Bizi farklı yeteneklerle donatan ve bilmediklerimizi öğreten, bizleri terbiye ve tezkiye eden Yüce Allah’ın adıyla…
Yeni bir eğitim ve öğretim döneminin başında, milyonlarca yavrumuzun eğitim yolunda yolları aşındıracağı, öğretmenlerin büyük uğraşlar vereceği, ebeveynlerin içten fedakârlıklar sunacağı yeni bir yılın başlangıcındayız.
Eğitim; insanı şekillendirme, insana değer yükleme sanatıdır. Öğretim ise; bilgi vermek, bilinmeyeni öğretmek, aklı bilginin pınarına ulaştırmaktır. Eğitim; bilginin vücuda, ahlaka, ete ve kemiğe bürünen halidir. Eğitim ve öğretim birbirinden ayrılmaz parçalardır. Eğitimi, samimiyetle öğretimin ve bilginin kontrolünde; öğretimi de, eğitimin sıcaklık, içtenlik ve sadakatin eşliğinde yürütmek gerekir. Hiç şüphesiz her iki aşamanın, farklı araç ve gereçlere, vesile ve yöntemlere ihtiyacı olduğu gibi uzman ve dertlisine de ihtiyacı vardır! Maalesef günümüz eğitim dünyası, eğitimin adını kullanarak sadece öğretim yapmakta ve eğitimi teğet geçmektedir. Suça bulaşan, altından kalkınmaz cürümler işleyenlerin önemli bir kısmının hatırı sayılır diploma taşıyor olmaları, vermek istediğimiz tablonun bir kısmıdır. Bizim öğretiyor olduğumuz kadar yaşatıyor olmamız da gerekir! Peygamber’in (sav) bu anlamda bizler için hem öncü olması, hem de örnek olması sıradan bir tespit değildir.
‘Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir’ (Ahzab Suresi, 21)
‘Muhakkak ki, ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim’ (İmam Ahmed, Müsned, İmam Malik, Muvatta)
Evet, onun ahlakı, yaşantısı, örnekliği Kur’an’dı. Hz. Aişe annemizin ifadesiyle O, (sav) yürüyen bir Kur’an’dı! (İmam Nevevi, Riyazu’s Salihin)
İhmale Gelmez Saha Aile ve Ailede Örneklik
Ahlaki kurallar, sabit görevler, kalıplaşması istenilen özellikler ve manevi vurgular ilk etapta ailede, özellikle anne tarafından geliştirilir. Yüce Allah, erkek ve kadını birbirine yardımcı kılmış, erkeğe yönetimi, kadına da eğitimi emanet etmiştir. Birbirlerini tamamlayan bu ikilinin uyumu, dengeli hareket etmeleri ve sürekli beraberlikleri, vermek istedikleri noktalar üzerinde yerleştirici rol oynar. Erkek ve kadının fikrî ve ahlaki uyumu, hassasiyet ve duygu birlikteliği, yetiştirecekleri evlatlar üzerinde kalıcı etki bırakır ve bu şekilde çocuklarda belli başlı özellikler kökleşir. Resûlullah (sav) sürekli çocuklara sevgi aşılar, onları sever, öper ve kucaklardı. Çocuk olduklarını unutmaz, kaldıramayacakları bir şekilde onları sıkıntıya sokmazdı. Peygamber’in ahlakında; çocuklar dolu dolu çocukluklarını yaşamalılar. Anne ve dolayısıyla baba; örnek öğretmenler, fıtri eğiticiler olarak çocuklara öğretirler ve öğretirken eğitirler! Çocuklara yasakladıkları bir hususu, eğitim dengeleri açısından anne ve baba kesinlikle yapmamalıdır. Sigara içen bir anne ve babanın çocuğuna, ‘sigara içme’ demesi ne kadar etkili olur, ya da sözünü yerine getirmeyen bir anne ve babanın çocuklarına karşı inandırıcılıkları söz konusu olabilir mi?
Şu an ailelerde kaos vardır! Düzensizlik ve programsızlık hâkimdir. Evinin temizliğini, eşyaların yeniliğini, gösteriş ve şatafatı önemseyen annenin çocuğundan haberi yoktur. İşini geliştirmek için uzun yolculuklar yapan, saatlerce toplantılarla kafa yoran babanın evlatlarına ayıracak vakti yoktur!
‘Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, (suçlulara) acımayan, güçlü, Allah`ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.’ (Tahrim, 6)
Ev Programını Güncelle! ve Virüs Taraması Yap!
Oysa bizler, eserlerimizle yaşayacak ve onlarla yâd edileceğiz! Bir neslin edep ve ahlakla yetişmesinin iç mimarları bizler değil miyiz? Evimizde düzenli bir birlikteliğimiz yoksa, birbirimizi takip ve teşvik ettiğimiz bir manevi hayatımız yoksa, aile müessesesinde her akşam sofra buluşmamız yoksa, nazikçe ve nezaket içerisinde uyarılarımız yoksa, edep ve ahlak örnekliğimiz yoksa, hayatımızda sürekli iman, Kur’an, ibadet ve doğruluk filizlerimiz yoksa, bizler nasıl gelecek vadeden bir nesil olabiliriz? Mescit kültürünü, infak kültürünü, okuma bilincini, izin almayı, nezaketle davranmayı, ince düşünme gibi güzel alışkanlıkları anne ve babanın vermesi gerekmez mi? Evlatlarımızın çarpık ahlaklarını, tembelliklerini, söz dinlememelerini kendimize fatura etmemiz gerekmiyor mu? Sorumluluğumuzu yerine getirmemiz sadedinde Allah Resulü (sav): ‘Hepiniz çobansınız ve sürünüzden sorumlusunuz! Erkek ve kadın evinde çobandırlar ve çocuklarından sorumludurlar’ derken; çocuklarımızın bizim eserimiz, bizim başarımız olduğunu bizlere hatırlatır. Sorumsuz bir anne ve babanın ilk göreceği ceza; kendi ciğerlerinin yanması ve evlatlarının gözlerinin önünde yavaş yavaş erimeleri olacaktır.
