İslam bilginlerinin önde gelenlerinden biri olan Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâil b. İbrâhim b. el-Muğîre b. Berdizbeh el-Cûfî el-Buhâri’nin, dedesinin dedesi Berdizbeh’in bir Mecusi olduğu ancak oğlu Muğire’nin, Buhara valisi Yemân el-Cûfi aracılığıyla Müslüman olduğu nakledilmektedir. Buharalı olan büyük dedesinin Mecusi olması itibariyle bazı müsteşrikler (oryantalist) aslen İranlı olduklarını ortaya atmışlarsa da bu bir gerçeklik ifade etmemektedir. Dedesi İbrahim hakkında fazla bilgi bulunmamakla beraber babası İsmail’in dönemin hadisçilerinden hadis aldığı bilinmektedir.

Buhâri, 13 Şevvâl 194/19 Temmuz 810 tarihinde cuma günü Buhara’da doğmuştur. Bu da Buhâri nisbesiyle anılmasına sebep olmuştur. Buhâri, henüz küçük yaşta iken babası vefat etmiş, kardeşi Ahmed’le birlikte yetim kalmıştır. Annesinin terbiyesi altında büyümüş, küçük yaşta Kur’an’ı ezberlemiş ve Arapça öğrenmiştir. Babasından kalan servet onun hiç kimseye muhtaç olmadan ilim öğrenmesinde fayda sağlamıştır.

Henüz on yaşında olan Buhari’nin, Muhammed b. Selam ve Abdullah b. Muhammed el-Müsnedi gibi dönemin Buhara muhaddislerinden hadis öğrendiği nakledilmektedir. Ayrıca daha on bir yaşlarında iken hadis aldığı hocasının ders esnasında yaptığı hatalara müdahale ederek düzelttiği söylenmektedir. Çok yüksek bir hafıza kapasitesine sahip olan Buhâri’nin daha on altı yaşında Abdullah b. Mübarek ve Vekî b. Cerrah’ın tüm kitaplarını ezberlediği rical (biyografi) kaynaklarında yer almaktadır. Annesi ve kardeşi Ahmed ile birlikte hacc için Hicaza giden Buhâri, geri dönmeyerek orada bulunan Hallad b. Yahya ve el-Humeydi’den hadis tahsil etmiştir. Bu aynı zamanda Buhâri için hadis yolculuğunun başlangıcı olmuştur. Nitekim bundan sonraki süreçte Buhâri hadis tahsili için Bağdat, Basra ve Şam gibi birçok yere yolculuk yapmıştır. Hadis tahsil sürecinde Buhâri 1080 muhaddisten hadis dinlediğini söylemektedir. Buhâri’nin, uzun seyahatleri neticesinde topladığı hadislerden büyük bir kütüphane oluşturduğu ve gittiği her yere bu kütüphanesini beraberinde götürdüğü nakledilmektedir. Cariyesinin, odasında kitaplardan yer kalmadığını ve bir gece sabaha kadar hiç uyumadan sayma neticesinde muttasıl isnatlarla 200.000 hadis kaydettiğini gördüğünü söylemesi Buhâri’nin bu konudaki öneminin en büyük göstergelerindendir.

Mihne sürecine denk gelen Buhâri’nin, Kur’an’ın yaratılmışlığı ile ilgili ifadelerinin bulunduğu ortamda yanlış algılanması sonucu diğer bazı hadisçiler tarafından karalandığı ve buna bağlı olarak sıkıntılar yaşadığı nakledilmektedir. Buhâri’nin akraba ziyareti için uğradığı Semerkand’a 3 mil mesafede bulunan Hartenk kasabasında hastalandığı ve bu hastalık neticesinde de hicri 256’da (1 Eylül 870) Ramazan Bayramı gecesi vefat ettiği ve oraya defnedildiği nakledilmektedir.

Ailesi hakkında bütün bilinenler, Ahmed adında bir oğlu olduğu, evinde birkaç câriyesi bulunduğundan ibarettir. Buhâri’yi özellikle hadis ilminde bu nevi otorite yapan şey, onun İslam tarihinde sadece sahih hadisleri bir araya getirerek kitap telif eden ilk kişi olmasıdır. Ayrıca Buhâri fıkıh ilmindeki üstün mevkii sebebiyle dört mezhebin mensupları tarafından sahiplenilmiştir. Hanbelî fakihlerinden İbn Ebî Ya‘lâ, onu Hanbelî fakihlerin birinci tabakasından, Tâceddin es-Sübkî ise Şâfiî fakihlerin ikinci tabakasından saymaktadır. Abdullah b. Yûsuf, Saîd b. Anber ve İbn Bükeyr’den el-Muvaṭṭaʾı rivayet ettiği için Buhâri, Mâlikîlerce kendi mezheplerine mensup kabul edildiği gibi, Hanefî fakihi İshak b. Râhûye’den ders almış olması sebebiyle de Hanefîler tarafından da kendi mezheplerine bağlı olduğu ileri sürülmüştür. Ancak onun birçok meselede İmam Şâfiî’ye muvafakat etmesi, Şâfiî mezhebine mensup olarak şöhret bulmasına sebep olmuştur. Fakat Keşmîrî ile bir grup hadis ve fıkıh âlimine göre Buhâri ne belli bir mezhebe intisap eden mukallid, ne de herhangi bir mezhebin sınırları içinde içtihatta bulunan “mezhepte müctehid”dir. Eğer fıkıh “şer‘î-amelî hükümleri tafsilî delillerinden istinbat ederek bilmek” ise Buhâri bu tarife göre tam bir fakih ve bir “mutlak müctehid”dir. Zira Kitap ve Sünnet’e en geniş çerçevede vâkıf olmuş ve hükümleri doğrudan o kaynaklardan elde etmiştir. Sahâbe, tâbiîn ve daha sonra gelen müctehid imamların görüşlerine vâkıf olması da onu bu hususta daha güçlü kılmıştır.

