Gençliğin yozlaşması dediğimiz şey, gençlerin var olan iyi özelliklerini bırakıp kötü özellikler ya da hasletler edinmesidir. Gençliğin yozlaşmasının sebebine baktığımız zaman aslında bunda bir plan ve programın olduğunu görebiliyoruz. Bilinçli bir şekilde gençler yozlaştırılmaktadır. Çünkü gençler yozlaştığı zaman artık dinamik değil sorun haline gelir. Artık ülkenin sorunlarını değil süflî konularla ilgilenecek hale gelirler. Nitekim üniversite gençleri için yapılan anket çalışmalarında üniversite gençlerinin beşerî aşkı ülkenin geleceğinden ve politikadan daha çok önemsedikleri görülmüştür. Yozlaşma arttıkça bir yerden sonra gençler kendi kültürlerinden uzaklaşacak, kendi kültürlerini tanınmayacak hale geleceklerdir. Böylece kendilerince kültürleri yozlaşacak, tamamıyla başka kültürleri taklit etmeye başlayacaklardır. Öncelikle gençlerin yozlaşmasını ele aldığımız zaman tüm olgular bir kültür iktidarı kavramına takılacaktır.
Kültür iktidarı dediğimiz şey, medeniyet anlamında kültürü elinde bulunduran ülkelerin, başka ülkelerin kültürlerini belirmeleridir. Yani bir anlamda kişilerin zihin algılarının yönlendirilmesidir. Örneğin tüketim kültürünü ele alalım: Somali’de geçim sıkıntısı çekip açlık sınırında olan bir kişi, kendisine akıllı telefon almayı düşünebiliyor. İşte burada iktidar olan kültürlerin insanlara tüketim kültürünü aşılamaları ile alakalı olan bir durum vardır. Ya da hiç hamburger tarzı bir yeme alışkanlığımız yokken bunun birden oluşması gibi…
Bir yerden sonra iktidar olan kültürler bize savaş kültürünü, din kültürünü, yemek kültürünü vs. öğretiyor. Bu da zamanla emperyal bir kültür oluşturabiliyor ve bu emperyal kültür insanları tek tip insan haline getirebiliyor. İşte bu da zamanla kültürümüzü yok edebiliyor. Aslında bu kültür yozlaşmasından sadece gençler değil tüm insanlar etkilenebiliyor. Ama biz şimdilik sadece gençlere yoğunlaşacağız. İktidar olan kültürlerin gençleri yozlaştırmak için birçok yolu denemesine karşın burada sadece birkaç tanesi ele alınacaktır.
1. Sinema (Hollywood-Bollywood): Ortalama 100 yıllık geçmişi olmasına rağmen Hollywood, tüm dünyayı etkileyebiliyor. Hatta bunun yanında çok büyük bir para kaynağı olarak da işlev görüyor. Örneğin 2017’de en çok hasılat yapan Güzel ve Çirkin filmi 1.263 milyar gişe rekoru kırdı. Buradan bakıldığı zaman çok büyük bir para kaynağı olarak görülebiliyor. Ama mesele burada bitmiyor. Bunlar aynı zamanda kişinin zihin algısını da yönlendiriyor ve bir yerden sonra kendi yaşam tarzları benimsetiliyor. Mesela kişi gerçek dünyadan kopup bir şövalye olmak isteyebiliyor.
Hollywood yıldızlarının iğrenç hayatları imrendirilecek bir şekilde gençlere sunulabiliyor. Özellikle dizilerdeki aşk hikâyeleri aileyi parçalanacak duruma getiriyor. Dizi ve filmlerdeki cinsellik içeren resimler ise kişileri fuhşiyata yönlendirebiliyor. Örneğin geçen sene dünyada en çok izlenilen dizi olan Game of Thrones’un bir milyarın üzerinde izlendiği söylendi. Bu şekilde dünyanın en çok izlenen dizisi birçok sapkın sahneyi barındırıyor. Artık bunların gençleri etkileme durumunu varın siz düşünün. Özellikle Türkiye’de televizyon izleme istatistiklerinin kişi başına 5.30 saati bulması da durumu daha vahim bir hale getiriyor. Türkiye’de dizi ve film sektörü çok gelişmiştir. Buna rağmen uzun bir müddet batının pembe dizilerinin ve fuhşiyatı teşvik eden filmlerinin etkisinde kalmıştır. Türkiye’deki sinema sektörü çok kaliteli dizi ve film üretebilecek durumda olmasına rağmen şu anda tamamen batıyı taklit etmektedir. Hatta bazı kötü diyebileceğimiz konularda boynuz kulağı aşıp batıyı geçmiş duruma bile gelmiştir.
Başka bir yönden ele alırsak Hollywood birçok araştırmacıya göre ABD’nin kendi politikasını yumuşak bir şekilde uygulamasıdır. ABD belirleyeceği uluslararası politikaya önceden kitlelerin hazırlanmasıdır. Örneğin Vietnam Savaşı’nı uzun bir müddet boyunca ABD’nin kazandığını düşünenler vardı. Bunun tek sebebi Hollywood’un bunu uzun bir müddet ABD’nin kazanması gibi göstermesiydi. Ya da Irak’a saldırmadan önce kimyasal silahların varlığı veya oraya demokrasi götüreceği safsataları…
2. Moda: Moda ilk çağlardan beri var olagelmiştir. Ekonomik olarak iyi olan kişilerin pahalı ve gösterişli giysileri halkı etkilemiştir. Günümüzde bu durum, artık had safhaya ulaşmış, kişinin zengin veya fakirliği, giydiği marka elbiseler ile belli olacak hale gelmiştir. Artık marka takıntılı insanlar bile olmuştur. Örneğin Nike ayakkabısının birkaç yıl önceki üretim maliyeti 6-7 dolar iken uluslararasına satış piyasası 100 ve 150 dolar arasında değişiyordu. Bu kadar ucuz üretilen bir malın fahiş fiyata satılmasının tek sebebi moda idi. Öyle ki, moda artık insanların sadece giyinişini değil, hayatlarını da belirleyebilecek duruma geldi. Örneğin 2018’de Türkiye’de giyime harcanan para, 100 milyar liraya ulaştı. Hâlbuki bunların birçoğu ihtiyacın fazlasıydı. Bir Fransız kadın dergisi olan Elle’nin dünyada 70 milyondan fazla okuyucusunun olması ve alanında gündemi belirlemesi insanları ne kadar etkilediğinin bir göstergesidir.
