Gelmiş geçmiş tüm peygamberlerin, en önemli özelliklerinden biri, örnekliktir. Peygamberlerin masum olmaları, Allah (cc) ın onları günahlara bulaşmaktan korumaları, örnekliklerinin tam ve mükemmel olması içindir. Dolayısıyla bir Müslüman ne denli günahlardan uzaklaşırsa o denli peygamber varisliğine ve örnekliğe yaklaşmış olur.
Peygamberliğin pak zincirinin son halkası Resulullah (sav) ın örnekliğinin örnekleri, ciltler dolusu kitaplara sığmaz. Kaldı ki onun hayatının her anı ümmet ve insanlık için örnektir. Resulullah (sav) ın, daha peygamberlik öncesi “Muhammedul Emin” diye vasfedilmesi, bunun en açık örneğidir. “Allah’a ve âhirete umut bağlayan, Allah’ı dilinden ve şuurundan düşürmeyenler için Resûlullah’ta, elbette güzel bir örneklik vardır” (Ahzâb: 33/21)
Peygamberimiz, önce fert olarak insanlığa örnek olmuştur. O, peygamberlikten önceki ve sonraki hayatı ile yani hayatı boyunca insanlara en güzel örnek olmuştur. Kırk yaşına kadar yaşadığı cahiliye toplumunda bile Emin/güvenilir-dürüst Muhammed diye anılmıştır. Güvenilirliği, sadakati, doğru sözlülüğü, dürüstlüğü, ahde vefası, hoşgörüsü, namus ve iffeti, çalışkanlığı ve insanlığı ile hep güzel örnek olmuştur. Peygamber olduktan sonra, ona şair, mecnun, sihirbaz gibi mesnetsiz ithamlarda bulunan düşmanları ona asla, düne kadar sen de puta tapıyordun, şu şu kötülükleri işliyordun diyememişlerdir.
O, Peygamber olduktan sonra da her konuda en güzel örneklik yapmaya devam etmiştir. Onun örnekliği aile boyu bir örnekliktir. Onun sevgili eşi ve çocukları, ilk iman edenlerdendir. O, birey olarak olduğu gibi, aile olarak da en güzel örnekliği sunmuştur. Hem de hayatının her yönünde ve har aşamasında…
Tabi Peygamber (sav) in terbiyesiyle yetişip gelişen Ashabı Kiram da (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) örneklikte adım adım Resulullah(sav) ı takip etmeleri sebebiyledir ki, şekavet devresini kapatmış, saadet devresini başlatmışlardır. İşte asıl çağ atlamak budur. Şirk çağının kapanması, tevhid çağının açılması… Zulüm çağının, adalet çağına tebdili…
Resulullah (sav) ve ashabı (ra) 23 yıl gibi kısa bir zamanda Arap yarımadasını cahiliye vahşetinden arındırdılar. Biz bu çağın Müslümanları, en az 25-30 yıldır, Müslümanların sayısını, bir buçuk iki milyar olarak tahmin ediyoruz. Dünyanın nüfusu, 6,5 milyar olarak tahmin edilmektedir. Müslümanların nüfusunu ise, iki tahminin ortası olan 1,7 milyar olarak kabul edelim. Şimdi her Müslüman yılda bir kişinin hidayetine vesile olsa, üç yılda tüm dünyanın İslam’la şereflenmiş olur. (1.700.000.000×3=5. 100.000.000+1.700.000.000=6.800.000.000)
Ama itiraf edelim ki, biz görevimizi yapmıyoruz. Kısmen tebliğ görevini yapan yapsa da, bunlar tiridin tiridi dahi etmezler. Bunlar da örnekliğin uzağında olunca, temsil siz tebliğ, yani örnek olmaksızın sadece kuru edebiyat yapmak, pek netice vermemektedir. Temsil siz tebliğ, kof ceviz veya özsüz tane gibidir. Buna lisanı halle anlatmak da diyebiliriz. Lisanı hal, lisanı kalden yeğdir. Tebliğin etkisi bir se, temsilinki bindir. 1000 altınlık sadaka edebiyatı, 1 kulak bile doyurmaz. Ama 1 altın sadaka 1 aylık nafakaya kafidir.
