuk istediğini izleyebiliyorsa bu da bozulması için yeterli. Dizi ve filmlerdeki karakterlerin giyiniş, konuşma ve davranışlarını taklit eder. Dolayısıyla çocuğa zarar verebilecek tüm kanalları televizyonumuzdan çıkarmalıyız. Ebeveyn olarak biz izlersek çocuğumuzu koruyamayız. İzlenebilecek televizyon programlarını da beraber izleyelim ve orda ki yanlış davranışlar üzerinde yorum yapalım ki, yanlış olduğunu anlasın.
Tabi devletin okullara derslik, bina vs. yaparak eğitimi iyileştirmeye çalıştığı kadar çocuk ve gençlerimize olumsuz etki eden televizyon programlarını da ıslah etmesi gerekir.
Çevreye gelince çocuğumuza bu anlamda bozulmamış çocuklarla arkadaşlık kurabileceği ortamlar sağlamalı, bu tür ailelerle iletişim içinde olmalıyız. Çevreden yine de olumsuz bir etkilenme olmuşsa dikkat etmeli ve hemen düzeltmeli, bunun yanlış olduğunu ona kavratmalıyız. Hatta çocuğunuzun bir küfür, kötü bir söz söylediğini gördüğünüzde bunu öğrendiği yerden onu uzaklaştırmalı ve bunun yanlış olduğunu yapmaması gerektiği konusunda tembih etmeliyiz
Bilgisayarı da çok sınırlı ve bilinçli kullandırılmalı, kesinlikle kontrol altında tutmalıyız. Onu bilgisayarla baş başa bırakırsak en büyük saldırılarla karşı karşıya bırakmışız demektir. Bilgisayarı kuytu bir yere değil oturma odasına ekranını başkalarının da gördüğü bir yere koymalıyız.
İşte bunlar yapıldıktan sonra korunmuş olan çocuklar topluluğundan oluşacak bir okulda sadece öğretim değil, eğitim faaliyeti de ciddiyetle yapılırsa; öğretmen güzel bir örnek olursa okul o zaman gerçekten bir eğitim yuvası olur ve iyi ürünler verir. Bunun için inisiyatif almalı çocuğunuzu okulda istediğimiz özelliklere en çok sahip olan öğretmenin sınıfına kaydetmeye çalışmalıyız.
Tabi bu koruma çalışması ancak çocuğun artık doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edeceği, olgun ve yaşça yeterli olduğu zamana kadar sürer. Çocuğu sonuna kadar böyle koruyamayız. Ancak onu kendini savunabileceği eğitimi verir ve ayakları üzerinde durmayı öğreterek başarılı olabiliriz. Sadece çocuğunu dış etkilerden koruyan ancak eğitmeyen aileler çocuk ergenlik çağına erişip aileden bağımsızlaştığı zaman öyle bir hızlı bozulur ki herkes buna şaşırır. Yani suda onu sürekli elimizin üstünde tutarak boğulmaktan kurtaramayız. Yüzmeyi öğretene kadar onu elimizin üstünde tutmalıyız. Ve ona yüzmeyi öğretmeliyiz. Bu eğitimi ve çevreyi kazandırmak ebeveynler için çok zordur. İşte bu noktada çocuğunuzun hem eğitim göreceği hem arkadaş edineceği vakıf ve dernek ortamlarından da destek almalıyız.
Bu Kur’an’ın ve İslam’ın metodudur. İslam sadece yanlışı yasaklamakla kalmaz, yanlışa giden tüm yolları kapatır. Fertlerin eğitilmesi sürecinden sonra yasaklar ile kazanımları korumaya çalışır.
Rabbim çocuklarımızı eğitme konusunda bize güç, kuvvet ve basiret versin inşallah.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?