Yaptım, oldu mantığıyla bir ibadet anlayışı bizde olmaz, olamaz. Mesela Müslümanın Cuma Namazı vaktinde namaza gitmek yerine evde üç cüz Kur’ân-ı Kerîm okuması ne kadar zamansız iş yaptığını ve yaptığı bu işle sevap yerine günah kazandığını gösterir. Zamanı dikkate almadan biz secde bile yapmayız. Güneşin doğduğu, tepe noktasına geldiği ve batmaya başladığın aralıklarda güneşe tapanlara benzememek için namaz gibi, secde gibi büyük bir ibadeti yapmayız. Yani ibadetlerimizi yaparken zaman mefhumunu göz önünde bulundururuz. Zaman mefhumuna dikkat ettiğimiz gibi, dikkat ettiğimiz diğer bir hususta hangi zamanda hangi amelin makbul olduğudur. Mesela anne veya babamızdan birinin hasta olduğu bir zamanda onlarla ilgilenmek mi daha makbul bir iştir, yoksa Afrika’daki yetimlere erzak dağıtmak mı daha makbul bir iştir? Müslüman bu ayrımı da yapmak zorunda ki, ahirete daha fazla sevap götürme imkânını kaçırmasın. Ayrıca bu sayede asli olanı bırakıp tali olanla ilgilenmekten kurtulacaktır.
Peki, bu zamanda bizim üstüne titrememiz gereken ibadet ne olabilir? Ümmet olarak yitirdiğimiz onca değer arasında en fazla dikkat etmemiz gereken, aksayınca diğer ibadetlerinde aksadığı ibadetimiz ne olabilir? Başlıktan da anlaşıldığı gibi bu ibadet ‘kardeşlik’tir. Çünkü biz kardeş olamadığımız için camide yan yana saf tutmayı bile beceremiyoruz. Kardeş olamadığımız için aynı günde bayram bile yapamıyoruz. Kardeş olamadığımız için oruca aynı gün başlayamıyoruz. Kardeş olamadığımız için geniş evlerimiz bize dar geliyor. Kardeş olamadığımız için zenginlerle fakirler arasındaki uçurum açıldı. Kardeş olamadığımız için Kudüs, Gazze, Suriye, Arakan bu halde. Kardeş olamadığımız için toplumda psikologlar prim yapar oldu. Kardeş olamadığımız için insanlar faizli bankaların kuyruklarını uzattıkça uzattı. Kardeş olamadığımız için evlilik yaşı otuz beşlere dayandı. Bu zamanda en fazla dikkat etmemiz gereken ibadetler arasında kardeşlik duruyor. Herkesin sadece kendi tarikatından, cemaatinden, partisinden olanlara selam verdiği bir zamanda kardeşlik tabi ki, en fazla dikkat edeceğimiz ibadetimiz olacak. İttifak ettiğimiz hususların neredeyse hiç konuşulmadığı ama ihtilaf ettiğimiz hususların sürekli gündemde tutulduğu bir zamanda tartışmadan yarım saat muhabbet edemediğimiz bir zamanda menfaat beklemeden iş yapılmayan bir zamanda gıybet ve su-i zannın asli vazifemizmiş gibi algılandığı bir zamanda elbette kardeşlik vazgeçilmezimiz olacaktır.
Çünkü kardeşlik bizi bir arada tutan mayamızdır. Yeryüzünde ilk fitne kardeşliğe sahip çıkılmadığından dolayı, yine kardeşler arasında meydana geldi. Bir kardeşin katil, bir kardeşin maktul olmasıyla dünyada ki, fitne ateşi tutuşturuldu. Âdem (a.s) zamanında içkili büfeler, kumarhaneler, faizli bankalar yoktu yeryüzünde. Onların ihlal edilmesi ile insanlık uçuruma doğru yuvarlanmaya başlamadı. İnsanlık kardeşlik anlayışını yitirmesiyle tepetaklak oldu. O yüzden Peygamber (a.s) Medine’ye hicret ettiğinde mescit bile yapmadan önce, yani namaz kılınacak yeri inşa etmeden önce, namaz kılacakların kardeşliğini inşa etti. Kardeş olamadıktan sonra, kardeşliği hücrelerimize kadar hissedemedikten sonra aynı safta boşlukta bırakırız, aynı ümmet olduğumuz halde ırkçılıkta yaparız.
Kardeşlik her şeyden önce gelir bizde. Aynı anne babadan doğmak değil, aynı dine inanmak kardeş yapar bizi. Biz eşlerimizle eş olmadan önce kardeştik. Komşularımızla komşu olmadan önce kardeştik. Hiç tanımadığımız Müslümanlarla bizi birbirimize bağlayan bağın adı, kardeşliktir. Biz kardeşliğimizi sokakta bulmadık ki, bozuk para gibi harcayalım. Kardeşliğimiz sayesinde herkesin terinde boğulduğu o günde arşın gölgesinde gölgelenebiliriz. Ama yapmamız gereken kardeşliğin şartlarını yerine getirmektir.
Kardeşlik Şartları-1: Affeder, Affedilmek İster
“Her pazartesi ve perşembe günü ameller Allah’a arz olunur. Din kardeşi ile arasında düşmanlık bulunan kişi dışında Allah’a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. (Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin, buyurulur.”1
