16 Ocak 1951 tarihli mebahis dergisi Şehit İmam Hasan El Benna’nın Müslüman Kardeşler’e hitaben yazdığı bir makalesini yayınlamıştı. İmam el-Benna, Şehit düşeli aradan yaklaşık 68 yıl geçmesine rağmen mesajı sanki bugün Arap, Türk, Kürt ve İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu olaylar üzerine kaleme alınmış gibidir. Bugün Haçlı-Batı ve Rusya arasında sıkışan İslam alemi’nin durumunu anlatır gibidir. İhtiva ettiği mana ve hükümler, öğütler özellikle günümüz İslam dünyası için öylesine derin ve canlıdır. Çünkü büründüğü örtü değişmiş olsa bile Haçlı-Batı politikası yine aynı politika, dış görünüşü üzerindeki renkler her ne kadar değişmişse de Washington-Moskova politikası yine aynı politikadır. Yahudi, pençeleri ve tırnaklarıyla hala ayakta niyeti, emelleri ve amelleri ortadadır.
Yalnız bu kadar mı? Bugün bir de Müslümanların içerisine sokulmuş katil örgütler devşirdiler. Memleketlerin evlatları içerisinden silahını dışarıdan gelmekte olan düşmanın göğsüne doğrultmak yerine kendi insanına, kendi insanın değerlerine doğrultan nicelerini çıkarttılar. İşte Üstad bu yazısında bugünkü gibi böyle bir ortamda tahlilini yaptıktan sonra üzerimize düşen görevleri ve ne yapmamız gerektiğini de anlatmaktadır. Üstad dünü bugünü nasıl görebilmiş böyle! Aslında bunda şaşılacak bir şey yok.
Çünkü o her zaman ve mekânda geçerli olan Kur’an ve hadisten çıkarıyordu bu tespitlerini. İdrakinin kaynağını bu iki ana esas teşkil ediyordu. Sözü daha fazla uzatmadan Üstad Hasan el-Benna ’ya bırakalım.
Şehid İmam şöyle diyordu: ‘Değerli kardeşler önce hepinizi kutlarım. Allah’ın izni ve takdiri ile pek çok başarılar elde ettiniz, hayırlar gerçekleştirdiniz. Yıllardan beri değişen olaylara rağmen hak dava üzerinde sabır ve sebat gösterdiniz, kutlarım, mübarek olsun. Hemen üstlendiğiniz davetin öteki davetler arasındaki yerini özelliklerini ve hele şu sıralar ne büyük sorumluluklar taşıdığını hatırlatmak isterim. Biliniz ve hatırlayın ki şehvetle heva ve hevesler karanlığına batmış bu madde asrında, Allah’ın kelamı ve mesajlarını savunma şer’i hüküm ve ayetlerini muhafaza ve uçsuz bucaksız çölde yolunu şaşırmış insanlığı doğru yola çağırma görevi siz iman erlerine düşmektedir. Siz bu halinizle yeryüzünün en şerefli davetini ve en kutsal sistemini yükleniyor ve haykırıyorsunuz.
Değerli kardeşler bugün dünya Rusya ile Amerika demokrasisi arasında sıkışıp kalmıştır. Bu ikisi arasında şaşkın bir şekilde sürekli gidip geliyor. Bu iki yoldan hiçbiri ona özlediği istikrar ve başarı kazandıramadı. Sizlerse elinizde sema vahyinden bir deva şişesi taşımaktasınız.
O halde size düşen tam bir açıklık içinde bu hakikati bütün dünyaya duyurmaktır. İnsanlığı cesaretle kendi İslami sistemimize çağırmaktır. Buyurucu bir güce sahip olamayışımız hiçbir zaman bize zarar verecek aleyhimize bir durum değildir. Çünkü davetlerin gücü bizzat kendindendir. Sonra müminlerin gönlünde, sonra dünyanın ona olan ihtiyacın da ve daha sonra Allah’ın onu desteklemesindedir. Tabi bilemeyiz! Allah’ın iradesi ne vakit tecelli eder. Zafer ne zaman müyesser olur.
