Siyonist İşgalcinin Esir Kadınlara Yönelik Vahşeti
İsrail işgal rejiminin, Damun Cezaevi’ndeki kadın esirlere yönelik vahşi muamelesi Filistin halkının ve özellikle işgal zindanlarındaki esirlerin şiddetli tepkilerine neden oldu.
İşgal zindanlarında kadın esirlerle ilgili sorunlar, onları temsil eden bazı kadınlara baskı uygulanması ve onların tecrit hücrelerine kapatılmaları ile başladı. Damun Cezaevi’nde tutulan diğer kadın esirlerin buna tepki göstermesi üzerine işgal güçleri buraya baskın düzenleyerek esirlere çok iğrenç ve vahşi bir şekilde şiddet uyguladılar. Öyle ki Hamas’ın Esirler Ofisi’nin müdürü olarak görev yapan Zahir Cebbarin’in ifadesiyle işgal güçleri 30 yıldan beri kadın esirlere yönelik olarak böyle bir muameleye başvurma cesareti gösterememişti.

İşgalci askerler 32 kadın esiri darp etti, bazılarının başörtülerini açıp saçlarından çekerek yerlerde sürüklediler. Çirkin bir şekilde hakarette bulundular.
Bu muameleye işgal zindanlarındaki tüm esirler tepki gösterdi ve protesto eylemleri başlattılar. Kadın esirlerin onurlarına dokunulmaması konusunda işgal rejiminin güvence vermesi ve cezaevlerindeki kötü muamelelere son vermesi için protesto eylemleri başlattılar.

Dışardaki halk arasında da esirlerin direnişlerine destek ve işgal rejiminin muamelelerine tepki amacıyla kitlesel eylemler düzenlediler.

Libya’da Seçimler Yapılamadı
Libya’da geçiş süreciyle ilgili anlaşmaya göre 24 Aralık 2021 tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılması gerekiyordu. Ancak gerek hukuki şartların oluşmaması, Seçim Yasası üzerinde bir ittifak sağlanamaması ve gerekse seçimlerin dürüstçe gerçekleştirilmesi için zorunlu şartların oluşmadığı konusundaki tereddütler sebebiyle seçimler zamanında yapılamadı. Bu yüzden seçimler kendiliğinden belirsiz bir tarihe ertelenmiş oldu.

Aslında Libya’da, henüz halkın iradesini özgürce ortaya koymasına imkan sağlayacak güvenli bir ortam tüm ülke genelinde sağlanabilmiş değil. Fitne hareketinin başını çeken Halife Hafter’in silahlı militanları hâlâ ülkenin önemli bir kısmında kontrolü ellerinde tutuyor ve onların egemenliğindeki bölgelerde seçimlerin dürüstçe yapılması ihtimali de bulunmuyor. Bu şartlarda yapılacak seçim, darbe ve paralı ithal gerillaları cepheye sürerek savaşma yoluyla ülkeye hakim olmaya çalışan fitne hareketinin kendine demokratik bir kılıf bularak siyasi otoriteyi ele geçirmesine kapıyı açmaktan, onun ayağının altına kırmızı halı sermekten başka bir anlama gelmeyecek.

Tunus Diktatörünün Anayasayı da Askıya Alması
Tunus’ta, birtakım sinsi söylemleriyle halka kendini kabul ettirerek, halkın güvenini istismar eden Kays Said 25 Temmuz 2021 tarihinde gerçekleştirdiği darbede Anayasanın kendisine verdiği yetkileri kullandığı iddiasında bulunmuştu. Oysa Anayasa kendisine kesinlikle böyle bir yetki vermiyordu. Hukukçular da onun iddialarının tamamen geçersiz olduğunu ve Anayasaya dayanarak böyle bir darbe gerçekleştirmesi için kullanabileceği hiçbir maddenin bulunmadığını ispat etmişlerdi. Bu durum karşısında, tek adam diktatörlüğü kurmaya heveslenen Kays Said, Anayasanın işine yaramadığını belli ederek, onu askıya alması anlamına gelen açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalardan sonra yeni diktatör Kays Said kendisinin iki dudağının arasından çıkacak sözlerin Anayasa hükmünde olduğu telkinleri de yapmış oldu. Görüldüğü kadarıyla o kendisini pohpohlayanların ve besleyenlerin de verdiği cürete dayanarak Burgiba ve Bin Ali dönemindekine benzer tek adam diktatörlüğüne geri dönmek istiyor.

