Sabahattin Zaim: “Yalanın, gıybetin, faizin, içkinin, zinanın, kamu hakkının aynı Ramazan ayındaki gibi haram olduğu mübarek 11 aylar başlamıştır.” der. Hayat dediğimiz şey hiç ara vermeden akıp gidiyor, ta ki ecel vaktimiz gelinceye kadar. Belirlenen ecel vaktimiz gelinceye kadar ise imtihan alanındaki sorumluluklarımız, kulluğumuz devam ediyor. Hem de bizlerden en güzelini, daha güzelini isteyerek. Çünkü kulluk devamlılık isteyen bir sorumluluktur. Dünya işlerinde kullanılan izin, tatil, istirahat gibi eylemler kulluk vazifemizde geçerli olmayan kavramlardır. Yüce Rabbimizin bizlere yüklediği “Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr, 99) emri her Müslüman için kulluğun bir ömür boyu devam etmesi gereğini bir kez daha vurgulamıştır.

Akıp giden zaman, asıl manasıyla hayatımız; affıyla, mağfiretiyle, bereketiyle gelen bir Ramazan ayını daha geride bıraktı. Ramazan ayında nefsimizi ıslah ederek, haramlardan uzaklaşıp ibadetlerimizle İslâm’a ve Rabbimizin rızasına uygun hayat tarzımızı bayram sonrasında da muhafaza edip Ramazanda hasat ettiğimiz mahsulümüzü koruyup, mahsulünü tam satacağı sırada hırsız veya yangın afeti ile kaybeden çiftçi misali gibi heba etmemeliyiz.

Ramazan ayını bir okul, bir üniversite gibi düşündüğümüzde bizler o okulların talebeleri olarak diplomalarımızı en iyi derecelerle almış olsak dahi, eğer o diplomamıza uygun mesleki alanlarda çalışma yapmıyorsak bize bir faydası olmayacağının hepimiz farkında olmalıyız.

“Ramazan ayı gelince cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.”1 müjdesiyle beraber bağlanan şeytanların da bağları çözüldüğü zaman daha da saldırgan olacağını hiçbir zaman unutmamalıyız. Şeytanın vesvese ve hilelerine karşı, iman ederek, Rabbimize tevekkül ederek, manevi rızık (ibadetlerimiz) ile zırhımızı Ramazan sonrası da kuşanarak ona karşı savaşımızı sürdürmeliyiz.

“Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı gücü yoktur. Onun zorlayıcı gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O’na (Allah’a) ortak koşanlar üzerindedir.” (Nahl, 99-100) Bu manada Allah Resûlü (sav) “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından 6 gün ilave ederse sanki yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur.”2 buyurarak Müslümanları özellikle oruç ibadetini terk etmemeye, manevi zırhımızı bırakmamaya bizleri teşvik etmiştir.

Allah katında değerli olan kulluğun yalnızca Ramazan ayında yapılan değil devamlı olan kulluk olduğunu ise Efendimiz (sav) “Allah’ın en çok sevdiği ibadet, az da olsa devamlı olanıdır.”3 buyurarak bizlere bir kez daha hatırlatmıştır.

Tabi ki Ramazan ayının manevi hazzı, bereketi farklı olmakla beraber devamlı kulluk hazzı ise çok daha farklıdır. Devamlı kulluğun mükâfatını bizlere bildiren Yüce Allah (c.c) “Bu bir hatırlatmadır. Kuşkusuz Allah’a itaatsizlikten sakınanlara çok güzel bir gelecek, kapıları kendilerine ardına kadar açılacak Adn cennetleri vardır. Orada yerlerine kurularak çeşit çeşit meyve ve içecek isteyebilecekler. Yanlarında eşlerinden başkasına bakmayan yaşıt dilberler olacak. İşte bunlar, hesap günü için size vaat edilenlerdir. Kuşkusuz bu, bitmek tükenmek bilmeyen nimetimizdir.” (Sa’d, 49-54) buyurur. Şunu da unutmamamız gerekir ki, bu müjdeler Ramazan ayına has kulluk edenlere verilmiş bir müjde değildir.

İmam-ı Şiblî’ye: “Receb mi daha hayırlıdır yoksa Şaban mı?” diye sordukları zaman İmam-ı Şiblî; “Sen Şaban’da çok ibadet edenlerden olma (Şa’baniyyûn). Rablerini hep hatırlayanlardan (Rabbaniyyûn) ol.” diye cevap vermiştir.

Bir ay boyunca hem ibadetlerimizle hem irademizle güzel bir kulluk içinde olduğumuzun manevi hazzının hepimiz farkında olup, bunu hissettik. Kulluğumuzun önündeki engelleri irademizle aşabildik. Bir ay boyunca yapabildiğimiz bu güzellikleri yine irademizle, manevi gücümüzle aşabiliriz yeter ki bizler o kulluk aşkı ve heyecanını yüreklerimizde bitirmeyelim. Ramazanda kazandığımız o manevi havayı, oksijeni kesilmiş bir hasta gibi nefessiz kalarak kaybetmeyelim. Yüce Rabbimizin tüm kullarının mağfirete kavuşmaları için lütfederek şeytanları bağladığı Ramazan ayındaki kazanımlarımızı bayram eğlenceleri adı altında haramlara düşerek heba etmeyelim. Şu gerçeği hiçbir zaman unutmayalım ki, ebedi kurtuluş ve saadetin Allah’a, Resûlüne, Kur’ân’a iman eden, itaat eden, hayatının her anında bu şuur ile hareket edenlerin olacağıdır.

Said Havva yabancısı olmadığımız güzel bir ifadeyi şu şekilde kullanmıştır: “Her kim ki, ibadetleri Ramazan için yapmışsa bilsin ki Ramazan bitmiştir. Her kim ki, ibadetleri Allah için yapmışsa bilsin ki Allah bakidir…” Baki olan Rabbimize hayatımızın her an ve zamanında boyun eğmek dileğiyle…

Kaynakça:

1) Buhârî-Müslim 2) Müslim 3) Buhârî-Müslim.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?