Karz-ı hasen iki kelimenin birleşiminden oluşmaktadır. Karz kelimesi ödünç verilen mal anlamına gelmektedir. Bir kimsenin nakit veya mekilat (buğday, arpa gibi kilo ile ölçülen) varlığını bilahare misli ile geri almak kaydıyla başka bir kişiye ödünç vermesine karz veya ikraz denilmektedir.1 Hasen ise sözlükte “latif, iyi, güzel ve hoş manalarına gelmektedir. Bu iki kelimenin bir araya gelerek oluşturduğu karz-ı hasen ise Allah (c.c) rızasını kazanmak maksadıyla herhangi bir menfaat beklemeksizin ihtiyacı olan kişiye verilen borcu ifade etmektedir. Karz-ı hasen uygulaması dünden bugüne Müslümanların sıkıntılı dönemlerinde birbirlerine yardım etmelerine, dertleriyle hem dert olmalarına ve karşılıklı muhabbetin artmasına aracı olmasıyla ön plana çıkmaktadır. İslâm’ın toplumsal kaideleri incelendiğinde Müslümanın diğergâm olması ve muhtaçlara yardımda yarışılması noktasında ciddi emirler yer almaktadır. Bu hususta Bakara 148. “Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah (c.c) hepinizi bir araya getirir.” ve Fatır 32. “Yine onlardan Allah’ın (c.c) izniyle hayırlı işlerde öne geçenler (yarışanlar) vardır. İşte bu büyük lütuftur.” ayetleri örnek olarak verilebilir. Karz-ı hasen de bu emir kapsamında bir uygulama olarak değerlendirilebilir.

Karz-ı hasen; ihtiyacı olan Müslümanların yanlış alternatiflere başvurarak faiz gibi İslâm’da haram kabul edilen yanlış yollara başvurmasını engelleyici bir fonksiyon ifa etmektedir. Borç verecek kişi için ise verdiğinin karşılığının ahirette ve dünyada kat kat alınacağı bir fırsat olarak telakki edilmektedir. Klasik ekonomideki biriktirerek, saklayarak veya artırarak nemalanma anlayışının tersine karz-ı hasende vererek teberru ederek arttırmak anlayışı hâkimdir. Genel İslâmi bir kabul de olan bu anlayış Yunus Emre’nin divanında “Paylaştığın senindir, biriktirdiğin değil” olarak tezahür etmiştir. Bu artıştan kasıt hem dünyevi hem de uhrevi berekettir. Karz-ı hasen, Müslümanları faize bulaşmaktan alıkoyarak Müslümanlar arasında vacip olan yardımlaşma kültürüne katkı sağlamakta ve Müslümanlar arası ünsiyetin oluşmasına yardımcı olmaktadır.

Karz-ı Hasen ifadesi Kur’âni bir kavram olup Allah (c.c) tarafından takdir edilen mecazi bir kullanımdır. Allah (c.c) Teâlâ, darda olan Müslümana finansal sıkıntısı geçene değin ödünç ve geri ödemede mühlet verilmesini zatına verilen ödünç olarak telakki edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Karz-ı Hasen hususunda ilk ayetin nazil olması akabinde kaynaklarda geçen şu kıssa “Allah’a (c.c) borç verilmesi” ifadesinin ne denli önemsendiğini anlamaya yetmektedir. Bakara Suresinin 245. ayeti “Kim Allah (c.c)’a güzel bir borç verirse, Allah (c.c) ona bunun karşılığını kat kat verir.” (Bakara, 245) nazil olduğunda sahabeden Ebu Dahdah koşarak Hz. Peygamber’e (s.a.v) gelerek: “- Ey Allah Resulü, Allah hiçbir şeye muhtaç değilken bizden borç mu istiyor?” diye sordu. Hz. Peygamber: “- Evet, böyle istiyor”, demesi üzerine Ebu Dahdah elini uzatarak: “- Öyleyse elini bana uzat ey Allah Resulü! Evim karşılığında aldığım hurma bahçemi Allah’a borç olarak verdim, ihtiyacı olana ver” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Ebu Dahdahın cennetteki evi ne güzel” demiştir. Dolayısıyla Allah’ın (c.c) bir karz muamelesini “Allah’a borç vermek” olarak tanımlaması konunun önemini ve faziletini ifade etmeye yeterli gelmektedir. Herhangi bir borç işlemi mukabilinde talep edilen fazlalığa riba veya faiz denilirken İslâm’da faiz kesin bir dille yasaklanmıştır. Bakara suresinde faiz yiyenlerin “şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi mezarlarından kalkacakları, ebedi cehennemde kalacakları 2” ve faizcilik yapanlara ise “Allah ve resulünün savaş açtığına 3” dair ciddi uyarılar bulunmaktadır. Karz-ı haseni klasik borç işlemlerinden farklılaştıran belirgin özelliği ise herhangi bir nem’alanma içermeyişidir.