Tigray Militanları Karşısında Etiyopya Ordusunun Zaferi
Etiyopya askerlerinin Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) militanları karşısında kayıp vermesi ve örgüt militanlarının hızlı bir ilerleme kaydetmesi üzerine Başbakan Abiy Ahmed, hükûmetle ilgili işlerin takibi görevini yardımcısına devrederek cepheye gitmeye ve ordunun başına geçmeye karar vermişti.

Abiy Ahmed’in ordunun başına geçmesi gidişatı hızlı bir şekilde değiştirdi ve askerler TPLF militanlarının ilerlemesini durdurmayı başardı. Sonra da militanları geri çekilmeye zorlamak için atağa geçtiler. Bu kez saldırı konumunda olanlar askerler savunma konumunda olanlar ise TPLF militanları olduğu için zorlanan taraf da TPLF oldu. Askerin saldırısı karşısında bayağı kayıp veren mevzilerini muhafaza etmesinin kolay olmayacağını anlayan bu örgüt militanlarına Tigray bölgesi dışından kalan alanlardan çekilmeleri için talimatlar verdi.
TPLF militanlarının Tigray bölgesine çekilme kararı vermesi üzerine Adis Ababa hükûmeti çatışmaları bu bölgenin içine taşımaya istekli olmadığını belli edince, kendiliğinden tansiyon düşmesi oldu. Ancak henüz tam bir uzlaşma sağlanmış ve çerçevesi belirlenen bir anlaşma gerçekleştirilmiş değil.

Macron’un Körfez Çıkartması
Yeni bir cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanan Fransa’nın halihazırdaki cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geçtiğimiz ayın başlarında, sahip olduğu servetle bütün küresel ve bölgesel güçlerin cazibesi haline gelen Körfez ülkelerine bir ziyaret gerçekleştirdi.
3 Aralık Cuma günü başlayan ve sadece iki gün süren ziyaret Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar ve Suudi Arabistan’ı kapsadı. Macron bu ülkelerle önemli ekonomik anlaşmalar imzaladı.

Ancak ziyaretin amacı sadece ekonomik bağlantılar kurmak, ittifak anlaşmaları yapmak ve mal satmak değildi. Bu arada Fransa, siyasi konularda da bölgede denge unsuru olmak için varlığını hissettirmeye çalışıyor. Ziyaret öncesinde yapılan açıklamalarda da görüşmelerde terör ve aşırılıklarla mücadele, Lübnan krizi, Libya seçimleri, İran’la nükleer teknoloji konusunda yeniden anlaşma yapılması gibi konular başta olmak üzere muhtelif siyasi konuların ele alınacağı dile getirildi. Fransa’nın yapmak istediği bu konularda kendi varlığını daha etkin bir şekilde hissettirmek ve paranın cazibesinden dolayı yükselen bir değer olarak görülen Körfez ülkeleriyle işbirliğini geliştirmek.

İsrail Savunma Bakanının Fas Ziyaretine Tepkiler
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ın 23 Kasım 2021 tarihinde başlattığı ve önemli askeri işbirliği anlaşmaları imzaladığı Fas ziyareti bu ülke halkının ve sivil toplum kuruluşlarının sert tepkilerine neden oldu.

Fas Ümmet Sorunlarına Destek Heyeti, Gantz’ın Fas’a davet edilmesinin ve işgal rejimiyle askeri işbirliği anlaşmaları imzalanmasının Filistin davasına, tüm Arap toplumlarının ve İslam ümmetinin değerlerine saygısızlık olduğunu vurguladı. Heyet siyonist işgalci bakanın ziyaretinin, siyonist katillerle ilişkilerin normalleştirilmesinin her türüne karşı çıkan Fas halkının iradesine tamamen aykırı olduğunu, topraklarını özgürlüğüne kavuşturmak ve bağımsız devletini kurmak için mücadele eden Filistin halkının bu mücadelesinin de hafife alınması anlamına geldiğini dile getirdi.

