Dünya yüzünde, aklından kötülük geçme ihtimaline karşılık iyiliği tercih eden insan, iyi olmaya çalışan insandır.
İnsanı iyi veya kötü diye sıfatlandırmayı sevmiyorum. Her insanın kendi içerisinde kötülüğe karşılık, iyilik mücadelesi vardır. Kazanan ise genelde kötülük oluyor. Çünkü kötülük cephesi nefse hoş geliyor ve bunları nefsimize oldukça süslü gösteriyor. Bu tür yaklaşımlara da hemencecik kanabiliyoruz. Aynen öyle. Nefis, süslü olanı tercih ediyor.
Bizim mücadelemiz, iyi bir insan olmaya çalışmak… Nasıl anlaşılacak ve neye göre iyi ya da kötü olduğumuz anlaşılacak diye sorulursa cevabımız “evren” olacaktır. Evren, iyiliği duyar ve vicdanımıza dönen enerjisiyle iyi veya köyü hissettirir. Evrenin muazzam enerjisi… Aslında düşüncelerimiz dahi dönüt veriyor bize. Çünkü evren duyuyor. Bir arkadaşıma aslında onda olan bir şey gönderdim, onun haberi olmadan. Fakat ondaki o şey kaybolmuş. Ben göndermeden bir gün önce; Çiğdem Hatun’da var bundan. Birkaç tane ondan mı istesem, diye düşünmüş. Oysa ben onda o şeyin var olduğunu bildiğim halde gönderdim. Kaybettiğini bilmeden… Tamamen İçgüdüsel.
Cansız addedilen madde yığınları… Ay, güneş, toprak, gökyüzü, Kâbe… Biz dünyanın içindeyken dünya dönüyor, fark etmiyoruz, kanımız biz hissetmeden devir daim ediyor. Bir nevi dönüşüm. Fakat his etmiyoruz. Kâbe’nin etrafında dönen insanlar var, dönen ruhlar var. Biz his etmiyoruz. Toprağın kokusundan yeşilin huzuruna kadar hissetmiyoruz. Evet, sağırız… Kesinlikle. Bu nedenle diyorum ki, bizim bütün çabamız, iyi insan olmaya çalışmak noktasında gerçekleşiyor. Ben iyi insanım, o kötü insan diyemiyoruz. Zamanla bu duruşlar yer değiştirebiliyor çünkü.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?