Birkaç ay önce Suriye’nin Guta şehrinde içim yanarak izlediğim bir videoyu anlatacağım size kardeşlerim! Muhakkak ki, bir kısmımız izlemiştir, ama çoğumuzun izlemediği bir görüntü olduğuna inanıyorum. Çünkü mesele Suriye olunca bizim toplum fabrika ayarlarına hep geri dönüyor. Sahi, bu fabrika ayarlarını kim yükledi? Rejimin kendi halkına karşı alenen işlediği bu katliamlar apaçık ortada iken, birileri bu manipülasyonları neden yapıyor? İçimizdeki İrancı/Esedçi tayfa, kamuoyunu bu kadar nasıl etkileyebiliyor? Kırk yıldır yavaşça, yedi yıldır da hızlı bir şekilde katledilen mazlum Suriye halkının başkaldırışına neden bu kadar sessiz kalınıyor? Neyse, bu başka bir yazının konusu olabilecek kadar önemli bir mesele… Şimdi asıl meselemize geçelim;

Yer; Yedi yıldır İran/Esed/Hizbullat tarafından 360 derece kuşatma altında tutulan Doğu Guta’da bir sığınak… Tam yedi yıl boyunca bombalanan -ki tarihte böyle bir ikinci yer yoktur- bu yerin halkı teslim olmuyor. Burası, Şam’daki Esed’in sarayına yalnızca on kilometre uzaklıkta bir yer! Düşünebiliyor musunuz? Hayâl edebiliyor musunuz? Tam yedi yıl boyunca Rusya/İran/Rejim ve Şiî milisler, her türlü teknolojik silaha -ki buna kimyasal silahlar da dahil- sahip olmalarına rağmen Guta halkını yenemedi. Şu an ilkokul çağındaki Gutalı bir çocuk, bombalarla doğdu, bombalarla büyüdü, bombalarla yaşamaya devam ediyor! Açlık ve türlü musibetlerle imtihan edilen bu şehrin onurlu insanları teslim olmadılar… Fakat bombaların çeşidi ve büyüklükleri artınca çocukların açlıktan ölümleri başlayınca çoğu çocuk yaklaşık 400 bin sivilin tahliyesine karar verildi.

İşte o günlerde bir sığınakta çekilen o tevekkül dolu görüntü ulaştı bizlere… Elinde makinalı tüfek olan orta yaşlarda âlim bir adam, etrafında onu ayakta dinleyen genç, yaşlı, çocuk ve kadınlara etkileyici bir sesle sesleniyor. Teslimiyeti ve tevekkülü iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bu konuşmanın ilk bölümünü veriyoruz;

‘Muhakkak ki biz, (kendilerine) yetişilmiş kimseleriz’ (Şuara, 61) Düşmanın kendilerine gaddarlık yapacağından şüpheleri yoktu. Kadınları, çocukları ve erkekleri öldürecekti. Bizim Musa (a.s) gibi mü’minlerin sesine ihtiyacımız var! Musa (a.s)’ın Allah’a şüphesiz bir şekilde iman ettiği gibi, biz de Allah’a şüphesizce iman etmeye muhtacız! Helak olacaklarından kuşkusu olmayanların tümüne şöyle dedi; ‘Musa dedi ki: Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir. Bana doğru yolu gösterecektir’ Sizler de hepiniz söyleyin; ‘Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir. Bana doğru yolu gösterecektir’ Allah (c.c) bizi terk etmeyecek…

Ey topluluk! Ahzab günü Allah (c.c) şöyle buyurmuştu; ‘Hani (onlar) size üstünüzden ve alt tarafınızdan gelmişlerdi ve o vakit gözler kaymış, -tıpkı şimdi bize olanlar gibi- yürekler gırtlaklara kadar dayanmıştı ve Allah hakkında türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz. (Ahzab, 10) İşte orada mü’minler imtihan edilmiş –tıpkı bizim imtihan edildiğimiz gibi- ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsılmışlardı. (Ahzab, 11) –bizim de sarsıldığımız gibi- Ama Allah’a dayanan, ondan ecir umarak sabreden mü’minler dediler ki; ‘Bu Allah’ın ve Resulünün bize vaat ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söylemiştir.’ Ve (bu), yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırmalı! Mü’min kimse ‘Allah bize kâfîdir ve O ne güzel vekildir’ der. Mü’min kimse ümitsizliğe kapılmaz, ye’se kapılmaz, Allah’ın rahmetinden asla ümit kesmez! ‘Çünkü kâfirler topluluğundan başkası, Allah’ın rahmetinden ümid(ini) kesmez’ (Yusuf-87)

Allah (c.c), Nebi (sav)’in ashabı hakkında şöyle buyurmaktadır; ‘O kimseler ki, insanlar onlara: Muhakkak ki insanlar, sizin için (size saldırmak için) toplandılar. Artık onlardan korkun! dedikleri zaman –İnsanlar o kimselere Rusya, İran, Esed Rejimi size saldırmak için toplandılar, onlardan korkun dediklerinde- bu onların imanını arttırdı’ Allah (c.c)’a olan imanın şu an hepimizin kalbinde atması gerekiyor…