Gantz’ın ziyaretine ve yapılan anlaşmalara tepki amacıyla ülkenin değişik şehirlerinde de protesto gösterileri düzenlendi. Gösterilere muhtelif sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler de destek verdi.

Ürdün’ün İşgal Rejimiyle “Niyet Beyanı” Anlaşması
Ürdün, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) 22 Kasım 2021 tarihinde, enerji karşılığı su satın alınması konusunda hazırlanan proje için fizibilite çalışmalarının başlatılması konusunda “Niyet Beyanı Anlaşması” imzaladı. Anlaşmayla, Ürdün’den işgal rejimine enerji verilmesi karşılığında işgal rejiminin de su vereceği ve BAE tarafından finanse edilecek bir proje için fizibilite çalışmalarının başlatılması isteniyordu.

Aslında işgal rejiminin Ürdün’e satacağını söylediği su, Filistin halkına ait ve ondan gayri meşru bir şekilde gasp ettiği su. Projenin finansmanını ise bir diğer Arap ülkesi olan BAE sağlayacak. İşgalci siyonist de BAE’den aldığı parayla kuracağı sistemle, Filistin’den gasp ettiği suyu vererek Ürdün’den enerji alacak. Yani su Filistin’den (gasp yoluyla), para BAE’den, enerji Ürdün’den.

Ne yazık ki işte bu zehirli mantarı Arap dünyasındaki ihanet rejimleri yıllardan beri besliyor. Son yıllarda imzalanan yeni işbirliği anlaşmalarıyla bu zehirli mantar daha da şişirildi.
Ürdün’ün Niyet Beyanı Anlaşması halkın, üniversite gençliğinin ve Meclis’teki bazı siyasi gruplara mensup milletvekillerinin tepkisine neden oldu. Anlaşmanın derhal iptal edilmesi için çağrılar yapıldı ve protesto gösterileri düzenlendi. Konunun Meclis’te tartışılması için önerge verildi. Ne var ki burada sistemin başını çekenler aynı zamanda ihanetin de başını çektikleri için gemilerini yürütmeye devam ediyorlar. İşgalci siyonist rejim de onların sayesinde Filistin halkının kanını emmeyi devam ediyor.

İran “Nükleer Teknoloji” Görüşmelerinde Anlaşmaya Yaklaşıldı mı?
İran ile 2015 yılında ABD’de Barack Obama’nın Başkan olduğu dönemde imzalanan ve Trump’ın başkanlığa geçmesinden sonra 2018’de bozulan, Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra yeniden hayata geçirilmesi umulan, nükleer teknolojinin kontrolüyle ilgili anlaşma hakkında Viyana’da masa başı görüşmeler devam etti. Görüşmelere katılan İranlı yetkililer bu konuda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ile anlaşma sağlandığını ve kendilerinin iki anlaşma müsveddesi hazırlayıp verdiklerini söylediler. Ancak asıl sonucu belirleyecek olan ABD’nin tavrı.

ABD’nin tavrının ne olduğu ve İran’ın tekliflerine sıcak yaklaşıp yaklaşmadığı konusunda ise henüz net bir şey ortaya çıkmış değil.
ABD görüşmelere doğrudan katılmıyor. Dolaylı yoldan tavrını bildiriyor ve sunulan tekliflere yaklaşımını iletiyor.

Görüşmelerdeki ihtilafın temel sorununu ise yeni bir anlaşma sağlanması durumunda, bunun eski anlaşma üzerine mi bina edileceği yoksa yeni bir çerçeve belirlenerek aşamalı bir şekilde mi uygulamaya konacağı konusu oluşturuyor. İran kalındığı yerden devam edilmesini ve ambargonun bir kerede kaldırılmasını istiyor. ABD ise İran’ın anlaşmaya ne kadar bağlı kaldığının tecrübe edilmesi ve sonucun görülmesi için ambargonun aşamalı bir şekilde kaldırılması konusunda ısrar ediyor.

Her ne kadar İran esasta bir anlaşma sağlandığını ileri sürse de gelinen durum henüz ana meselede bir ittifak sağlanamadığını ve ABD’nin İran tarafından sunulan çerçeveyi onayladığına dair bir tavır ortaya koymadığını gösteriyor. O yüzden muhtemelen görüşmeler ve pazarlıklar yeni yılda da bir süre devam edecek.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?