Birleşmiş Milletler Konseyi toplantılarında, muhtemelen ilk defa bir devlet başkanı açık bir şekilde Allah’a hamd ve Resûlullah’a salât ve selam ederek bir konuşma yaptı. O gün (Eylül 2012) bu şerefli iş, Muhammed Mursi’ye nasip oldu. Acaba dünya, böyle bir konuşmaya bir daha şahit olacak mı?

Muhammed Mursi’nin konuşmasını dikkatlice incelediğimizde Müslüman Kardeşlerin, bazı belirgin özelliklerini açık bir şekilde görmekteyiz. Onlar, İslâm âleminin dertlerini kendilerine dert edinen, bunların çözümü için her zaman ve zeminde çözüm arayışında olan, insanları bunlardan haberdar eden ve Müslümanların hâllerine üzülenler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Muhammed Mursi, bu konuşmasında başta Filistin sorunu olmak üzere Suriye meselesine, Batı’nın ikiyüzlü yaklaşımlarına ve bunun gibi Müslümanların gündeminde yer alan birçok soruna işaret etmektedir. Şehit Muhammed Mursi, konuşmasında sadece bununla yetinmez aynı zamanda bu sorunların çözüm yollarını da ifade eder. En sonunda şöyle bir kanaat oluşur kendisinde: Uluslararası toplum dayanışma ve yardımlaşma içinde olursa sadece bu sorunlar değil, dünyanın birçok sorununun çözüleceği kanaatindedir. Ve bütün dünya devleriyle birlikte Birleşmiş Milletler çatısı altında bulunan ülkeleri böyle davranmaya davet eder. O da, çok iyi bilmekteydi ki bu sorunların meydana gelmesinde BM’ye üye olup bu işte başı çeken emperyalist ülkeler vardı. Onlar sorunların zuhur etmesinde birinci dereceden fail durumundaydılar. Fakat şurası bir hakikattir ki en azından bütün dünya bilmelidir ki, bu sorunu Müslüman Kardeşler dile getirmektedir ve şayet güç bulabilirlerse -Allah’ın bu gücü çalışanlara muhakkak surette vereceğine imanımız tamdır- bu sorunları halletmek için harekete geçeceklerdir. Şayet Allah yaşamasını dileseydi bu sorunların çözümünde muhakkak ki onu seferber edecek ve İslâm âleminin aydınlık yarınlara ulaşmasında onun payı büyük olacaktı. Fakat Allah Teâlâ ona şehâdet gibi bir şerefi nasip etti. Elbette ki geriden gelen nesiller de Müslümanların sorunlarını halletmede canla başla çalışacaklar. Böylece Muhammed Mursi’nin yolunda, ya zafer ya da şehâdet temennilerini dillendireceklerdir.
Allah, Şehit Muhammed Mursi’ye merhamet etsin, onu cennetiyle mükâfatlandırsın. İşte onun konuşmasının giriş kısmı ve bu konuşmadan bazı kesitler:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Allah’a hamd, Resûlullah’a salât ve selam olsun.
O Peygamber ki, onu seviyor ve ona tabi oluyoruz. Ona hürmet edene biz de hürmet ederiz. Ona sözlü ya da fiili düşmanlık edene biz de düşmanlık ederiz. Rabbimin salât ve selamı onun (s.a.s.), üzerine olsun. Allah, onu (s.a.s.) yüce Kur’ân’da şöyle tanıtmıştır:
“Şüphesiz ki sen, yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 4)
Onun hakkında ayrıca şöyle de buyurmuştur:
“Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107)
“Ey Rabbim, gönlüme ferahlık ver. İşimi kolaylaştır, dilimdeki bağı çöz ki sözümü anlasınlar.” (Taha, 25-28)
Sayın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Başkanı VukJeremić, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, saygıdeğer devlet başkanları, kıymetli beyler, hanımefendiler ve sayın katılımcılar! Sizleri İslâm’ın kalıcı selamıyla selamlıyorum. Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.
