Müslüman, hayata ahireti de kapsayan geniş açıdan bakar. Toprağın üstü kadar altını da hesap eder. Bu bakış tarzı ile hayatını sürdürürken de ailesinde, işinde, eğitiminde çevresine örnek olabilecek şekilde hareket etmelidir.
Dünyamızın ve ahiretimizin yegâne örneği Resûlullah (sav)’tır. Onun yolundan giden kişi yolda zikzaklar çizmez, davasında istikamet üzere yürür. Onun yolundan gidenlere Allah karşılığını mutlaka verecektir. Yüce Rabbim ayetinde şöyle buyuruyor: “İşte, o peygamberler, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır.”(En’am, 90) Bu ayetten de anlaşılacağı üzere o kimseler dünyalık derdinde değil; onlar, ahiretin derdindedir. İslam ile şereflenen her mümin karşılığını sadece ve sadece Allah’tan beklemelidir. Görevlerini yerine getirirken de niyetinde Allah’ın rızasını gözetmelidir. Karşılığını Allah’tan bekleyenler iyi bilinmelidir ki en şerefli göreve talip olmuşlardır. Hadis-i şerifte Allah Resulü (sav) şöyle buyurur: “…Ameller niyetlere göredir.”1
Allah Teâla, bizden kendi dinini anlatmamızı ve onu yüceltmemizi ister. Bu; eğitimle, dille, örnek davranışlarımızla, cihatla olur; ama bunları yaparken de Allah’ın sınırlarını ve rızasını gözetmeliyiz. Allah, kendi yolunda çalışan mücahitlere uymamızı belirtirken onların özelliklerini ise ayetinde şöyle açıklıyor: “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.”(Yasin, 21) İşte, Yüce Rabbimiz hakiki imanın tadına varan ve niyeti halis olan kullarını böyle açıklıyor. Hidayet nuruna nasiplenen kişiler bu dünyada bir ücret istemezler, onlar karşılığını Allah’tan beklerler. Elbette böyle bir gaye uğruna can veren ve canını ortaya koyan kişinin davası hak olacaktır. Nitekim bu konuyla ilgili en güzel örneği Allah Resulü (sav) sergilemiştir. Mekkeli müşrikler, Hz. Muhammed (sav)’in davasından vazgeçmesini amcası vasıtasıyla isteyip çeşitli tekliflerde bulunmasına rağmen Allah deyip yürüyen, bir Allah’a güvenen Yüce Davetçi, amcasına şu tarihi cevabı verdi: “Ey amca! Allah’a yemin ederim ki güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler yine de bu davadan vazgeçmem, Ya Allah bu dini hâkim kılar ya da ben bu yolda yok olur giderim.”2 Eğer bu dava hak olmasaydı, Allah Resulü (sav) o anda bu cazip teklifleri kabul ederdi. Yüce Allah ayetinde şöyle buyuruyor: “Rabbinin adını zikret. Her şeyi bırakıp bütün varlığınla O’na yönel. O doğunun da batının da Rabbi’dir. O’ndan başka ilah yoktur. Öyleyse yalnızca O’nun himayesine sığın.” (Müzemmil, 8-9)
Bu hak davaya inananlar ihlasla hareket etmelidir. Kul görüyor diye değil, Allah görüyor diye düşünmelidir. Hasan-ı Basri hazretleri ihlasın tanımını yaparken şunlara söylüyor: “ İhlas, gözün ameli görmemesidir.” Allah Resulü(sav) bir hadiste kıyamet gününde cehenneme atılan, şehit, âlim ve zengin olanların durumundan bahsederken onların gözün (insan) ameli görmesinden dolayı cehennemlik olduğunu söyler.
Kelime-i şehadetin gayesini getiren kişilerin tanımını yapan Üstat Seyyid Kutup şöyle söylüyor: “Kimin için öldüyseniz, ödülünüzü de ondan bekleyin.” Peki, canını cennet karşılığına satan ve ödülünü Allahtan bekleyen bu şehitler ve şehitler kervanına katılmak için mücadele eden kimlerdir? İşte şehitler kervanından bazıları şunlardır:
1-Hama Katliamındaki Şehitler (2 Şubat 1981)
2-Ali Ulvi Kurucu (3 Şubat 2002)
3- İskilipli Atıf Hoca (4 Şubat 1926)
4-İbrahim Efendi (Ezanın Türkçe Okunmasına Karşı Çıkan) (6 Şubat 1933)
5-Hasan El Benna (12 Şubat 1949)
6-Zelimhan Yandarbiyev (Çeçen Şehidi, 13 Şubat 2004)
7-Malcom X (21 Şubat 1965)
8-Mısırda İhvandan 9 Kişinin İdamı (21 Şubat 2019)
9- Metin Yüksel (23 Şubat 1973)
10-Necmettin Erbakan (27 Şubat 2011)
Şehadet İnkılapların Habercisidir…

1) M4927 Müslim, İmâre, 155; B1 Buhârî, Bedü’l vahy, 1 2) İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, II, 64

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?