Çağın Ebu Cehilleriyle savaşımızda kirlenen, yaşadığımız asrın şirk kültürüyle bulanıklaşan kalbimizin, dahası ruhumuzun arınmaya ihtiyacı vardır. Yılın her ayında okunsa da, Ramazan ayında okunan Kur’an’ın bizde bıraktığı etki farklıdır. Ondan aldığımız hazzı bu ayda tam anlamıyla elde ederiz. Belki de Kur’an’ın bu ayda inmiş olmasının bir hikmetidir. Bilirsiniz ki, suyu pınardan içenle, bir mesafeden sonrasına o suyu elde edip içen kişinin durumu bir değildir. Kur’an pınarına en yakın olduğumuz ay, Ramazan ayıdır.
Ruhumuz bir ırmak… Kendisine bahşedilen yatağında akıp giderken arınmak ister. Süzülür adeta. İçinde ne kadar pislik varsa, kir varsa ondan arınmak için öylece akar. Sonra bir yerden geçer. O mekânın her bir kademesinde ırmağı şaha kaldıran bereket ve kudret sunan güzelliklerle karşılaşır. Berraklaşır. Işıltısı artar. Coşkusu zirvelere ulaşır. Görüntüsünde bir sadelik, akmasında apayrı bir ihtişam meydana gelir. Enerjisi, onun daha hızlı bir şekilde insanlara ulaşmasını, toprağı sulamasını sağlar.
Kur’an; hayat pınarıdır. Ramazan ayı ise bu pınarın doğduğu yerdir. Bu pınarın sunduğu ihtişam dolu, nur ve huzur dolu hayat, bizi tüm yorgunluğumuzdan alıkoyacak bir hayattır. Kalbimize sükûnet bahşedecek farklı bir atmosfer aradığımızda, imdadımıza Rabbimizin bir ikramı olan Ramazan ayı yetişir.
“Ramazan öyle bir aydır ki, insanlara yol gösteren, doğrunun belgelerini içeren ve doğruyu yanlıştan ayıran Kur’ân o ayda indirilmiştir…” (Bakara, 2/185)
“Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce kalk ve ağır ağır Kur’an oku. (Müzzemmil, 73/1–9)
Zaman denen mefhum, içinde boy-endam gösterdiğimiz bir aynadır. Bizim resimlerimizi çeken ve kaydeden bir makinedir. Her çektiği poz için bedel ödediğimiz ve geri dönülmesi mümkün olmayan zenginliktir. Geçirdiğimiz her dakikanın bir kayıp olduğunu, onu yerinde kullanmamız gerektiğini, alnımıza bir mıh gibi saplanan derin çizgiler, belleğimizde kalıntılarıyla uğraştığımız kederimizi anımsatır. Bütün bunlara karşın varoluşumuzun fırsata dönüştüğü aydır Ramazan ayı. Kur’an ile bütünleşen ve derinleşen Ramazanda elde ettiğimiz zenginlik, ufkumuzda sonsuzluğun görüntülendiği huzur tablosuna dönüşür. Yapıp ettiklerimizi kalem kalem gözden geçirip muhasebeye vakit bulduğumuz ay… Bedenimize “sen biraz istirahat et, çok yoruldun “dediğimiz ay… Zihnimize “ artık dünya denen metadan sana yarar gelmeyeceğini, seni yaratanı sen düşündükçe sevinci tadacağını anla ve ahenge ulaş” dediğimiz ay…
Zamanın kıymete bindiği, icraatın tastamam karşılığını bulduğu, hayat meşalesinin en parlak şekliyle aydınlattığı, kötülük namına ne varsa; güçlü iradenin tahakkümü altına girdiği bir zaman dilimi olan Ramazanda Kur’an; uçurumların ve yokuşların sonu selamete uzanan yollara dönüşeceği ipuçlarını fısıldar onu okuyan gönüllere. Mesajlarıyla haykırır. Ayet ayet hüccet olur. Sure sure kalplerle kötülükler arasında kaleler inşa eder. Tutulan oruçların okunan Kur’an’a nağme oluşuna tanıklık eder zaman. Her rekat namaz; müminin basamak basamak miraca yükselişine, semaya açılan avuçlar; af ve mağfiretin her tonda münevver simalara resmedilişine zemin olur.
“Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlığa rehber olan (hidayet), bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan (beyyinât) ve hakkı batıldan ayıran (furkân) Kur’an işte bu ayda indirilmiştir: Sizden biri bu aya ulaştığında oruç tutsun; hasta ya da yolcu olan kimse de başka günlerde iade etsin! Allah sizin için kolaylık ister, sizi zora koşmak istemez; oruç günlerinin sayısını tamamlamanızı, sizi doğru yola ulaştırdığı için O’nu yüceltmenizi ve şükretmenizi ister.” (Bakara, 2/185).
“Elbet onu kadir-kıymet gecesinde Biz indirmeye (başlamışızdır).
Bilir misin o kadir-kıymet gecesi nedir?
O kadir-kıymet gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.
Melekler, vahiyle beraber o gece inerler de inerler, Rablerinin izniyle, hayatın her alanına dair tarifsiz bir mutluluğun (formüllerini getirirler); bu durum, şafak atıncaya kadar sürer.” (Kadir Suresi, 97/1-5)
Kur’an gibi bir kılavuzun önem derecesi, inzal olmaya başlayacağı vaktin de önemli olmasını gerektirir. Bir neslin inşa projesi olan Kur’an, uzun bir süre boyuna inmeye devam etmiş ve etkisi kıyamete kadar sürecek bir boyut kazanmıştır. Kıyamete kadar onun hükümleri ile amel etmek zorunda olan müminler, her Ramazan ayında onu yedinden kucaklama yarışına girerler. On bir ay boyunca neredeyse unutulur Kur’an. Hatırlanmaz. Ramazan ayı gelince başlar cüz okumalar, hatim indirmeler. Kur’an, Ramazan ayında indirildi diye onu o aya hapsetmek gerekmez. Bu ayda daha çok okuyabiliriz belki. Lakin diğer zamanlarda da gereken ehemmiyetin gösterilmesi şarttır.
Ramazan ayını türlü kültürel etkinlik ve Ramazan eğlenceleri ile geçirmeyi alışkanlık haline getiren insanlarımız da vardır. Kur’an okumak şöyle dursun, uyku ve eğlence ile günü bitirme telaşındadırlar. Ruhumuzu Kur’an ile doyurmak ve beslemek, bu ayda yapacağımız en kıymetli işlerdendir. Bunu alışkanlık haline getirip, diğer aylarda da devam ettirmeye çalışma gayretinde olmalı, hayatı Allah’ın bizden beklediği şekilde kulluk bilinci ile geçirmeliyiz.
Tükenen sabır, kararan kalp, kuruyan dil; Kur’an ile hayat bulur. Allah’ın razı olacağı seviyeye ulaşır. İnsanlık ve erdem için tertemiz sayfalar açılarak, dirilişin startı verilir. Kur’an bahçesinden elde edilenler, gönül zenginliğine dönüşür. Huzur içinde okunan ayetlerin sedası simalarda derinleşir ve yek ahenk duaya dönüşür. Dualar kabule yakınlaştığında, cennet yakınlaşır. Sahibine sunulma heyecanıyla süslenen ve tüm ziynetlerini takınan cennet…
“Kur’an onlara yetmedi mi? “ (Ankebût, 29/51)
“Onların Kur’an ile kalplerinin yumuşayacağı zaman gelmedi mi?” (Hadid, 57/16)
“Onların yüreklerinin hoplayacağı zaman gelmedi mi?” (Hadid, 57/16)
“Ant olsun ki Biz Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Var mı öğüt alan? “ (Kamer, 54/17)
Şimdi öğüt alma ve emrolunduğumuz gibi dosdoğru olma zamanı.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?