Diğer canlılar, doğuştan hayatlarını idame edebilecek şekilde yaratılmışlardır. İlahi kudret, onları gerektiği gibi terbiye etmiştir. Eşrefi mahlûkat olan insan ise, eğitim ve terbiyesini ilahi vahiy eşliğinde ve Allah (c.c) lütfu olan aklıyla tekmil etmek üzere yaratılmıştır.
İnsanın eğitim ve terbiyesinde; maddi manevi, fiziki ve metafizik birçok faktörler vardır. İşte işin metafizik yani manevi yönü, taat ve ibadetle çok yakından alakalıdır. Çünkü her ibadetin insan üzerinde olumlu etkisi vardır. İhlasla ve samimi bir şekilde ibadet eden insan, kendisi farkına varmasa da zaman içinde iyiye ve doğruya doğru evrilecektir. Nitekim birçok nass bu konuya dikkat çeker.
“Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla (ona ibadetle) huzur bulur.” (Rad 13/28) “(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor. (Ankebut 29/45) “Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Tevbe 9/103)
Resulullah (s.a.s) şöyle buyurur: “Ey gençler cemaatı! Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan en çok çevirici ve ırzı en ziyade koruyucudur. Evlenmeye gücü yetmeyen oruç tutsun. Çünkü oruç onun için şehvet kırıcıdır” (Buhari, Müslim) “Şeytan, damardaki kan gibi, vücutta dolaşır, açlıkla yolunu daraltın.” (hadis meali, İhya)
“İnsan kalbi tarladaki ekin, yemek ise yağmur gibidir. Fazla su ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda da kalbi öldürür.” (İmamı Gazali)
Bu vb. nice nasslar net olarak ifade ediyor ki ibadetler, abidler üzerinde çok derin bir etki bırakırlar. Bu ibadetler içinde orucun etkisi ise daha da özeldir. Zira oruç manevi yönünün yanında bizzat fiziki bir terbiye etkisi de taşımaktadır. Zira açlığın insanın hem beden hem de ruh bünyesi üzerinde derin bir etkisi vardır. Nitekim Resulullah (s.a.s) şöyle buyurur: “Mide acıktığı zaman diğer organlar doyar. Mide doyduğu zaman ise diğer organlar acıkır.” Yani mide acıktıkça insanın fiziki güç ve takatinde gevşeme olur. Bu da doğal olarak insanın şehvet, şöhret, hırs, tamah, kin, nefret vb. birçok olumsuz his ve duygularını firenler. Nitekim birçok hadisi şerifte Resulullah (s.a.s) orucun kötülük, günah ve yanlışlara karşı kalkan olduğunu ifade eder.
Bu özellik diğer ibadetlerde bulunmakla beraber oruç ibadetinde çok daha güçlüdür. Zaten bu ibadetin özel olduğunu bizzat Allah (c.c) ifade etmektedir. Resulullah (s.a.s) Şöyle Buyuruyor: “Âdemoğlunun her amelinin sevabı on mislinden yedi yüze kadar katlanır. Allah buyurdu ki: “Ancak oruç müstesna. Çünkü o benim içindir; onun mükâfatını ancak ben vereceğim. Çünkü o, şehvetini ve yemesini sırf benim için terk ediyor. Oruçlunun iki sevinci vardır: Birinci sevinç, iftar ettiği zaman, ikinci sevinç de Rabbine kavuştuğu zamandır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.” (Altı hadis imamı, Rudani- Buhari, Müslim, Riyazus salihin H no= 1214)
Tabi ibadet eden bireyde gerçekleşen bu olumlu etkiler, aile ve topluma da ister istemez sirayet edecektir. Zaman içince ailelerde belirgin iyileşmeler olacak. Ailelerdeki iyileşmeler neticesinde, toplum ve dolayısıyla ümmet de iyileşmiş olacaktır. Çünkü toplum ailelerden, aile de bireylerden oluşmaktadır. Davet önderlerinden şahit imam Hasan el-Benna’nın: “Müslüman fert, Müslüman aile, Müslüman toplum” önermesi malumunuzdur.
Her ibadette birçok ders ve ibretler vardır. Bu derslerin bir kısmı her ibadette müşterektir. Ayrıca her ibadetin kendine has bazı ders ve hikmetleri de vardır. Bu ders ve hikmetler açısından en yoğun bir ibadette oruçtur. Tabi tüm bunların aynı zamanda yazımızın başlığında bahsettiğimiz; fert, aile, toplum ve ümmetin değişim ve dönüşümünde de önemli etkisi olacaktır.
