Hayat, doğumla başlar. Ama her doğum bir ölümün habercisi; ilk, sonun başlangıcı. Doğduktan sonra adım adım yaklaşırız ölüme her an.

Her gün geçtikçe biraz daha harcarız ömrümüzden. Yakınlaşırız mutlak bir gerçeğe doğru. Ne gariptir; başı belli, sonu belli, ortası meçhul bir hayatta, başını umursamadan, sonunu yok sayarak, ortadaki meçhulün tılsımına kapılarak o tılsımda çırpınmak. Sonra onun tılsımında boğulmamak için her şeyi zamana bırakmak. Oysaki zaman, doktorların reçeteye yazmadığı, eczanelerde satıl(a)mayan, her şeyin ilacı olarak tabir edilen, aynı zamanda hiç durmadan akan, geri sarması imkânsız olan ve bizi ölüme götüren bir zehir. Göz görmez, kulak duymaz; kader olur, yaşanan zaman geçer, yavaşça zehirlenir insan.

Kimileri farklı günlerde hep aynı hayatı yaşar. Ev, iş, varsa bir pazar tatili. Yıllar böyle geçip gider. Sonra emekli oldum der. Biraz rahatlar, sonra… Sonrası yok.
Kiminin renkli bir hayatı var. Öyle sanılır. Önceleri kendi de buna kanar ve öyle olduğunu zanneder. Belki de öyle olduğuna inanmak ister. Bir gün böyle olmadığı anlaşılır, tüm gerçekliğiyle. Başını yastığa koyduğunda, kendisiyle baş başa kaldığında, boşluktaymış hissi sarar her yanını. Bütün varlığını etkisi altına alır. Ne yapacağını bilemez önce. Sonra erteler. Daha sonra alışır bu duruma. Ve en nihayetinde kendisini kandırarak yaşar, sonra… Sonrası yok.

Doğru zamanı beklerken tüm fırsatları kaçırır kimi. Ardından her şeye yeniden başlar veya her şeyi boş verir. Orta yolu yoktur hayatın. Kimileri için orta yol yoktur. Mutluluk, en muhtaç olduğu günlerde gözlerinin önünde yitip gitmiştir geri gelmemek üzere. Zaman gibi akıp geçmiştir. Çaresiz, kendini yokluğa hapsetmiştir. Hiç iyi bir şey olmamış, olmayacakmış gibi yaşamıştır. Varlığını, yokluğa armağan etmiştir. Anı yaşayanlar için değil ama anılarla yaşayanlar için öyle. Ne kadar keder doluysa anılar, o kadar yoktur şimdinin değeri. Bir geçmiş vardır, bir de geçmeyip sürekli takip eden keder dolu anılar. Hep karamsar, hep acı, hep karanlık, sonra… Sonrası yok.

Daha bir yığın sonu aynı olan hayat vardır. Yaşanmış, yaşanmakta olan ve yaşanacak.
Ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın, her şeye rağmen, hayat yaşamaya değer aslında. Hayata verdiğimiz değer, yaşamaya sebep.
Bir değer lazım. Hayatımıza anlam katacak bir sebep. Başını yastığa koyduğunda düşündüğün, hayatın monotonlaştığında umduğun, karamsarlığa kapıldığında umut ettiğin, uğruna yaşadığın, sevdiğin, ölüme meydan okutan bir sebep.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?