Bazı Eserleri: 1) el-Câmiu’s-Sahih 2) Tarihu’l-Kebir 3) Tarihu’l-Evsat 4) Tarihu’s-Sağir 5) Kitabu’d-Duafâ 6) et-Tarih fi Marifeti Ruvât-ül-Hadis 7) Tevârihu’l-Ensab 8) Kitab-ül-Kûnâ 9) el-Edebü’l-Müfred 10) Ref’u’l-Yedeyn fi’s-Salâti 11) Kitabü’l-Kırâati Halfe’l-İmam 12) Halku Ef’âli’l-İbâdi ve’r-Reddü ale’l-Cehmiyye 13) et-Tevhid

Buhâri’nin Mümeyyiz Vasıfları ve İlmi Kişiliği

  1. Buhâri orta boylu olup zayıf ve ince bir yapıya sahipti. Birçok güzel huyu yanında az konuşması, başkalarının sahip olduğu imkânlara özenmemesi gibi özellikleri de vardı. Yiyip içmeye önem vermezdi. Onun cömertliğini, dünya malına değer vermediğini ve yardımseverliğini gösteren davranışları pek çoktur.
  2. Doğruda ısrarcı olmak: Buhâri’nin henüz küçük yaşlarda olmasına rağmen hadis meclislerinde hocalarının hatalarını tashih etmesi ve hatta bu tashihlerin doğru olduğunu söylemekte ısrarcı olması ve bu konuda gerek hocasından gerekse hadis meclisinde bulunan kişilerden çekinmemesi. Ayrıca Buhâri, Nîşâbur’dan sonra Merv’e gittiğinde kendisini yolda karşılayan şehrin tanınmış muhaddis ve fakihi Ahmed b. Seyyâr, görüşlerinin isabetli olduğunu, fakat halkın anlayamayacağı konulara girmemesi gerektiğini söyledi. Buhâri de kendisine iyi bildiği bir mesele sorulduğu zaman susmasının mümkün olmadığını ifade etti. Bu, hakikati beyan etmede kınayıcının kınamasından çekinmediğinin göstergesidir.
  3. İlim yolculuğu: Buhâri’nin yolculuk meşakkati veya diğer sıkıntılara aldırış etmeden Hz. Peygamber’in hadislerini toplamak gayesiyle birçok şehre yolculuk yaptığı ve bu yolculuğu bazen tek başına bazen de kervanla yaptığı nakledilmektedir. Buhâri’nin hadis yolculuklarını gösteren şu harita daha açıklayıcı olacaktır:

Buhâri’nin ilim yolculuğunda kat ettiği km. bazlı mesafeler şöyledir: Buhara’dan Belh’e 600 km; Belh’ten Merv’e 800 km; Merv’den Nişabur’a 140 km; Nişabur’dan Rey’e 760 km; Rey’den Vasıt’a 985 km; Vasıt’tan Basra’ya 365 km; Basra’dan Kûfe’ye 390 km; Kûfe’den Bağdat’a 164 km; Bağdat’tan Medine’ye 1530 km; Medine’den  Mekke’ye 430 km; Mekke’den Cidde’ye 70 km; Cidde’den İzab’a, Kızıldeniz üzerinden 130 km; İzab’tan Fustat’a 1080 km; Fustat’tan Askalan’a 500 km; Askalan’dan Kayseriyye’ye 118 km; Kayseriyye’den Şam’a 400 km; Şam’dan Bağdat’a 915 km; Bağdat’tan tekrar Buhara’ya dönmüştür. Bu ilim yolculuğunda toplam 14000 km yol kat etmiştir.