Sayın Genel Kurul Başkanı, sizi tebrik etmek beni ziyadesiyle mesut etmektedir. Sizi ve dost ülkenizi bu görevi üstlenmenizden dolayı tebrik ederim. Bu görevinizde size başarılar dilerim. Sizden önce bu görevi ifa eden Nasır en-Nasr’ı ve kardeş ülke Katar’ı da tebrik ederim. Önceki dönemde yerine getirdikleri o belirgin vazifelerinden dolayı hepsini tebrik ederim. Aynı şekilde genel sekreteri de yaptıkları faaliyetlerden dolayı tebrik ederim. Mısır’ın bu sahadaki çabalara desteğinin olduğunu vurgulamak isterim.
Sayın Başkan, şüphesiz ki bugün burada bulunmam ve size yapacağım bu konuşma çok anlamlı olacaktır. Çünkü ben, bütün dünyanın tanıklık ettiği barışçıl ve büyük bir devrimin ardından özgür halk iradesiyle ve demokratik yollarla seçilmiş Mısır’ın ilk sivil Cumhurbaşkanıyım. Bu devrim Mısır’da ve Mısır dışında tüm evlatları ve grupları ile birlikte hakiki bir meşruiyet ortaya koyarak Allah’ın fazlıyla Mısır halkının arzu ettiği şekilde vuku bulmuştur. Bugün her Mısırlı kendine güvenmekte ve bu güven onları en üst düzey bir ahlaki ve medeni zemine hazırlamaktadır. Mısır halkının kurmak istediği modern Mısır devletinin inşa edilmesi ve kalkınması sürecinde art arda başarılı ve etkili adımlar attık. Bu da ulusal, demokratik, kanuna dayalı, anayasal ve çağı da içine alan bir devlettir, kanunun egemenliği üzerine kurulu bir devlettir. Mısır halkının içinde yer edinmiş değerleri de göz önünde bulundurarak demokrasi ve insan haklarına saygı esası üzerine müesses bir devlettir. Adalet, hak, saygınlık ve toplumsal adalet arayışı içerisinde olan bir devlettir. Bugün huzurunuzda temsil ettiğim meşruiyeti tesis eden Mısır devrimi, kısa süren bir anın ya da ayaklanmanın neticesinde olmamıştır. Ayrıca bu devrim mevsimlik bir rüzgârın sebep olduğu bir şey de değildir. Bu devrim vatan için izzetli ve saygın bir hayatı isteyen hakiki vatan hareketlerinin uzun mücadeleleri neticesinde meydana gelmiştir. Bu devrim tarihin hikmetini anlatmaktadır ve kendi maslahatlarını halklarının maslahatlarından önde görenlere uyarı niteliğinde bir devrimdir.
Sayın Başkan, Allah’ın izniyle ülkemiz Mısır için gerçekleştirmek istediğimiz yeni vizyon, aynı zamanda tüm dünyaya da sunmak istediğimiz eşitlik ve karşılıklı saygı çerçevesinde uluslararası toplumla iş birliği ve çalışmayı ihtiva etmektedir. Bu çalışmalarımız diğer devletlerin sorunlarına müdahil olmamayı da kapsamaktadır. Başta, içinde Mısır’ın da bulunduğu Birleşmiş Milletler anlaşması olmak üzere bu anlaşmalara uyduğumuza vurgu yaparak ifade ettiğimiz değerleri ve milletlerarası anlaşmaları da içermektedir. Sürekli çalışarak ve samimi bir çaba içinde anayasal ve sabit değerlerin ihlal edilmesine fırsat tanımadan meseleleri kökünden çözmeye çalışmaktayız.
