Maddeci uygarlığın zevkleri ve dünyayı, dünyaya ait olanı üstün tutma anlayışının toplumlarımızda ne gibi kötü izler bıraktığı, nasıl hastalıklara ve rahatsızlıklara yol açtığı gayet açık bir şekilde önümüzde durmaktadır.

Söz konusu anlayışın gerek fertlerin kişiliklerinde gerekse de ailelerde ne gibi yıkımlara sebep olduğu, bazı değerlerin ortadan kalkmasına, İslam ahlakının ve Rabbani anlayışın ölçülerinin arka plana atılmasına yol açtığı ve çeşitli bozgunculukları yaygınlaştırdığı da açık bir gerçektir. Hâlbuki Mü’min için “Siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz, hâlbuki ahiret hayatı daha hayırlı ve kalıcıdır” (A’la, 16-17) ayeti apaçık bir şekilde yolun ne olduğunu göstermektedir.

Allah (cc); “Ben insanları ve cinleri yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56) buyurmaktadır. Bu anlamda Rabbani fert, gece gündüz demeden Allah (cc) yolunda mücadele veren, her zaman Allah ile beraber olan kimsedir. Dünyanın fani zevklerine aldanıp ilahi zevkleri onlarla değişmeyen, kula kulluktan ve nefse kulluktan kurtulan kişidir.
O halde Rabbani anlayışın yeryüzüne hâkim kılınması için, yeryüzüne Allah’ın dininin hâkim kılınması için; Rabbani anlayışa sahip Müslüman fertlere, yine Rabbani anlayışa göre şekillenen Müslüman ailelere ve böyle ailelerin oluşturacağı Müslüman topluma ihtiyaç vardır.

Söz konusu bu oluşumların her aşamasında temel unsurun Müslüman bir fert olduğu unutulmamalıdır. Nihayetinde fert ne derece güçlü ve sağlam olursa; sonraki aşamaları olan aile ve toplum da o derece güçlü ve dayanıklı olacaktır. Ferdinin maddeci anlayışla beslendiği, dünya zevkleri içine gömüldüğü bir aile ve toplumun geleceğinin aydınlık olacağından bahsetmemiz mümkün değildir.

Şunu da ifade etmeliyiz ki; Rabbani anlayışa sahip Müslüman fertler ile maddeci anlayışa sahip fertler arasında önemli farklar vardır. Şöyle ki:

Rabbani kimlik kazanmış olan fertler mutluluğu; kendilerinin sahip oldukları doğru inancı ve güzel düşünceleri, diğer insanların da benimsemelerinde görürler. Kendilerinde bir üstünlük görmezler ve bu mutluluğu başkalarının tatması için de davet görevinde bulunurlar.

Rabbani anlayışa sahip fertler; Müslüman olmayan birine düşmanlık hissiyle değil acıma duygusu ile bakar ve Yüce Allah’ın onun kalbini İslam’a açmasını, onun da sapıklıktan kurtulmasını arzular. “Ey Muhammed! Bu söze inanmayanların ardından üzülerek neredeyse kendini mahvedeceksin.” (Kehf, 6) ayeti ışığında hareket eder.

Maddeci anlayışa sahip kişileri harekete geçiren şey ise maddi değerlerdir, menfaatleridir. Karşılığında kendilerinin de maddi çıkarlarının olacağı ümitleri olmadığı zaman başkalarına iyilikte bulunmazlar. Dünyalık elde etmedeki hırsları ve mal sevgileri onları aşağılığa, her türlü yaltakçılığa iter. Malı elde edince de kendilerinden maddi yönden aşağıda olanlara karşı üstünlük taslarlar. Bu gibi insanlarda mal, makam ve mevki sahiplerine karşı kin ve haset duygusu da vardır.

İşte bir tarafta Rabbani anlayışa sahip Müslüman fertler ve diğer tarafta ise maddeci zihniyetin hâkim olduğu fertler. Bunların bir olması mümkün müdür? “İyilik ile fenalık bir değildir.” (Fussilet, 34)

Müslüman fert, hayatının her alanına Rabbaniliği hâkim kılabilmelidir. Kendisine örnek olarak, Rabbaniliğin zirve noktasında bulunan Rasulullah (s.a.s.)’i almalıdır. Kendisini onun hayat çizgisini izlemeye, tüm işlerinde onun sünnetine göre hareket etmeye zorlamalıdır.
Anne-babasıyla, aile fertleriyle, akraba ve komşularıyla ilişkilerinde Allah (cc) ve Resulü’nün (s.a.s.) koymuş olduğu prensipleri gözetmelidir. Başkalarına karşı güzel bir örnek olmalıdır. İyiliği emir ve kötülükten alıkoyma görevini yerine getirmeli, “Sizden hayra çağıran; iyiliği emredip, kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmran, 104) ayeti ışığında bir hayat yaşamaya gayret etmeli, insanları hikmet ve güzel öğütle hakka davet etmelidir. Bu görevini yaparken de hiçbir kınayıcının kınamasından korkmamalıdır. Çünkü Rabbani anlayışa sahip Müslüman fert bilmelidir ki o, canını ve malını, Cennet karşılığında Allah’a satmıştır:

“Allah, mü’minlerden, kendilerine vereceği Cennet karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır.” (Tevbe, 111)

Kaynakça
1) Mustafa Meşhur, Davet Fıkhı.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?