Nereden geldiğini bilmediğiniz ve hiç ummadığınız bir anda yakalar sizi. Önce bir şok geçirirsiniz. İnanamazsınız. Buna gücünüz yetmediği halde ve rabbinizde bunu bilip durur iken nasıl olurda böyle bir hayat sahnesi ile karşılaştırıldığınızı düşünürsünüz. Rabbiniz sizi sizden daha iyi tanıyor ve bunun üstesinden gelebileceğinizi biliyor. Şimdi ağır bir sınanmadan geçiriliyorsunuz. İmtihan dediğimiz gerçek sizi öyle bir yakalayışla yakalıyor ki kurtulması imkânsız. Sadece dirayetinizle gösterdiğiniz sabır sonucunda sizi sınavdan geçiren rabbinizin gazabından kurtuluyorsunuz.
Nebiler ve sıddıklar öyle sınanmalardan geçirildiler ki, Rableri onları; “peygamberimdir” diye hiç ayırmadı. Onlara ayrıcalık tanımadan ve belki en büyük yükü onların omuzlarında taşıtarak tarihe mal etti, davet vecibesini. Halkına taşlatarak ve onları kendi toplumunun içinde yalnızlaştırarak, zaman zaman onlara bir ya da birkaç yol arkadaşı var ederek yürüttü. İmtihan en dehşetengiz bir şekilde cereyan ederken göz kamaştırıcı nuruyla yüreklere doğan Rahmani yardımlar, sınanmanın hediyesi olarak çöllerde susuzluktan kavrulmuş dudaklara abı hayat olan su, insanlığın tavırlarından dolayı hüzünle yoğrulmuş ve asla rabbinden uzak kalmamış pırıl pırıl yüreklere muştu oluyordu.
Mallardan ve canlardan azaltma, hastalık ve türlü sıkıntılar ile dirençleri tartılan ve rablerine olan bağlılıkları test edilen insanların bu durumlar karşısındaki tepkileri onların dünyaya olan meyillerinin de aynı zamanda deşifre edilmesi anlamına gelir. Türlü nimetlerle donatılarak yaşam arenasında ihtiyaç duydukları her şeye kavuşturulan insanoğlunun yakınmaları şüphesiz asla bitmeyecektir. Yakınma ile birlikte isyan ve Hakka yüz çevirme gerçekleşir ve küfre düşülürse işin boyutu değişerek vahim bir hal alır.
İmtihan; Yusuf olmaktır dipsiz kuyularda. Birilerinin gelip kuyudan su çekerken kovasında yeniden hayat bulmak ya da hayatının tükenişini umutsuz gözlerle seyretmek zorunda kalmaktır. Züleyha’nın arzularında kardelenler misali filizlenmek, “az kalsın meylediyordum “ demek belki, ramak kala da olsa, rabbinin uyarısına kulak verip ateşe atmamak, heba etmemektir biriktirilen salih amelleri… Güzel bedeni için “sonunda toprak olmayacak mı?”, güzel gözleri için “onunla Rabbimi görmek isterim” demek ve diyememek arasında kalmaktır.
Hislerinin denizlerinde dalgalarla boğuşmak, uzatılan iki elden birisini tercih etmek durumuyla karşı karşıya kalmaktır. İmtihan sırra kadem basmak, vakıf olmak yaşananlara ve yaşanacaklara… Acıyı bal eylemek, acıda yoğrulmak, acıyı yürekte kavurmak ve yine o acıyla yaşamayı bilmektir kimi zaman.
Depremler nasıl sarsarsa yeryüzünü, öylece sarsılmaktır. Açlığa tokluğu kurban etmek, tok geçen zamanlara derin derin dalıp gerektiğinde, açlığa göz kırpmaktır imtihan. Sen istemesen de yapmandır. Razı olmasan da, razı olmasa da minik minik yavruların ayrılığı yaşamaktır kimi zaman. Beraber yaşanan anlara kilit vurup hasret ekmek yüreklere, uzak diyarlardan bakabilmektir her zaman bakmaya alıştığımız yerlere.
Her kul sınanır. Sınandıkça ve doğru tercihler yaptıkça çelikleşir, baharın muştucusu bülbüller misali gül kokulu maveralarda bilinç üretir yeni nesiller yolunu şaşırmasın ve nefsine aldanmasın diye küfür ile aralarında barikat kurar. Sabrı, cihadı ve ihlâslı duruşu onu yaratıcısına yakın eder. Öyle bir limana yanaşır ki, bir daha asla mahzun olmaz.
Bulutsuz gökyüzünde güvercin olmak ve nereye basacağını şaşırmaktır imtihan birazda. Çıktıkça çıkası gelmek, indikçe inesi gelmektir deliksiz gökyüzünde. Sahip olmak ve bazen kaybetmektir. Artıkça gözleri kamaşmak, azaldıkça dipsiz korkular üretmektir yersiz yüreğinde.
Yüzünün renginin uçmasıdır kimi zaman imtihan. Gözlerinin görmez olması, kulaklarının duymaz oluşudur gördüğü ve işittikleri karşısında. İmtihan zor bir geçitten geçirilmektir. Sırattır belkide. Sırat köprüsünden geçirilmek, iğnenin deliği gibi kör bir vadiden yürütülmektir. Uçurumlarda gezdirilmek, okyanuslarda yüzdürülmektir aslında. İmtihan Allahın kanunudur. Yaratıcının test etmesi, kime cenneti verecekse onun ortaya çıkarılması için hak ediş unvanını verme adına adalet terazisinde tartılmaktır.

Nihat Öner

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?