Amacı Allah’ın affına ulaşmak olan bir mümin bu hadîs-i şerîfi okuduğunda nefsini ayaklar altına alıp kiminle küs ise, kiminle arasında bir husumet var ise, kiminle arasında kızgınlık var ise, cennet karşılığında hepsinden vazgeçer. Değil mi ki, Allah affediyor affedeni, ‘affettim gitti’ der. Onun için köydeki toprak parçası artık değersiz olur. Onun için artık atılan iftiralar, yapılan hakaretler gözünde küçüldükçe küçülür. Onun için artık dağların taşıyamayacağı kadar büyük şeyler fındıkkabuğuna sıkıştırılacak kadar küçülür. Çünkü mümin sonu olan bir hayat için sonsuz kin beslemez kimseye.
Sonlu olan bir hayat için kimseyle küs kalmaya değmeyeceğinin farkında olan adamdır, mümin. Birileriyle didişmenin, birileriyle küs kalmanın bu dünyanın masrafına değmeyeceğini bilen adamıdır, mümin. Gözlerin dışarı fırlayacağı, mahkeme-i kübranın kurulacağı, sevabı bir fazla gelenin cennete, günahı bir fazla gelenin cehenneme gideceği o gün gelmeden Allah’ın affını isteyenler affetmesini bilmeliler.
Kardeşlik Şartları-2: Karşılıksız Sever
Efendimiz (sav) bir din kardeşini Allah için sevmenin, Allah’ın muhabbetine vesile olduğunu şöyle ifade buyurmuştur:
“Bir kimse, başka bir köydeki (din) kardeşini ziyaret etmek için yola çıktı. Allah Teâla, adamı gözetlemek (ve sınamak) için onun yolu üzerinde (insan suretinde) bir melek vazifelendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek:
«Nereye gidiyorsun?» dedi.
O zât:
«Şu köyde bir din kardeşim var, onu görmeye gidiyorum.» cevabını verdi.
Melek tekrar sordu:
«O kardeşinden elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?»
Adam:
«Hayır, ben onu sırf Allah rızası için severim, onun için ziyaretine gidiyorum.» dedi.
Bunun üzerine melek:
«Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öyle seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah Teâla’nın gönderdiği elçiyim.» dedi.” 2
Akraba bağı olduğu için, para, makam çıkarı olduğu için değil, sırf Allah rızası için yapılan kardeşliğin faturasını Allah cennet olarak, af olarak ödüyor. Zaten karşılıksız olan şeye kardeşlik denir. Eğer ortada bir çıkar varsa, ona kardeşlik değil, alışveriş denir. Bağışlanmak için hacca gider gibi, Müslüman bağışlanmak için samimi bir niyetle kardeşini ziyaret etmeli. Biz birbirimizi karşılıksız sevseydik, “Filistinliler de topraklarını satmasaydı” biçiminde sözler söyler miydik? Biz birbirimizi karşılıksız sevseydik, karşılıklı borç veren faizli bankalara kardeşlerimizi köle eder miydik? Biz birbirimizi karşılıksız sevseydik, kardeşimizin hangi partiye oy verdiğine, hangi cemaate mensup olduğuna bakar mıydık? Karşılık beklemeden kardeşlik yapan, Allah’ın karşılıksız cennetine kavuşur.
Kardeşlik Şartları-3: Yardım Eder, Yardım Görür, Örter, Örtülür
Efendimiz (sav) buyuruyor: “Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah Teâla da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim Müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir.”3
Kardeşliğin neden önemli olduğunu anlamamız için başka söze ihtiyaç yoktur herhalde. Kardeşlikle ilgili Hadisi Şeriflerde Allah’ın sürekli Müslümanın hakkını kendi affına, rızasına, cennetine bağlaması, kardeşliği anlamamız için yeterli değil mi? Hiç kimse kusursuz değildir. Ama bizde kusur bulma ve kusurları ortaya dökme memuru değiliz. İnsan kardeşine karşı tek gözlü, tek kulaklı, yarım dilli olmak zorundadır. Kardeşinin her ayıbını gören, her yanlışını duyan, her kabahatini ifşa edenin hesabı ahirete bırakılmadan bu dünyada görülüyor. Ahiretteki hesap ise bu dünyadakinden daha acıklı olacak.
Kardeşlik Şartları-4: İtidali Korur
“Sevdiğin kimseyi ölçülü sev; olur ki, bir gün o, senin sevmediğin kimse oluverir. Buna mukabil, buğzettiğin kimseye de ölçülü buğzet; olur ki, bir gün o, senin sevdiğin kimse oluverir” buyuruyor Resûlullah (sav).
Kardeşliğin bir kuralı da adaleti unutmamaktır. Her şey iyi olduğunda bile bir pay bırakmalı, her şey kötü olduğunda da bir pay bırakmalı. Eğer bunu yapmazsak aşırı sevgi, aşırı beklenti getirir ve kardeşliğimizi yerine getirmeyi zorlaştırır. Aşırı nefret ise yalana, iftiraya, gıybete bizi sürükler. Ama itidali koruyabilen, ayarlarıyla oynanmayan kardeşlik daha sağlam temeller üzerinde gider. O yüzden ey Allah’ın kulları, Allah’ın istediği gibi kardeş olun. • 

Fatih Sultan Semiz

1) Müslim, Birr, 36. 2) Müslim, Birr, 38; Ahmed, II, 292. 3) Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58; Tirmîzî, Birr ve Sıla, 85.

 

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?