  1. Tarih ve biyografi âlimi de olan Buhâri, hadis ravi değerlendirmelerinde hak ve hakikatten uzaklaşmamakta; bu konuda kezzâb (yalancı) kelimesini dahi çok nadir kullanmaktadır. Ayrıca ravi değerlendirirken kendisinin gıybetten çok korktuğunu ve buna bağlı olarak bu konuda çok titiz davrandığını söylemektedir.
  2. İşinde ve davasında çok titiz ve itinalı olması: Buhâri’nin yakın talebeleri, kendisinin kitaplarını yazarken malzemeleri önce ayrıntılı olarak tespit ettiğini, meydana getirdiği hacimli eseri üzerinde uzun süre titizlikle çalışarak son şeklini verdiğini söylemektedirler. Ayrıca bizzat Buhâri’nin bütün kitaplarını üçer defa yazdığını söylemesi, onun eserlerini yazdıktan sonra talebelerine okuttuğunu, bu sırada bazı konuları ilâve edip bazılarını çıkardığını, daha sonra eserini ikinci ve üçüncü defa aynı şekilde okutup tashih ettiği söylenmektedir. Nitekim bazı kitaplarının farklı nüshalarında bunu görmek mümkündür.
  3. Devlet adamlarından ve saraydan uzak durması, onlara yakın olmanın ilmi küçük düşüreceği fikrine sahip olması: Horasan valisi Hâlid b. Ahmed ez-Zühlî ona bir adamını göndererek el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ, et-Târîḫu’l-kebîr ve diğer eserlerini kendisinden dinlemeyi arzu ettiğini bildirince bu talebi reddetti. İlmi küçük düşüremeyeceğini, onu başkalarının ayağına götüremeyeceğini, gerçekten arzu ediyorsa hadis okuttuğu mescide -veya evine- gelmesini, bunu da istemiyorsa hadis okutmasını yasaklayabileceğini söyledi. Hz. Peygamber’in, “Kendisine sorulan şeyi öğretmekten kaçınan kimsenin ağzına ateşten gem vurulacağını” ifade eden hadisi sebebiyle ilmi kimseden esirgemediğini de haber verdi. Buhara valisinin sadece kendi çocuklarına ders vermesi yolundaki isteğini de ilmi belli insanlara tahsis edemeyeceği gerekçesiyle reddetti. Ayrıca 25.000 dirhem alacaklı olduğu birine karşı gösterdiği müsamaha dikkat çekicidir. Uzun zamandan beri borcunu ödemeyen bu şahıstan bazı idareciler vasıtasıyla alacağını tahsil etmesini tavsiye edenlere, “Ben onlardan yardım istersem onlar da benden işlerine geldiği gibi fetva vermemi isterler; dünya için dinimi satamam.” demesi ilmin şerefine verdiği önemi göstermektedir.
  4. Savaş sanat ve sporlarını sevmesi ve ilgilenmesi: Buhâri’nin oğlu gibi sevip ilgilendiği kâtibi Muhammed b. Ebû Hâtim, onun ok atmayı çok sevdiğini, yanında bulunduğu uzun yıllar boyunca attığı oklardan sadece ikisinin hedefe isabet etmediğini ve bu hususta kimsenin onunla boy ölçüşemeyeceğini söylemektedir. Bunu yanında iyi at biniciliğine sahip olduğu ile ilgili bilgiler nakledilmektedir.

Netice olarak Buhâri’nin, gerek hayatı gerekse ilmi kişiliği ve ahlakı ile bizler için güzel bir örneklik teşkil ettiği görülmektedir. Nitekim gerek hayatımızda gerekse işimizde dini ve ilmi öğrenmek için meşakkatten kaçınmama, dini ve ilmi hiçbir şekilde lekelememe, doğru ve hakikatten ödün vermeme, itidalden uzaklaşmama ve her Müslümanın bilmesi gereken bazı teknik ve fiziksel becerilere sahip olma gibi hususlar bizim için önem arz etmektedir.

Kaynakça

A’zami, Muhammed Mustafa, “Buhâri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1972, c. 6 s. 375-376.

Yavuz, Yusuf Şevki, “Buhâri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1992, c. 6 s. 372-374.

Öğüt, Salim, “Buhâri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1972, c. 6 s. 375-376.

Buhâri, Muhammed b. İsmail, Edebü’l-Müfred, Müessesetü’l-kütübi’s-sekafiyye, Lübnan, 2015/1436, s. 8.

Kufralı, Kasım, “Buhâri”, İslam Ansiklopedisi, Maarif Matbaası, İstanbul, 1964, c. 2 s. 771-772.

Sezgin, Muhammed Fuad, Buhâri’nin Kaynakları, Otto yayınları, Ankara, 2018.

el-Askalânî, İbni Hacer Şihâbüddîn Ahmed b. Alî, Fethü’l-Bârî bi Şerhi’s-Sahihi’l-Buhâri, thk. Şuayb Arnavut ve Adil Mürşid, Darü’r-Risaleti’l-Alemiyye, Beyrut, 2013.

Selâm, Muhammed İzzuddîn, “Buhâri’nin Ricâli”, çev. Mustafa Taş, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3, cilt: VIII, sayı: 18, s. 259-263.

Taş, Mustafa, Buhâri’nin İlmî Şahsiyeti ve Cerh-Ta’dîl İlmindeki Yeri, Marife: Dini Araştırmalar Dergisi, 2016, cilt: XVI, sayı: 1, s. 87-109.

Çakan, İsmail Lütfi, Bireysel ve Toplumsal Gelişmede Sünnetin Yeri ve Sahîh-i Buhâri, Sünnetin Bireysel ve Toplumsal Değişimdeki Rolü Sempozyumu, 11-12 Mayıs 2007, Meram/Konya, Konevi Kültür Merkezi, 2008, s. 41-47.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?