Özellikle iki asra yakındır, kapitalizm veya liberalizm gibi maddeyi putlaştıran sistemler, insanlar arasındaki şefkat merhamet, yardımlaşma ve paylaşma duygularını alabora etti. “Her şey benimdir, altta kalanın canı çıksın.” Temel ilkesine dayanan kapitalizmin insanı getirdiği son nokta şu an dünya insanının içinde bulunduğu maddi manevi çıkmazlardır.
İşte oruç bu vb. sorunların en etkin reçetesidir. Zira dünyalık hırsı, cimrilik, bencillik vb. manevi hastalıkların en güzel ilacı, pratik cömertlik ve fedakârlıktır. Aç kalmak ise bu fedakârlığa götüren en etkin saiktır. Tok açın halini yeterince bilemez. Aç, fakir ve muhtaçların içerisinde bulunduğu darlık ve sıkıntıları yeterince hissetmek için aynen onlar gibi aç kalmak lazımdır.
Oruçtan Bazı Ders ve Hikmetler
Oruç Allah’ın (c.c) emrine ittibadır.
Resulullah (sav) ve nice peygamberlerin sünnetini takiptir.
Nefsi açlıkla terbiyedir.
En güzel sabır ve sebat okuludur.
İrademizi kontrol etmemizi sağlayan mükemmel bir öğretmendir.
Açların halini pratik olarak öğretip yardımlaşma ve dayanışmaya çağıran münadidir.
Dolayısıyla sosyal barış, yardımlaşma ve dayanışmanın pratiğidir.
Varlık içindekileri darlık içinde olanlarla buluşturup kucaklaştıran, toplum bireylerini birbirine kenetleyen toplum mühendisidir. Sınıf ayırımcılığı ve sınıflar arasında var olan veya olası uçurumları ortadan kaldıran yegâne çözüm yoludur.
Aç ve muhtaçların yardımına sevk eden ve böylece cimrilik hastalığını kökten halleden pratik reçetedir.
Sağlıklı beslenme ve tedavide şefkatli bir doktordur.
Programlı ve disiplinli yaşamayı öğreten dikkatli bir hocadır.
Ebedi yolculuk için yol azığı biriktirmek için en verimli iklimdir.
Nefis ve şeytanın saldırılarına karşı muhkem bir kaledir.
Cehennem ateşine karşı sağlam bir kaledir.
Cennete Reyyan kapısından girmeye hak kazandıran pasaporttur.
Tüm bu ders ve ibretlerin bireyler, aileler, toplum ve sonuç olarak ümmet üzerinde gayet olumlu etkileri tartışma kabul etmez bir gerçektir. Tüm bunların gerçekleşmesi için de orucun tüm organlar hatta tüm hücrelerimizle tutulması gerekir.
Resulullah (s.a.s): ”Oruçlu olduğunuzda çirkin söz ve davranışlardan sakının. Şayet biri size sataşırsa ben oruçluyum desin.” Bu vb. nice hadisler, orucun sadece mideyle değil, tüm organlarla tutulması gerektiğini açıkça ifade ediyor. Her organımız bedenimizin bir şubesi. Organların tamamının oruçlu olması, orucumuzu ikmal emektedir. İşte her bir günü kişiyi yetmiş yıllık mesafe kadar cehennemden uzaklaştıran oruç da bu oruç. Beş duyu organıyla beraber kalp ve ayaklar yedi eder mesela… Bunlardan her birinin orucunun bozulması, orucunun yedide birinin bozulması demektir.
Yani oruç fiziki olarak bozulduğu gibi, metafizik / manevi olarak da bozulabilir. Kendi irademizle bilerek haram bakmak, haramı konuşmak veya dinlemek fiziken orucu bozmasa da manen bozar. Başka bir tabirle böyle bir durumda kişiden oruç borcu düşse de, oruçtan alacağı artı sevabı kaçırabilir ki bu, büyük bir kayıptır. Nitekim bazı hadislerde mealen: Nice namaz kılanlara yorgunluk, oruç tutanlara açlık, gece namazına kalkanlara uykusuzluk, zekât ve infakta bulunanlara fakirlikten başka bir şeyin kalmayacağı ifade edilir. Bir rivayette de nice amellerin, eski paçavra gibi sahibinin suratına fırlatılacağına dair uyarı yapılır.
Şu halde nice emeklerle işlediğimiz amellerimizin özellikle oruç gibi zahmetli bir ibadetin berhava olmamasına dikkat edelim. Orucumuzu tüm hücrelerimizle olmasa da bari tüm organlarımızla tutalım. Sübhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?