Allah Resûlü (sav), cahilî bir toplumdan kıyamet gününe kadar gelecek olan Müslümanların öveceği, örnek alacağı eşsiz bir toplum inşa etmiştir. Onun öğretileri bir filozofun öğretileri değildir. Bir şairin okuyuşları asla değildir. O (sav), Allah’tan aldığı emir ve yasakları insanlara ulaştırmış, bunu sadece aktarmakla yetinmemiş; sergilediği eşsiz örneklikle Allah’ın buyruklarını insanların kalbine ve dimağına yerleştirmiştir. Tertemiz akideyi dosdoğru bir metotla çağlara aktarmıştır. Bu nedenle sahâbenin hayatının her alanında Resûlullah’ın (sav) imzasını görmek mümkündür.

Nasıl olması gerektiğini öğrettiği yollardan biri de kabir ziyaretidir. Her alanda olduğu gibi kabirlerde de gösterilmesi gereken edep ve adabın nasıl olması gerektiği konusunda ümmete yol göstermiştir. Başta tevhit inancıyla henüz yeni tanışmış olan ve cahiliye adetlerini henüz tam anlamıyla söküp atamamış toplumu kabirleri ziyaret etmekten alıkoymuştur. Cahiliye toplumunda kabileler büyük ve kalabalık bir kabile olduklarını birbirlerine ispat etmek için mezarlardaki ölülerinin sayısıyla övünürlerdi. Ölen yakınlarının kahramanlıklarını anarlar, göğüslerine vurarak, bağırıp çağırarak onlar için ağlarlardı. Ne zorluklarla ne mücadelelerle insanlara ulaştırdığı tevhit inancının zarar görmemesi ve cahili asabiyeti tekrar hortlatacak herhangi bir durumun ortaya çıkmaması için bir süreliğine insanları bundan menetmiştir. Sahâbenin düşünce ve kalp dünyasına köklü tevhit akidesini yerleştirdikten ve ırk taassubunun zehirli köklerini söküp attıktan sonra insanları kabirleri ziyaret etmeye teşvik etmiştir.

Büreyde’den (r.a) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Kabirleri ziyaret etmenizi yasaklamıştım. Ama artık ziyaret edebilirsiniz.”1

Allah Resûlü’nün (sav) öğretilerini dinleyen ümmetin kabirlerde sergilenen bid’at ve hurafelerden uzak durması ihmal edilmemesi gereken bir meseledir. Şimdi kabirlerde uyulması gereken hususlar ve kaçınması gereken bid’atleri başlıklar halinde arz edelim:

Kabirdekilerden Medet Ummak: Kabirdekilere aşırı saygı duyarak onların fayda sağladıklarını ya da zararı defettiklerini düşünmek tevhit akidesine zarar veren çok tehlikeli bir sapmadır. Bir kulun ancak Allah’tan yardım dilemesi ve O’na dayanması meşru olabilir. Kabirler için yolculuk yapmak, onlara el, yüz sürmek, imdat dilemek, yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak, kabirdekileri beşer üstü görmek, İslam akidesine zarar veren tehlikeli yollardandır. Aynı şekilde mal mülk isteyenin, sınavlarda başarılı olmak isteyenin, evlenmek isteyenin, hastalıklardan mustarip olanın kabirlere iltica etmesi, herhangi bir dilekte bulunması, kabirde yatan kimseye seslenmesi ya da ondan yardım dilemesi, İslam’da olmayan tehlikeli bid’atlerdendir.  

Kabrin Yanında Kurban Kesmek:

Cahiliyye döneminde insanlar cömert kişilerin kabri üzerinde deve boğazlarlardı. İnsanlar ölen için “O kadar cömerttir ki öldükten sonra da insanlara yediriyor” desinler diye bunu yaparlardı. İslam geldiğinde bu uygulamaya son vermiştir. 

Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “İslam’da kabrin yanında boğazlamak yoktur.”2

Günümüzde bazı kabirlerin yanında kurbanlar kesiliyor, adaklar sunuluyor. Bu davranışların İslam diniyle bağdaşmayacağını bilmek gerekir.

Mezar Taşına Mum Yakmak: Mezar taşına mum yakmak, Müslüman topluma Mecusilerden ve Hristiyanlardan geçen bir bid’attır. Allah Resûlü’nün yolunu yol edinmiş bir Müslümanın bu tür uygulamalardan uzak durması gerekir.

Kabirlere Beton ve Kireç Dökmek, Mermer Döşemek: Cabir (r.a) şöyle demiştir:

“Resûlullah (sav) kabrin kireçlenmesi, üzerine oturulması ve bir şeyler bina edilmesini yasaklamıştır.”3

Ayrıca bu tür harcamalar israfa da girdiği için uzak durulması gereken bid’atlerdendir.

Ölünün Tabutu veya Kabri Üzerine Çiçekler Koymak: Cenazeye çelenk göndermek, kabrin üzerine çiçek buketleri koymak bid’atır. Ancak kabirlerde fidan dikilebilir. Resûlullah (sav) iki yeşil hurma dalı ister, birini bir mezara, diğerini başka bir mezara dikerek şöyle buyurur:

“Bunlar yaş durdukça umulur ki kabir sahibinin azabını hafifletirler.”4

Cenazelerde Cenaze Marşları Çalmak ve Ölen Kişinin Resmini Tabut Üzerine Koymak:

Müzik eşliğinde defin işlemlerinin yapılması ve ölen kişinin tabutuna resminin konması Hıristiyan adetidir. Dolayısıyla bid’attir ve uzak durulmalıdır. Cenaze taşınırken ve defnedilirken sükûnet içinde olunmalı, bağırıp çağırılmamalı, ölümü hatırlamalı, ölen kişinin affedilmesi için dua edilmeli, dünya işlerini konuşmaktan kaçınılmalıdır.

Özetle kabirlerin ziyaret edilmesi suretiyle ölümü hatırlamak ve kabirdekilerden ibret almak İslam’ın teşvik ettiği hususlardandır. Peygamber Efendimiz (sav) de kabirleri ziyaret eder, ölümü hatırlar, dünyanın geçici olduğunu düşünür ve tefekkür ederdi. Bir gün Bâki Kabristanı’na gider ve “Ey mü’minler yurdunun sakinleri! Sizlere selam olsun. İnşallah biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için Allah’tan afiyet dilerim. Allah’ım, Bâki Kabristanı’nda bulunanları bağışla”5 diye buyurur. 

İslam bid’at ve hurafelere ihtiyaç bırakmayacak mükemmellikte temiz ve pak bir dindir. Başka yollara tevessül etmeye gerek yoktur. Akidemizi sarsabilecek dinde olmayan uygulamalardan kaçınmak gerekir. Şunu da unutmamak gerekir. Yukarıda saydığımız davranışları yapan insanları tekfir etmek, onları şirkle itham etmek, bu yanlışlardan çok daha tehlikeli bir yaklaşımdır. Bu davranışların çoğu bilgisizlikten yapılmaktadır. Bizler yargılayıcılar değiliz. İnsanların kalbini açıp onları değerlendirecek yargıçlar da değiliz. Müslümanlar arasında hurafe ve bidatleri gidermek konusunda nasihatçiler olmalıyız. İnsanlara tertemiz İslam akidesini anlatan, ferdi, aileyi ve toplumu ıslah eden davetçiler olmalıyız.

Kaynakça

1) Müslim, Cenâiz 106. Ebû Dâvûd, Cenâiz 77; Tirmizî, Cenâiz 60; Nesâî, Cenâiz 100 2) Ebu Dâvûd, Cenaiz, 68/70 3) Müslim, Cenaiz,32; Ahmed, Müsned, 3/295, 332, 339, 6/299 4) Buhârî, Cenaiz, 82; Müslim Taharet, 34 5) Müslim, Cenâiz, 102

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?