Sayın Başkan, tüm dünyanın ortak bir şekilde adalet ve saygınlık temeli üzerine oturtmak kaydıyla çözmeye çalışması gereken ilk mesele Filistin meselesidir. Uzun senelerdir Filistin halkı haklarını elde edebilmek ve başkenti Kudüs olan bağımsız devletlerini kurmak için çaba göstermektedir. Filistin halkının hep devam eden bu cihadına rağmen, kendi haklarını elde etme yolunda kendilerini temsil edenlerin uluslararası kararları kabul etmelerine rağmen maalesef bu uluslararası hukuk ve kararlar Filistin halkının istek ve taleplerini yerine getirmekten aciz durumdadır. Bütün bu alınan kararlar uygulanmaktan uzaktır. Özgürlük ve onurun ortaya koyduğu kıymetler, Filistin halkından uzak olmamalıdır. Sözleşmeler böyle olduğu hâlde uluslararası toplumun özgürlüğe özlem duyan bir halkın hakkını inkâr etmesi ve şu özgür dünyanın suskunluğunu devam ettirmesi ne de ayıptır. Onların topraklarında yerleşmelerin devam etmesi ve ayrıca uluslararası hukuki kararların uygulanma cihetiyle geciktirilmesi ne de kötüdür. Şüphesiz ki insan hak ve onurunun Filistin topraklarında savunulması benim çıkış noktam olup aynı zamanda ödevlerimden biridir. Birleşmiş Milletlerin de sorumluklarından biridir. Arap topraklarının işgalinin durdurulması, uluslararası kararların uygulanması ve bu konuda harekete geçilmesi gerektiğine inanıyorum. Şimdiden işgale bir sınır konulması, yerleşimlerin durdurulması ve işgal altında bulunan Kudüs’teki değerli yapıları değiştirmeye son verilmesi için davette bulunuyorum. Bir liderliğe sahip, istikrar ve kararlılık içinde müstakil bir Filistin devletinin inşası hususunda sizleri barışı inşa etmeye davet ediyorum. Bölgedeki tüm halkların bu husustaki bekleyişleri de oldukça uzamış bulunmaktadır. Buradan hareketle Birleşmiş Milletler nezdinde Filistin hususunda çaba sarf eden Mısır’ın desteklenmesini istiyor, buna davette bulunuyorum. Aynı şekilde Arap halklarının devrimlerine nasıl destekte bulunduysanız kendi müstakil devletini inşa etmek hususunda mücadele ve cihat etmekte olan Filistin halkının da desteklenmesi için çağrıda bulunuyorum. Bu, müstakil ve özgür Filistin devleti olacak ve başkalarının tasarrufuna girmeyi kabul etmeyecektir. Kendi halkına dayanıp özgür iradesiyle hareket edecektir.
Sayın Başkan, burada Birleşmiş Milletlerin şu kürsüsünde konuşurken Suriye sorununa da değinmemiz gerekir. O da bütün dünyanın uykusunu kaçıran, içinde kanın olduğu ve bir insanlık dramının yaşandığı Suriye savaşıdır. Kan akmaktadır ve bunun hemen durdurulması icap etmektedir.
Sayın Başkan, bugün Sudan’daki kardeşlerimiz destek hususunda her zamankinden daha fazla ihtiyaç içindedirler. Bu ülke istikrar ve gelişme için çaba sarf etmektedir. Güney Sudan ile sağlıklı örnek ilişkiler kurma çabasındadır. Kardeş Güney Sudan’ı kardeş Sudan ile birlikte Arap âlemi ile Afrika arasında dayanışma hususunda bir merkez olmaya ehil görmekteyim. Sudan, huzur ve istikrar konusunda arayış içinde birçok fedakârlıklar yaptı. Tam bir barışın gerçekleşmesi yolunda çaba sarf etti. Güney Sudan’ı tanıyan ilk devlet oldu. Ancak açıkça şunu söylemek isterim ki bu devlet, hak ettiği desteği alamadı. Şimdi bu ülkeye destek çıkmanın, onunla Güney Sudan arasında vuku bulan görüş farklılıklarını ortadan kaldırıp onları birbirlerine yakınlaştırmanın ve aralarında meydana gelen sorunları çözmenin zamanı gelmiştir.
