Esselâmualeyküm aziz kardeşim,

Dergimizin yeni bir sayısıyla karşınızdayız. Ramazan ayının bereketini yaşadığımız bu günlerde manevi olarak yaşamış olduğumuz hazzı, toplumumuzun yüreğine kadar hissettirmenin gayretiyle bizler de bir çabanın içindeyiz. Hepimiz Ramazan ayını daha güzel nasıl pratize edebileceğimizin derdini yaşamaktayız.
Ramazan ayları, arınma, toparlanma, hazırlık yapma, paklanma, nefsini tanıma, ona gem vurma, dirilme, ayağa kalma, günahsız bir hayata adım atma aylarıdır. Coğrafyamızda Ramazan ayları her zaman kardeşliğe, daha fazla kenetlenmeye, Müslümanlaşmaya, Müslümanca yaşamaya, düşünmeye, davranış şekilleri geliştirmeye vesile olmuştur. Hal böyle iken nefsin, şeytanın, insanların ve cinlerin şerrinden Allah’a teslim olarak hareket etmenin adıdır Ramazan…
Çağ bize en kokuşmuş halini ilham etmenin gayretini sürdürürken Müslümanın bu ilhama oruçla karşı çıkması adeta bir devrimdir. Öyle bir devrimdir ki, Müslüman; çağın, modernitenin bütün aygıtlarına karşı asil bir duruş sergilerken aslında kendi öz cevherini de teşhir etmekte, kendisinin ne olduğunu, neleri yapabileceğini, kapasitesini göstermektedir. Durum böyle olunca Ramazan ayı manevi bir devrime, bir inkılaba, yeniden dirilişe sahne olmaktadır.
Bir taraftan oruç, öte taraftan gece ibadetleri ve Kur’ân’a teslim olma hamleleri, İslâm’ın evrensel mesajının insanlığa iletilmesi için hâlâ bir iddiasının olduğuna işaret etmektedir. Ramazan ayı her şeye yeni bir başlangıç, yanık yüreklere tatlı bir umut, hicranı yaşayanlara mukaddes bir vuslat, ağır yükler altında ezilenlere bir kutlu yardımdır.
Bizler bugün Ramazan ayının manevi hazzını yaşarken tarihte Mayıs ayı insanlık için bazı dönüm noktalarına şahitlik etmiştir. Tarih 29 Mayıs 1453’ü gösterirken İslâm dünyasının en fazla özlem duyduğu şehir olan İstanbul’un fethi gerçekleşmiştir. Ancak bugün Ayasofya’nın hâlâ kapalı olması, şimdiye kadar gelmiş iktidarların bu esarete maalesef dur diyemediğini göstermektedir.
Yol onun varlık onun gerisi hep angarya / Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya dizelerinin şairi Necip Fazıl, bir Mayıs günü doğmuş ve ölmüştür. Ebâ Eyüp el-Ensârî, İmâmıazam Ebû Hanîfe, Sultan Fatih, Nene Hatun, Elmalılı Hamdi Yazır gibi İslâm âlemi ve Anadolu coğrafyası için cevher niteliğindeki değerli şahsiyetler bir Mayıs günü vefat etmişlerdir.
Tarih 8 Mayıs 1945… Fransa’nın Cezayir katliamı… Bu katliamda yaklaşık 45000 kişi acımasızca öldürülmüştür. Bugün Notre Dame’ın ateşini Fransa’nın tarihte insanlığa yaşattığı acımasız katliamlarda aramak gerekir. Tarihî eserler elbette ibreti âlem için şayet put değillerse ayakta kalmalıdır. Notre Dame’daki yangın, bütün Fransız aklını yakıp kül etmiştir. Umudumuz, Avrupa’nın zulüm sistematiğinin yangınlar ve tarifsiz bozgunlarla yok olması yönündedir. Öte taraftan bütün olumsuzluklara, dışlanmışlıklara rağmen insanın siyah formu olarak Nelson Mandela’nın bir Mayıs ayında Güney Afrika’nın ilk siyahi lideri olması, dünyada barış ve esenlik adına hâlâ yapılacak işlerin olduğuna işarettir.
Kıymetli kardeşim! Davet Mektebi’nin önümüzdeki Haziran sayısının dosya konusu MEDENİYET MERKEZİ ŞEHİRLERİMİZ olarak belirlenmiştir. Tarihte Müslümanlar birçok güzel şehri inşa ettiler. İnşa edilen bu şehirlerde rengârenk çiçekler, bağlar, bahçeler, kelebekler, kediler, köpekler vardı. Her şey, insan ve çevresindekiler dikkate alınarak inşa edilmişti. İslâm şehirlerinde bebek, çocuk, genç, ihtiyar, kadın, erkek, Müslüman, Hıristiyan, kısacası her şey dikkate alınmıştı. Bugün geldiğimiz noktada bütün bu şehirler içler acısı bir durumla karşı karşıyadır. Günümüz Türkiye’sinde muhafazakâr, dindar ve Müslüman düşüncede olan kent yöneticileri de uzun süre kimi şehirleri idare etmelerine rağmen eskide olduğu gibi ‘insan’a hitap eden şehirleri maalesef kuramamıştır. Bundan sonraki süreçte böyle şehirlerin inşa edileceği umuduyla hepinize hayırlı, bereketli bir ay dilerim.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?