Ailede anne ve babanın sürekli ve bir gönül birlikteliği içerisinde; ibadet, ahlak ve güzel konuşma açısından çocuklarını belli bir seviyeye getirmeyi hedefleyerek eğitici olmaları gerekmektedir. Büyüklerin; uyuma, yemek yeme, kitap okuma, doğru konuşma, Kur’an okuma, dua etme, infakta bulunma, paylaşma, yüksek sesle konuşmama, nazik ve edepli davranma gibi konularda ters örnekler ve tepkiler vermemeleri gerekmektedir.
Unutmayalım! Çocuklar fıtraten yalan konuşmayı bilmezler, bu kötü durumları sonradan öğrenirler. Her gördükleri ve izledikleri şeyi gerçek zannederler. Bazı çocukların film karakterlerinden etkilenerek yüksek katlardan atlamaları, aslında izledikleri şeylerin bir hayal mahsulü olduğunu anlamadıkları içindir. Maalesef büyükler zamanla onlara bu kötü ahlakı aşılarlar. Bundan dolayı Hz. Peygamber (sav) şöyle demiştir: “Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî, Cenâiz 92; Ebû Dâvut, Sünne 17; Tirmizî, Kader 5)
İstikbal Köklerdedir!
Kökü sağlam olmayan bir ağaç bir gün devrilecek, temeli sağlam yapılmamış bir bina, ufak bir sarsıntıda yıkılacaktır. Başlangıcında emek verilmemiş hiç bir iş gelişemez, ilerleyemez. Köklerimiz, temelimiz ve çekirdeklerimiz olan ciğerparelerimize verilen her önem, sağlam ve güçlü bir neslin ortaya çıkmasına zemin hazırlayacaktır. İhmal edilen her bir an, zarar olarak günün birinde karşımıza çıkacaktır.
Bu anlamda bütün kurum ve kuruluşlarımızın en önemli asli görevi, fert eğitimidir. Okullarda belli bir plan ve program dâhilinde yürütülen öğretim aşaması gibi, eğitim için de bir plan ve program geliştirilebilmelidir. Değerler eğitiminin daha kontrollü ve planlı bir şekilde ülke sathına yayılması gerekmektedir. Birebir fertlere örnek olabilecek alanlar açılmalıdır. Anne ve babaların etkisiz ve yetersiz oldukları alanlar, iyi kullanılarak ve telafi yoluna gidilerek neslimiz korunmalıdır. Sivil Toplum Kuruluşlarının en önemli görevi; Müslüman ferdi iman, ahlak ve hareket olarak dengeli bir şekilde yetiştirmeleridir. Cemaat ve hareketlerin asli görevlerine dönerek millî, dinî ve insani bir vecibe olarak bütün güçlerini, gönüllülerini, imkân ve projelerini öncelikle bu sahada seferber etmelidirler. İşte böyle bir seferberlik, koordinasyon, plan ve proje yapılabilirse yakın bir zamanda ülke temiz ellere teslim edilebilir. Mukaddesatına ve tarihine bağlı millî adamların söz sahibi olacağı, Kur’an’a hizmet edebilecekleri bir dönem başlatılmış olur. Bundan dolayıdır ki bir proje ile hareket etmek, aşama ve alanları belirlenmiş bir programla yürümek çok önemlidir. Hedeflerini belirlemiş her bir oluşum, başarılı olacaktır ve kısa bir zamanda ülkeye, millete ve geleceğe dair umutları yeşertecektir. Hedef ve planını ortaya koyamamış her bir hareket, çamura saplanmış, afaki söylemlerle zaman kaybeden ve mali imkânları israf eden hareketlerdir.
Neslimizin eğitimi için hedefler, planlar ve projeler ortaya koymalı, kökün ve temelin iyi demlenmesi adına, sabırla ve itinayla hareket edebilmeliyiz. İstikbal göklerde değil; öncelikle köklerdedir! Kökler sağlam olursa, göklerle maddi ve manevi ilişkimiz de sağlam olacaktır…
‘Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, aziz ve hâkim olan Allah’ı tesbih eder. Çünkü ümmilere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.’ (Cuma, 1-2)
Son olarak; ebeveynler olarak bizler sağlam karakterli bir hayat sürerek etrafımıza örnek olmalıyız. Çocuğumuz doğru konuşmada, cesarette, samimiyetle ibadet etmede, muhtaçlara el uzatmada ve ihlâsta bizi kendine örnek göstermeli, ilk etapta işaret parmağını bize çevirmelidir. Çocuklarımız bizim kontrolümüzden çıktıkları gün ortalığın insafına kalmıştır!
Unutmayalım! Kötü çocuk yoktur, kötü eğitim ve kötü ilgi vardır!

Recep SONGÜL

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?