Hoş geldin Ya Şehr-i Ramazan! Bize neler getirdin? Sen eli boş gelmezsin, biz çok iyi biliriz. Yine ne güzelliklerle geldin gönül dünyamıza? Bir ay boyunca oruç tutacağız ve aç kaldıkça bedenlerimiz, nefsimizin huzurumuzu kaçıran doyumsuzluğundan uzaklaşacağız. Bu vesileyle bizler, şeytani ve nefsanî arzuların etkisinden kurtularak melekleşeceğiz belki de… Ve imanımızın, dünyaya gönderiliş amacımızın daha bir farkına varacağız, nefsimizi terbiye ettikçe. Aç kalıp kuvvet kaybettikçe nefsi-i emaremiz, şaha kalkacak Müslümanlığımız, coşacak kardeşliğimiz ve tek bir beden olmaya daha bir gayret göstereceğiz. Aç kaldıkça, aç susuz Müslüman kardeşlerimize daha çok yanacak içimiz. Dünyanın bir ucunda hiç tanımadığımız kardeşimizin sıkıntısı uykularımızı kaçıracak. Gözyaşlarımız sel olup akacak mazlum Müslümanları duydukça, gördükçe… Onlara yeti- şememenin, yardım edememenin acısı yüreğimizi yakıp kavuracak. Zaten böyle olması gerek değil mi? Çünkü senin bir adın da yanmak, kavrulmak demek değil mi Ey Ramazan?
Hoş geldin Ya Şehri Ramazan! Bir ay sürecek mektebinde bize ne faziletler kazandıracaksın kim bilir?
Nereye gidiyorsun Ey Şehri Ramazan? Bizi bir bayram coşkusu içinde bırakıp nereye gidiyorsun? Oysa daha birkaç saat önce bir ders daha verip fitreyle Müslüman kardeşimizin ihtiyacını gidermeyi öğretmiştin bize. Bizi senin okulunda edindiğimiz kazanımları muhafaza edememe korkusuyla baş başa bırakıp gidecek misin? Ne de çabuk geçti bir ay, sana doyamadan, lezzetine kanamadan… Oysa gelişinin her arifesinde şeytanın vesveselerini duyuyoruz kulaklarımızda: “Bu yazın sıcağında otuz gün oruç biter mi? “diye fısıldıyorken, bizler bir ayın nasıl sonlandığını bile fark edemiyoruz tatlılığından. Sıcak bir yaz gününün öğleden sonrasında, bir gölgelikte daldığımız kısa bir uyku gibi tatlı ve doyumsuzken… Bir de bakı- yoruz ki ayrılık vaktin geldi. Gözyaşları içerisinde ediyoruz dua-i hatmi. Son iftarda hüzün çöküyor yüreklerimize, lokmalar inmez oluyor boğazımızdan, içtiğimiz sular düğüm oluveriyor ve biz bir dahaki Ramazanı görememenin korkusunu taşır hale geliyoruz artık. Ya bu yılki Ramazan ömrümüzün son Ramazanıysa diye iç geçiriyoruz. Ya seni hoş karşılayamadıysak, ya bizden memnun kalmadıysan diye bir korku doluyor gönlümüze.
O kadar güzel hasletler kazandırdın ki bize bu kısa süre zarfında, işte biz; bu güzellikleri bir dahaki Ramazana kadar koruyabilir miyiz diye telaşa kapılıyoruz. Ve bayram sabahı dilimizde dua olup dökülüveriyor korkularımız: “Ya Erhamer Rahimin! Rahmetinin tecellisi olarak bizlere gönderdiğin Ramazan-ı Şerif’in sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bizi bir sonraki Ramazana ulaştır. Ve bu mübarek ayda yaptığımız tüm ibadetleri dergâh-ı izzetinde kabul eyle. Bu ayda ruhumuza işleyen güzel hasletleri bundan sonraki ömrü hayatımızda muhafaza edebilmeyi nasip eyle. Ve bizleri kardeşlik bilincinden, yek vücut olma şuurundan ayırma Ya Rabbe’l-alemin…”
Seval GÜVEN