Cebrail ÇELİK[1]

Engellinin varlığı neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Nitekim peygamber efendimiz Hz. Muhammed (sav) döneminde de bazı engellilerin örneklerini görüyoruz. Ortopedik engelli olan Hz. Muaz bin Cebel’i bizzat Hz. Muhammed Yemen valisi olarak atamıştır. Peygamber efendimizin (sav) engellilere davranış şekli o kadar güzeldir ki, bazı bedenî kusurları olduğu için, toplum içinde bulunmaktan tedirgin olan ve bu yüzden çölde yaşamayı tercih eden Zahir isminde bir sahabeye çölden bazı bitkileri toplayıp Medine pazarında beraberce pazarlamayı önermesi çok dikkat çekicidir. Pazardaki alışverişlerde Zahir’e yardımcı olan Peygamberimiz (sav), etrafına da “Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz.” diyerek sürekli iltifatlarda bulunmuştur. Peygamberimizin hayatından bir olay da şöyledir:

 Âmâ sahabe Abdullah bin Ümmi Mektûm: Hz. Peygamber (sav), Mekke’de ilk iman edenlerden biri olan bu âmâ zatı, Medîne’ye halka Kur’ân öğretmesi için göndermiştir. Medîneli Berâ bin Âiz (r.a) diyor ki: “Bize ilk hicret eden kimseler Mus‘ab bin Umeyr ile İbni Ümmi Mektûm’dur. Bunlar (Medîne’de) halka Kur’ân öğretiyorlardı.” (1)

Hâsılı, Peygamberimiz (sav) engellileri, âtıl kalmaya mahkûm ve zavallı bir kitle olarak görmemiştir. Problemlerini çözmeye yönelik tavsiye ve uygulamalarda bulunmakla birlikte, durumlarına göre engelli insanlara vazife vermiş, ayrıca onları dünya ve ahiret saadeti bahşeden müjdeli haberlerle de teselli etmiştir.

 Ne demiştik, engelliler her dönemde var olmuştur. Peki ülkemizde durum nasıl, biraz da bu hususu açıklayalım. Ülkemizde nüfusun yaklaşık %12’si engelli fertlerden oluşmaktadır. Bu oranın %7’sini erkekler, %5’ini kadınlar oluşturmaktadır. Dünyada ve ülkemizde en yaygın engel türleri ortopedik engelliler, zihinsel yetersizliği olanlar, görme engelliler, işitme ve konuşma engelliler ve otistik engellilerdir. İstihdam olarak kurumlarda %3 oranında engelli vatandaşımız çalışmaktadır.

 Engellilerin problemlerinden bahsedersek durum şöyledir: Toplum olarak engellilere acıyoruz. Kaçırdığımız nokta ise acıma ile merhameti karıştırmak. Bunların arasındaki fark nedir peki? Merhamet, karşı tarafın kimlik ve kişiliğini gözetmeden herkese eşit dağıttığımız bir duygudur, acımak ise üstünlük kurmaktır. Kişi acıdığı kişiye bakar ve söz konusu olayın kendi başına gelmemesi ve hatta söz konusu olayın varlığını unutmak için olayı ve kişiyi geçiştirmeye çalışır. İnsanlar engeli fertlere merhamet etmelidir. Onlara acıyarak bakmamalıdır. Engelli fertlerin toplumdan kendilerini soyutlamaları, insanların onlara acımasının sonucudur.

 Engelli fertlere sahip olan ailelerin öncelikle engel durumunu kabul edememeleri, yaşadıkları şoktan uzunca bir süre çıkamamaları ve bu durumu inkâr etmeleri sebebiyle hem kendi çocuklarını toplumdan soyutlamaları hem de kendi sosyal yaşantılarını neredeyse bitirecek duruma gelmeleri onların en büyük sıkıntılarındandır. Birçok aile engelli çocukların kendilerine bahşedilen bir melek olduğunu düşünmek yerine, günahların bir bedeli olarak kendilerine verilen bir ceza olduğunu düşünmektedir. Böyle düşünen ailelerde çocuğun sosyal, iletişim, öz bakım ihtiyaçları yeterince giderilememektedir.

Çözüm Önerileri

Çözüm olarak ailelere gebelik süresinde sağlık örgütleri tarafından doğum öncesi, doğum anı ve doğum sonrası oluşan engel grupları ile ilgili eğitici seminerler verilebilir.

Toplumsal farkındalığı artırmak adına özel gereksinimli çocuklar için kamu spotlarının oluşturulması, eğitim konferanslarının yapılması ve hatta cuma hutbelerinde belli periyotlarda bilgi verilmelidir.

Eğitim fakültelerinde bulunan özel eğitim ana bilim dalı başkanlarıyla görüşülüp ülke genelinde bilgilendirici eğitim konferansları yapılabilir.

Toplum halk sağlığı ile görüşülüp evde hizmet adı altında özellikle kadınlara gebelik öncesi, süresi ve sonrası için yapılabilecekler hakkında bilgi verilmesi gerekmektedir.

Engelli fertlere yönelik eğitim ortamlarının düzenlenip yaygınlaştırılması, çevrede fizikî düzenlemelerin doğru şekilde yapılması ve genelleştirilmesi gerekir.

 Yolda engelli bir fertle karşılaşıldığında dönüp dikkatlice ona bakmak doğru bir davranış değildir. Bunu bir adabı muaşeret ihlâli olarak da düşünmek gerekir. Çünkü engelliye böylece yapılan her bakış, ruhen onu incitmektedir.

Çevre faktörlerini göz önüne alıp engelli bireylere engel oluşturmayabiliriz. Engelli bireylerin kişisel ve özlük haklarını korumaya ve artırmaya yönelik gerekli birimlere başvuru yapılabilir.

 Engelli bireye sahip ailelerin çocuklarını toplumdan soyutlamalarını engellemek için onlarla görüşme sağlanıp çocukların Allah’ın bir lütfu olduğunu anlatmak ve toplumsal farkındalık sağlanmalıdır.

 Her bireyin bir engelli adayı olduğu unutulmamalıdır. Bu düşünce doğrultusunda yaşamalı ve engelli fertlere ona göre yaklaşılmalıdır.

Kaynakça

1-Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr, 46.

2-Seyyar, Ali. Yıldızlar Engel Tanımaz-Bedensel Özürlü Sahâbilerin Hayatı.

[1] Eğitimci, Zihinsel Engelliler Okulu-Mardin.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?