Ey kardeşlerim! Ey hanım kardeşlerim! Sakın ha, Allah (c.c)’a olan imanınızda bir gerileme olmasın! Allah! Allah’tan daha üstün, daha güçlü ve kuvvetli olan kimdir? Onların yanında dünyanın tüm kuvvetleri varsa, bizim yanımızda da Allah var! Ve bizler, başımıza gelecek olan şeyin asla atlatılamayacağına ve kaçırdıklarının da bizi yakalayamayacağına iman ederiz! Bizler iman ederiz ki, insan ancak eceli ile ölür. Eceli gelen kimse Guta’da değilse bile, dışında iken de ölecektir. Bizler iman ederiz ki bizim her halimizde hayır vardır. ‘Mü’min’in hayranlık verici bir hali vardır ki, başka hiç kimse de bulunmaz. Onun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur’ (Müslim)

Şimdi bizim durumumuzda olduğu gibi… Sabretmek kelimesi dışardaki teklifçilerin ‘kalbimiz sizinle’ demelerini, insanların bize şefkat etmelerini istemek değildir. Bizler iman ehliyiz! Bizler direniş sahipleriyiz! Bizler sabredeceğiz! Sonuç ne olursa olsun son ana kadar sabredeceğiz! Son olarak Allah’ın bizleri terk etmeyeceğine inanıp Allah’a güveniyoruz. Şimdi korkusundan sokağa fırlayıp ağlayarak Allah (c.c)’a içtenlikle dua eden insanları Allah terk edecek değildir. Haşa, Allah onları terk edecek değildir.

Allah’ım! Bizleri kaderimizden razı eyle! Ve bize yazdığını, bizim için mübarek kıl! Öyle ki, bizler için ertelediklerini acilen istemeyi ve erken kıldıklarını ertelemeyi sevmeyelim. Ey cemaat! Dualarınız ile gökleri yarınız! Burada toplanıp konuşacağınıza… Biri ahlayıp vahlıyor, biri ağlıyor… Biri diyor ki, ‘devrim ne içindi’… Biri ‘bize bunu yaptılar’, biri de ‘bizi göç ettirdiler’ diyor.

Dualarınız ile gökleri yarınız! Meleklerin dualarınıza âmin demesini sağlayın! Sizler mazlumsunuz! Ve Allah’la mazlumun duası arasında perde yoktur. Bu sözler imani sözlerdir. Hayatımızda bunu minberlerden hep duyar, etkilenmezdik! İçinizde kim şimdi bundan etkilendi? Şu an hepimiz Allah’tan başka bir kimsemizin olmadığını hissediyoruz. Allah bizimleyse bize karşı olacak olan kimdir? Ne olacak ki yani? Bize olabilecek her şeye, Allah’ın bize takdir ettiği kadere hepimiz razıyız. Bizler mü’miniz… Yedi yıllık direnişi, sabrınızı ve feda ettiklerinizi son anda yitirmeyin!

Ey cemaat! İmanınıza sımsıkı sarılmaya devam edin. İşte sizin silahınız budur! Akidenize, sabrınıza sımsıkı sarılmaya, Allah (c.c)’a güvenerek ona dayanmaya devam edin. Bizim başka silahımız yok! Elimizdeki silahlar işe yaramaz teneke parçalarıdır. Bizimle sadece Allah (c.c)’ın maiyeti vardır. Ki O, kullarına son anda yetişendir. O’dur mazlumların duasını bulutların üzerine kaldırarak ‘İzzetime ve Celâlime yemin ederim ki, belli bir süre sonra da olsa mutlaka sana yardım edeceğim’ buyurur. Allah kendi izzetiyle yemin ediyor. Allah’ın izzetinden daha büyük olan nedir?

Şu anda nizama karşı namusumuzu koruyan gençlerimiz için dua edin. Tüm mesuliyeti onlara yüklemeyin, o gençlere dua edin! Guta toprakları üzerinde bulunan her erkek, şehid veya yaralı ya da hala cephe üzerinde direniş gösterenler, bunlar namusları koruyanlardır. Bunlar dini müdafaa ediyorlar. Bunlar dinlerinden taviz vermeden bu arzı ve ırzı (toprağını ve namusunu) koruyor. Bizim on binlerce savaşçımız yoktu. Bugün bizim onlarca gencimiz var ve Esed rejimine karşı duruyor, namusları koruyorlar. Ey cemaat, onlara dua ediniz. Onlar eşleriniz, evlatlarınız, kardeşleriniz ve akrabalarınızdır. Şimdi Keferbatna’da Esed rejimini geri püskürttüler. Bizler Keferbatna sahilinden çıktık! Rejimin orayı aldığını sanmıştık! Az evvel bize haber geldi, Esed milislerini geri püskürtmüşler. Bu iş Allah’ın elindedir. Ümitsizliğe kapılmayın!’

Ferit YAVUZ

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?