Sayın Başkan, şüphesiz ki kardeş Somali halkının şu zor geçiş süreci için Hasan Şeyh Mahmud’u devlet başkanı olarak seçmesi, birlik ve istikrar yolunda olumlu bir işarettir. Birleşmiş Milletleri daha üstün bir gelecek için Somali hükümetine, resmi müesseselerin yeniden oluşturulması, Somali halkının taleplerinin karşılanması yolunda destek veremeye davet ediyorum. Bunlara engel olmaya çalışanlara karşı durmasını istiyorum.
Sayın Başkan, dünyada adalet ve güvenin tesisi hususundaki ilkeler birbiriyle bağlantı hâlindedir ve bunun da merkezinde Ortadoğu vardır. Uzun yıllardır bazıları istikrar ve güveni baskı ve azgınlık gibi boş temeller üzerine kurmaya çalıştı. Hatta bazıları maalesef bu kötü fiillerini süslü göstermeye çalıştı. Fakat bölge halkları kendi özgürlüklerini geri almak istediler. Onlar, gerek idarecileri tarafından gerekse de dış müdahalelerle olsun haklarının çalınmasına asla rıza ve müsamaha göstermeyeceklerdir. Bölgemizde halkların iradesi hiçbir devletin nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşması dışında herhangi bir devletin bu mıntıkada kalmaması yönündedir. Ayrıca nükleer tesisler üzerinde garanti sisteminin tatbik edilmemesi de kabul edilemez. Özellikle bu sorumsuz politikalar ve boş tehditlerin devam etmesi durumunda uluslararası toplumun bu konudaki engellemeleri ya da işi meşru kılma girişimlerini kabul etmesi tehlikeli bir iş olur. Bu tür orman kanunlarının yürürlüğe girmemesi için buna karşı durulmalıdır. Bölge istikrarında önemli bir konumu olan Mısır’ı tehdit eden hâlihazırdaki duruma dikkat çekmek isterim. Hâlbuki onun doğal kaynakları ve ticari geçiş noktaları bulunmaktadır. Ortadoğu’nun nükleer silahlardan ve kitle imha silahlarından arındırılması yolunda 2012 yılı sonuna kadar bir özel konferansın tertip edilmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bu işle alakalı tüm tarafların buna katılması zaruretine ve çalışmanın başlatılmasına işaret etmek isterim ve şunu açıkça dile getiriyorum ki, tüm kitle imha silahlarından arınma dışında başka bir alternatif bulunmamaktadır. Aynı zamanda şunu vurgulamak isterim: Dünyanın bütün uluslarının ve bölgedeki halkların nükleer enerjiyi barış yolunda kullanma hakkına sahip olduğuna inanıyorum. Bu ülkelerin hepsinin, verdikleri sözlere sahip çıkmalarını ve gerekli güvencelerin temin edilmesini önemle ifade ederim. Bölge halklarının barışçıl programları hususunda da şüphelerinin giderilmesini arzu ederim.
Sayın Başkan, adalet kavramının içerdiği hususlar, uluslararası ilişkileri düzenleyen meseleleri de içine almalıdır. Bu ilişkiler en basit şekilde gözden geçirildiğinde Afrika kıtasındaki zulmün vardığı dereceyi bariz şekilde ortaya koyacağından şüphe yoktur. Afrika’nın gelişme ve büyümesini temin için verilen yatırım sözlerinin burada tekrar edilmesine ihtiyaç duymuyorum.