Belalar art arda gelmiş, uluslararası gelişmeler zorlamış ve talihsiz bir dönem gelip çatmış sonunda bir okyanustan öbür okyanusa 4 milyon Müslüman sömürünün pençesine düşmüş, esiri olmuştur. Bu acil durum sonuna kadar sürüp gidemez. Tek karışında ‘La ilahe illallah Muhammedur Resulullah’ diyen bir Müslümanın bulunduğu herhangi bir toprak vatanımızın değerli bir parçası demektir. O toprağa Hürriyet isteriz, o toprağı yabancı zalim sömürünün pençesinden kurtarmaya çalışırız. Bu uğurda olanca gücümüzle mücadele ederiz. Bu vatan doğuda Endonezya’dan batıda Kazablanka’ya (Fas) kadar Kur’anı Kerim’in gösterdiği düzen ve disipline bağlı olarak birlik hürriyet ve barış ortamında yaşamak durumundadır. Bu mutlu hayat onun hakkıdır. Allah’ın bahşettiği din inanç ve düzen varken ne diye böyle bir duruma katlansın. Talihimize bakın ki uluslararası Yahudiliğin Arap ve İslam ülkelerine meydan okuduğu topla-tüfekle mukaddesatına saldırdığı böylesine netameli bir asra şahit oluyoruz. Allah’ın bütün bu düşmanlıklar karşısında bize verdiği mukavemet üstünlüğüne inanarak bu saldırılara göğüs geriyoruz.
Değerli kardeşler; Biliyorsunuz sömürünün okulunda yetişmiş Arap ve İslam ülkelerindeki politika adamları 48 ay Savaşı’nın verdiği fırsat ve imkanları bile bile kaçırdılar. Sömürü onları böyle yetiştirmiştir. Çünkü sömürünün ekmeğiyle büyümüşler de zorbalardan korkuyorlardı. Allah’a kendilerine ve milletlerine olan güvenlerini kaybetmişlerdi. Üzerlerine düşeni yerine getirmek diye bir dertleri yoktu. Makam- mevki hırsına kapılmışlardı, gözlerini kin ve haset bulutları bürümüştü. Cihattan kaçtılar, adi şeyleri tercih ettiler, teslim oldular. Sizler ki Allah’a imandan kaynaklanan İzzet meltemlerini teneffüs ettiniz. O’nun destek ve yardımından en yüce kuvvet manalarını devşirdiniz. Öyleyse kaybolanları geri getirmek size düşer, başındakilerin bozduğunu düzeltmek sizin görevinizdir. Allah sizinle beraberdir o düşmanlarınızı sürekli gözetlemektedir. Allah ile savaşan onun takdirini alt etmeye çalışan herkes eninde sonunda perişan olacak, yenilgiden yakasını kurtaramayacaktır. İşte ayeti kerime ; “Allah emrinde galiptir. Ancak insanların çoğu bilmezler.” ( Yusuf, 21)
Allah sizi davete intisapla lütuflandırıp böyle bir seçkinlik kazandırdı. O halde onun adap ve alametleri ile insanlar arasında seçkinlik kazanın, seçilin, gizli hallerinizi düzeltin, amelleriniz iyi olsun. Allah’ın emrinden şaşmayın. İyiyi emredin kötüden vazgeçirmeye çalışın, herkese her insana nasihat edin; Ama nazik bir uslupla. Kur’anı çok çok okuyun namazlarınızı cemaat halinde kılmaya devam edin. Allah için çalışın, dininize bağlılıkta samimi olun, hakla batılı birbirine karıştırmayın. İşte bundan sonra Allah’ın tevfikini yardım ve Zaferini bekleyin. Ayeti kerimede; “Hamdolsun ki Allah’a yardım edenlere O da yardım eder doğrusu Allah güçlüdür azizdir.” (Hac 40.)
Bu münasebetle size çok özel bir tavsiyede bulunmak isterim; Temizlik şiarımız olmalıdır. Vicdan, düşünce, dil, davranış, elbise, beden, yeme-içme, görünüş, mesken, muamele, meslek söz, iş vs. evet bütün bunlara azami derecede temizlik titizliği. Allah Resulü‘nün ümmetine tavsiyesi de bu değil midir? Işte hadisi şerifleri: “Diğer ümmetler arasında parmakla gösterilecek derecede temiz olun.” İbadetlere başlamanın da ilk şartının temizlik olması fıkıh kitaplarımızın başında ilk bu ibarenin yer alması ne ince ve ne güzel bir işarettir. “Cennetin anahtarı namazdır. Namazın anahtarı temizliktir.” buyuran Allah resulü ne güzel buyurmuştur. “Allah şüphesiz daima tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (Bakara, 222) buyuran Allah(cc) ne doğru buyurmuştur.’

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?