Daha da acısı, bizde tersine bir gidişatın olmasıdır. İyi örnek yerine kötü örnek olmamız. İslam’a davet ederken, davranışlarımız sözlerimizi yalanlıyorsa, İslam’ın lehinde değil, aleyhinde çalışmış oluruz. Evet, istemesek de insanları İslam’dan uzaklaştıran konumuna düşeriz. Hidayeti muhtemel insanlarla İslam arasında perde, hatta duvar olmuş oluruz. Allah (cc) bu konuda çok etkin uyarılarda bulunur. “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” (Saf 61/2-3) “Kitap’ı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mı iyilikle emredersiniz? Düşünmez misiniz? (Bakara 2/44)
Başta Afrika kıtası olmak üzere birçok belde ve coğrafyalar, hiç savaşılmadan, Müslüman tüccarların yaptıkları ticari sefereler neticesinde, güzel ahlak, dürüstlük erdemde örneklikleri sonucu fetholunmuştur. Güzel örneklikle önce gönüller fetholunmuş, sonrasında imanla aydınlanan toplumlar, ümmetin izzetli birer parçaları oluvermişlerdir.
Peki ya biz ne yapıyoruz. Kıtalar, beldeler, fersahlar ötesi değil, çok yakınımızdaki komşu, akraba ve çevremize bu güzel örnekliği yapabiliyor muyuz? Hatta aynı çatı altında ailemizde kendi çocuklarımıza örnekliğin neresindeyiz. Dilimizle İslam’ın tatlı edebiyatını yaparken davranışlarımızla da örnek oluyor muyuz? Veya tam tersine davranışlarımız insanların İslam’dan uzaklaşmasına mı sebep olmaktadır.
Yusuf İslam’ın meşhur kıssasını bilirsiniz. Hidayeti bulduktan sonra İslam diyarını gezer. İnsanların sosyal, siyasal, ekonomik hayatlarındaki davranışlarına şahitlik yapar. En son Mekke’ye hareme varır, Kabetullah’ı tavaftan sonrasındaki duasında şu ifadeleri kullanır. “Allah (cc) ım! Sana hamdolsun ki şu Müslümanları görmeden bana hidayeti nasip eyledin. Ola ki önce bunların İslam’a aykırı hayatlarını görsem, belki de iman etmekten vaz geçebilirdim.” Evet, maalesef örneklik açısından durumumuz içler acısıdır. Elbette devri saadeti ve Ashabı Kiraz’ı (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) örnek alan, takvanın zirvesinde salih Mü’minler vardır. Ancak bunlar istisnadır ve istisnalar kaideyi bozmaz.
Sahabede dip imkanlarla zirve başarıların sebebi onların güzel örnekliğindendir. Bizim se bu günün teknolojisi sayesinde, zirve imkanlarla dip başarılarımızın sebebi, örneklikten uzak oluşumuzdur. Peki, çare nedir. Elbette çare Resulullah (sav) ve ashabını (ra) örnek alarak, güzel tebliğ ettiğimiz İslam’ı aynı güzellikte aynı zamanda temsil de etmemizdir.
Düşünelim ki dünya nüfusunun ortalama 1/4 ü Müslüman, geri kalan 3/4 ü gayri Müslim ve hidayet için hak davetin hakkıyla kendilerine ulaşmasını beklemektedir. Peki, yenide Resulullah (sav) ve ashabı mı, mezarlarından dirilip güzel örnek olacak ve sonra İslam’ı anlatacaklar. İslam’ı hem temsil hem de tebliğ etmenin hakkını verecekler. Elbette değil… Bu görev şu an için bizim omuzlarımızda. Ya görevimizin hakkını verir imtihanı ve rızayı ilahiyi kazanırız. Ya da biz kaybederiz ama İslam kaybetmez. Allah (cc) bu görevin hakkını verecek yiğit müminleri ulaştırır. Onlar, İslam’ı önce en güzel bir şekilde temsil eder, sonra da tebliğ ederler. “‘Ümmetimden bir grup, hak için muzaffer şekilde mücadeleye kıyamet gününe kadar devam edecektir. (Müslim, İman 247) Selam… Dua…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?