Sayın Başkan, Mısır şunu vurgular ki, çifte standartlar devam ettiği müddetçe uluslararası sistem düzelmez. Kültürel varlığımıza ve dini hayatımızda esas almamıza müdahale edilmemelidir. İttifak etmediğimiz hususlarda bizlere dayatmada bulunulmamasını, belli siyasi meselelerin başkalarının işlerine müdahale edilmesinde kullanılmamasını, başkalarının bizden beklediği gibi biz de başkalarından bekleriz. Şüphesiz ki bazı Müslümanlar ve göçmenler bazı ülkelerde ayrımcılıkla, haklarının çiğnenmesiyle, kutsal değerlerine saldırı ile karşılaşmış bulunmaktalar. Bunlar kabul edilmez şeylerdir. Bunlar bazı fertlerden sadır olmuş davranışlardır ve İslâm’ın elçisine yapılmış kötü davranışları reddediyor ve kabul etmiyoruz. Bunu yapanlara da düşmanlık ederiz. Bunu sözle ya da davranışla meydana getirenlere de asla müsamaha etmeyeceğiz. Bu tür davranışlar, öncülüğünde toplandığımız şu kurulun bile ilkelerine aykırıdır. Hatta bu girişimlere maalesef “İslâm korkusu/İslâmofobiya” şeklinde bir isim verilmiş durumdadır. Bugün iş birliği yollarını temin etmek için hepimizin bu tür gerici fikirlere karşı mücadele hususunda gücümüzü birleştirmemiz icap eder. Aşırıcılık ve ayrımcılık karşısında, din ve ırk esasına dayalı olarak başkasından korkma meselesine karşı hepimizin birlikte hareket etmesi gerekir. Genel kurulun ve aynı şekilde Güvenlik Konseyinin, devletlerarasında barışı ve güveni tehdit eden bu meseleye karşı mücadele etmesi gerekir. Son zamanlarda Müslümanların kutsal değerlerine zarar vermek için yapılan saldırılar kabul edilemez. Bizim şu uluslararası toplantıda dünyanın istikrar ve güveninin sarsılmaması için birlikte bu hususları araştırmamız icap eder.
Sayın Başkan, sözlerimi bitirmeden önce iktisadi ve mali durumun kötüye gittiği bir durumda halkların, oluşmasında etkileri olmayan; fakat kaderlerini etkileyen uluslararası iktisadi ve mali kararların alınması metodunu gözden geçirmemiz gerekir. Fakat ne yazık ki teknoloji transferi ve kalkınma için konulan ağır finans şartları ve milletlerarası ticarette vuku bulan adaletsiz uygulamaların neticesi olarak bunun olumsuz yanlarından onlar etkilenmekteler.
Sayın Başkan, burada Ortadoğu, Afrika ve dünyadaki önemli meselelere dair kadını ve erkeğiyle, genç ve yaşlısıyla Müslüman ya da gayrimüslim olsun Mısır halkının düşüncesini ve kendi görüşümü sundum. Ben inanıyorum ki Birleşmiş Milletler, çeşitli bölgesel ve küresel sorunları çözme hususunda müzakere, karşılıklı anlayış ve yardımlaşma ekseninde kendi rolünü, uluslararası hukuk çerçevesinde yerine getirecektir. Mısır, BM’nin tüm üyeleriyle samimi bir şekilde ilişkilerini sürdürmüş bulunmaktadır. Aynı zamanda özgürlük, adalet ve onur yolunda bütün gayretini sarf etmeye devam edecektir. Toplumsal adaletin ve istikrarın bütün ülkeler için gerçekleşmesini arzu etmektedir. Geleceğe umutla bakıyorum ve kendisine çağrıda bulunduğumuz barışı görmekteyim. O barış, bütün dünyayı içine almaktadır. Adalete dayalı bir barış, herkese hakkını tam olarak veren bir barış, her ne sebeple olursa olsun hiç kimse arasında ayrımcılık yapmayan bir barış… Bu barış da ancak birlikte yardımlaştığımız ve hepimizin eşit olduğunu, istek ve beklentilerimizle birlikte yürümeyi idrak ettiğimiz zaman gerçekleşecektir. Getirdiğim bu barış, adalet ve güven barışıdır. İstikrar ve gelişmedir. Karşılıklı maslahat ve menfaattir. Karşılıklı sevgi ve saygıdır. Şayet eller birbirleriyle yardımlaşarak ve halis niyetle, sâlih ameller için buluşursa bu barış bizler için zor olmayacaktır. Allah işitmektedir ve görmektedir. Hepimiz ümitvarız ve hepimiz şu dünya için ümitler beslemekteyiz, onun için de hayrın her türlüsünü temenni ediyorum. Hepinize teşekkür ediyorum. Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?