Hayat çözüme sunulan bir bilmecedir adeta. Bu bilmeceyi anlamlandırma çabasında olan tek varlık insandır. İnsan bunu kendine verilen akıl ve irade ile gerçekleştirir. Hayatta olayların tesadüfî değil de tevafuk olarak yani Allah’ın rast getirmesi, yönetmesi şeklinde gerçekleştiğini bilmesiyle bu işi kolaylaşır insanın. Çünkü olayların tesadüfî gerçekleşmesi sonra konusu olsaydı sonumuz hüsran olurdu gerçekten. Her şeyden haberdar olan Allah’ın varlığına iman ile bu akıl dışı rastgele oluşumlar düşüncesinin bayağılığından kurtulmuş, tevekkül dairesi içine girmiş oluruz. Bu şekilde bizi yaratan Allah’ın bizi başıboş bırakmayıp bilinçli olarak yönettiği düşüncesi ile O’nun güvenli limanına sığınır ve kader planında payımıza düşeni yaşamaya da gönüllü oluruz.
Elbette Allah olayları zorunlu bir gönüllülük esası ile yönetmez. İnsana akıl ve irade vermiştir. Aklımızla olayları kavrama, neden sonuç ilişkisi kurma, bu ilişkiden sonuçlar çıkarma gücü de vermiştir. İnsan olayları bu şekilde anlamlandırıp karar verme ve olayın gidişatını belirleyici olarak seçim yapma hakkına sahiptir. Bu seçimin sonucu ise Allah tarafından yaratılır ve seçimleriyle insan meydana gelecek sonuçlardan da sorumlu olmuş olur. İşte bu sorumluluk insanı düşünerek yaşamaya, bilinçli olarak hareket etmeye, olayları anlamlandırma çabasına sevk eder. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz düşünmeye sevk eden birçok ayetle bu gerçeğe işaret etmiştir; düşünenle düşünmeyenin bir olamayacağını haber vermiştir.
İşte insan hayat bilmecesini ancak düşünme ile ve Allah’ın kendisini nasiplendirdiği ilim rızkı ile çözebilir. Karşısına çıkan herhangi bir olayda insan seçim yaparken geçmiş birikimlerine müracaat eder. Geçmişte yaşadıkları ve aklında kurguladığı çözüm yollarıyla karşılaştırma yaparak sonuca ulaşır ancak insan acizdir, sınırlı ilim ve sınırlı idrakiyle olayları tam olarak çözemeyebilir. İşte burada Allah’a tevekkül işin içine girer. Kendine düşeni yani Allah’ın ayetleriyle önerdiği kısmını düşünen ve akletme işini tamamlayan insan acziyetini dile getirerek Allah’a sığınır ve gerisini her şeye gücü yeten Kadir olan Mevla’ya bırakır. İşte bundan sonrası Allah’ın takdirine kalmıştır. Allah kulu için dilediğini yaratır. Kula düşen ise teslimiyettir. Burada insan kendini başıboş bırakmayıp tesadüfün bilinmezliğine itmeyip evirip çeviren, işlerini rast getiren Allah’a bolca şükretmelidir.

GAMZE TEMEL

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?