3. Popüler Kültür: Kültür; halkın yaşayış tarzıdır. Popüler kültür ise belli bir dönemde hızlı bir şekilde gelen ortama yerleşen ve sonra da kaybolan, halkı alıp sürükleyen, kullanımda olan, dilde dolaşıp gündelik hayatı işgal eden şeylerdir.
Bunlar özellikle futbol, müzik, oyun, kitap vb. şeylerdir. Mesela sigara ve madde kullanımı tüm gençler tarafından zararlı olduğu bilinmesine rağmen Türkiye’de gençlerin; %76’sı sigara, % 67’si alkol ve % 23’ü uyuşturucu kullanıyor.
Şimdi baktığımız zaman bunların zararları çok aşikâr olmasına rağmen gençleri bunlara iten şey popüler kültür değil midir? Ya da bir ara tüm gençlerin elinde stres topu varken bir müddet sonra bu zekâ küpü oldu, bir müddet sonra stres topu oldu, sonra stres çarkları oldu, ama stres bir türlü gidemedi, hemen hemen hiçbir faydasını görmediğimiz bu şeyleri kullanmamızın asıl nedeni popüler kültür değil miydi? Veyahut bir an bakıyoruz, bilgi popülerleşiyor. Nicesi bize hiçbir faydası olmayan, okuduktan sonra pişman olduğumuz, zaman kaybı olarak değerlendirdiğimiz birçok kitabı popüler kültür yüzünden okumuyor muyuz? Birçoğumuz, en çok satanlar listesinde olduğu için bazı kitapları alıp okuyoruz. Veyahut bu kitabı ben de okudum diyebilmek için okuyoruz. Nice fantastik olan ve hayatla hiçbir alakası olmayan kitaplar uzun bir müddet dünyada satış rekorları kırmıyor mu? İşte bunlara asıl yenilmemizin sebebi popüler kültürün bizde uyandırdığı etki ve bizim onları yapma mecburiyetinde kendimizi hissetmemiz değil mi?
4. Fuhuş: Buna bir sektör diyoruz, evet, çünkü bir sektör gibi işliyor. Dünya üzerinde 4.2 milyar sitesinin olduğu yıllık bir şirketinin hasılatı 100 milyar doları bulduğu bir sektör. Türkiye’nin dış borcunun 303 milyar olduğunu düşündüğümüzde varın bu işin sektör olma durumunu siz düşünün. Bu sektör aynı zamanda kadın bedeninin ticaretleştirilmesi sektörüdür. Birçok ülkede bu sektör meşru kabul ediliyor. Hatta Amerika gibi bazı yerlerde bu sektörde çalışanlara ödüller bile verilebiliyor. Müslüman gençler için bunun haram oluşu bir tarafa kişinin bünyesine verdiği zararlarının haddi hesabı yoktur. Özellikle fuhşiyatın kişinin beyindeki dopamin seviyesini farklılaştırması, kişinin mutlu olma değerinin yükselip alçalması kişiyi psikolojik olarak çok kötü etkiliyor. Hatta dopamin seviyesini kişiler üzerinde ne etki ettiği araştırılmış, psikolojik hastalıkların birçoğunda bu hormonun sıkıntılı olduğu görülmüştür. Fareler üzerinde yapılan deneyler ile fare yaşamları ne kadar bozulduğu açık bir şekilde gösterilmiştir.
Yukarıda dediğim gibi bu sektörün 4 milyar 200 bin civarı sitesi var ve saniyede 30 milyon kişi tarafından bu siteler izleniyor. Cinsellik içerikli kelimeleri internette en çok arayan ülkelerin ilk 5’inden birkaçının Müslüman ülkelerin olması da durumumuzun ne kadar kötü olduğunu gözler önüne seriyor. Sizce bu iğrençliklerin başını kim çekiyor? Elbette ki, ABD… ABD’de Los Angeles’ın kuzeyinde Saint Fernando Vadisi, dünya fuhuş sektörünün %65’ini üretiyor. Öyle ki, tam bir sektör haline gelip devlete yüklü bir miktarda vergi de ödüyor. Bu tarz videolar izleyen gençler de bir yerden sonra fetiş videolara yöneliyor. Normalde tiksindirici gelecek şeyler artık normal gelmeye başlıyor, kişi bedenindeki dopamin seviyesindeki değişiklikle artık farklılık peşinde koşmaya başlıyor.
Kültür, bütün bu bahsedilen sapkın ya da sapık iktidarların elinde olduğu veya kontrol edildiği müddetçe bunlar bu şekilde fuhşiyatı, kötülüğü yaymaya devam edecekler. Meşhur bir söz vardır “Kendi türküsünü bilmeyen, başkasının havasında söyler.” Biz Müslümanların bir an önce bu durumla ciddi bir mücadeleye girişmesi gerekir. Kültür iktidarını ele geçirerek insanları hak olana, doğru olana yönlendirmeye çalışmamız gerekir.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?