Karz muamelesi İslâm’da Kur’ân, sünnet ve icma ile övülen bir muameledir. Yanı sıra karz-ı hasen’in gerçek ve ivedi bir ihtiyacı giderecek olması sebebiyle sadakadan daha hayırlı olduğu hadis-i şeriflerde bildirilmektedir. Enes bin Malik’ten (r.a) rivayet edilen “Bir şeyi ödünç vermek, onu sadaka olarak vermekten daha hayırlıdır” hadisi şerifi buna örnektir. Karz, ödünç veren kişi için mendup, alan kişi için ise mubah hükmündedir. İslâm’da yardımlaşma müminlerin birbirlerine karşı mükellefiyetlerinden kabul edilmektedir. Karz-ı hasenle Müslümanların birbirinin maddi ihtiyaçlarını karşılayarak bunalımların önleneceği ve daha birçok menfi sonucu engelleyeceğinden hareketle, İslâm borç vermeyi genel anlamda Allah’ın (c.c) rızasına ulaştıracak bir amel ve sorumluluk olarak teşvik etmektedir.

İslâm, borcu veren açısından bir yardımlaşma aracı olarak teşvik ederken borç alacak kişilere ise önemli uyarılarda bulunmaktadır. Borçlanma hususunda yapılan uyarıların bazıları şu şekildedir. Borçlanma meşru olmakla birlikte mücbir haller dışında borç almanın hoş olmadığı ve borcun en kısa sürede güzel bir şekilde ödenmesi, aksi halin borç verene zulüm olacağı özellikle vurgulanmaktadır. Hz. Peygamber’in (sav) borç yükünden Allah’a (c.c) sığınması ve borçlu olan mevtanın borcunun bir başkası tarafından üstlenilmediği taktirde cenaze namazını kıldırmaktan imtina etmesi calib-i dikkattir. Ayrıca:

“Kim şu üç şeyden sıyrılmış veya uzak olarak ölürse cennete girer: Kibir, gulûl ve borç” ve

“Allah (c.c) Teâlâ nazarında, bir kulun Allah (c.c) tarafından yasaklanan büyük günahlardan sonra, beraberinde getirebileceği en büyük günahlardan biri, kişinin ödenecek karşılık bırakmadan üzerinde borç olduğu halde ölmesidir”

Hadis-i şerifleri durumun önemini vurgulamaktadır. Dolayısıyla karz-ı hasen muamelesinde tarafların hassas davranmaları gerekmektedir.

İslâm medeniyetinde sosyal yardımlaşma ve dayanışma sık sık mevzu bahsedilen konulardandır. Yardımlaşma bahisleri genel olarak sadaka, zekât, fitre gibi fakirlere yönelik konulardan oluşmaktadır. Ancak atlanmaması gereken, nispeten fakir sayılmayan, belirli ölçülerde varlığa sahip olan ancak ev alma, araba alma veya çocuğunu evlendirme gibi saiklerle borca ihtiyaç duyan bireylerin varlığıdır. Dün olduğu gibi bugün de bireylerin en ciddi finansal problemlerinden biri nakit tedariki konusudur. Karz-ı hasen temel amaç olarak bu açığı kapatmaya yönelik, sosyal dayanışmayı tüm katmanlara yayabilen bir araç olarak kabul edilmektedir. Bu özelliğiyle orta sınıfı ayakta tutmaya matuf bir finansman yöntemi olarak düşünülmelidir.

Ayetler ve Hadislerde Karz-ı Hasen

Kur’ân-ı Kerîm tüm zamanlara ve ruhlara hitap eden bir kitap olarak kabul edilmektedir. Bireylerin sadece manevi dünyalarını değil içtimai dünyalarını da düzenleyen kuralları ihtiva etmektedir. İçtimai hayatın vazgeçilmezi olan iktisadi işlemlere de bu minvalde Kur’ân’da sıkça değinilmektedir. Kur’ân’da iktisadi hayata ilişkin olarak bahsedilen konular; sadaka, infak, zekât, kaynakların israf edilmemesi, faiz, faizciliğin tehlikesi, helâl kazanç, haksız iktisap, ticaretin önemi, tartıda dürüst davranılması, borç, sözleşme şartları, vade ve karz-ı hasen olarak özetlenebilir.

Kur’ân-ı Kerîm’de karz-ı hasenden doğrudan bahseden 6 medeni ayet bulunmaktadır.

  • Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah’tır ve O’na döndürüleceksiniz. (Bakara, 245)
  • …, Allah şöyle demişti: “”Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılarsanız, zekâtı verirseniz, peygamberlerime iman eder ve onları desteklerseniz, bir de Allah’a güzel bir borç verirseniz andolsun ki sizin günahlarınızı örterim, … (Mâide, 12)
  • Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah bunu fazlasıyla öder. Ayrıca ona pek değerli bir ödül de vardır. (Hadid, 11)
  • Muhtaçlara yardım eden erkeklere, muhtaçlara yardım eden kadınlara ve Allah’a güzel bir ödünç verenlere bu fazlasıyla ödenecektir, …. (Hadid, 18)
  • Allah’a güzel bir borç verirseniz O da bunu size fazlasıyla öder ve sizi bağışlar, …. (Teğâbun, 17)
  • …, O halde Kur’ân’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı ödeyin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz, …. (Müzzemmil, 20)

Ayeti kerîmeler irdelendiğinde dikkate değer bazı hususlar sırasıyla şu şekildedir.

Öncelikli olarak karz-ı hasenin karşılığının kat kat verileceği Allah’ın (c.c) kesin vaadidir. “Kat kat” ifadesi iki farklı şekilde yorumlanmaktadır. Birincisi; ahirette karşılığını almak, ikincisi ise ahiretle birlikte dünyevi olarak da kazancın bereketleneceğidir. Kanaatimiz ikinci görüşün Hz. Allah’ın Rahman, Rahim sıfatlarına ve cömertliğine daha uygun olduğudur. Yanı sıra ikinci görüş “Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl tanırsa öyle muamele ederim” kudsî hadisine daha uygun bir tevildir.

İkinci husus; altı ayetin beşinde karz-ı hasen teşvik mahiyetinde iken Müzzemmil 20. ayetinde “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a (c.c) güzel bir borç verin” ifadesi emir sigasıyla dikkat çekmektedir.

Hadis-i şeriflere bakıldığında ise Hz. Peygamber’in şu ifadeleri öne çıkmaktadır.

  • “Kim bir müminin dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyamet gününün sıkıntılarından birini ondan giderir. Zor durumda olan birisine kolaylık sağlayana Allah dünyada da ahirette de kolaylık sağlar. Kul kardeşine yardımcı olmaya devam ettiği sürece de Allah da o kula yardımcı olur.”4
  • “Borcunu ödemekte zorlanan kişiye zaman tanıyan veya borcun bir bölümünü bağışlayan kimseyi Allah cehennem ateşinden korur”5

Karz-ı Hasenin Özellikleri

İslâm âlimi İbnu’l-Cevzi karz-ı hasende arzu edilen amaca ulaşmasının önemine istinaden karz muamelesinde 6 özelliğin bulunması gerektiğini bildirmiştir. Karz-ı hasenin bu özelliklerinin Kur’ân’dan ve hadisi şeriflerden mülhem ortaya konduğu anlaşılmaktadır. Bunlar;

  1. Karz-ı hasen muamelesi Allah (c.c) rızası için ihlaslı bir şekilde yapılmalıdır.
  2. Borç gönül hoşnutluğu ile tereddütsüz bir şekilde
  3. Sarf edilecek malın helâl kazanç ile elde edilmiş olması lazımdır, unutulmamalıdır ki Allah’a (c.c) borç
  4. Verilen ödüncün karşılığı yalnızca Allah’tan (c.c)
  5. Borç alan kişiye borcu nedeniyle eziyet verilmemeli ve başa kakılmamalıdır.
  6. Karz ayni olarak veriliyor ise kişinin sahip olduğu en iyi mallardan ödünç verilmelidir. Güzel olan ödünç verme işleminin en güzel mallar ile yapılması gerekmektedir.

Ayrıca şu özellikler de karz-ı hasene eklenmelidir.

  1. Karz-ı hasen muamelesi gerçekten ihtiyaç sahibi olan uygun kişiler ile yapılmalıdır.
  2. Karz-ı hasen muamelesi gizlenmeli, açığa vurulmamalı ve
  3. Borcun ödenmesi hususunda eli genişleyene değin borçluya müsamaha gösterilmelidir.

Kaynakça

1) Hanefî mezhebi dışında diğer mezhepler selem akdi yapılan tüm malların karza konu olabileceğini söylerler. Dolayısıyla misli olmayan yani kıyemî (telef olması halinde değerinin ödenmesi gereken) malları da kapsama dâhil ederek karz dairesini genişletmişlerdir. 2) Bakara, 275 3) Bakara, 279 4) Müslim, Ebu Davud, Tirmizî 5) Buhârî, Müslim, Tirmizî

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?