Gam dağları yüklenmiş omuzlarıma

Barajlar biriktirir ağıtlarımı

Hangi sular akar içime doğru

Kaç liman terk etti umutlarımı

Çölde kayboldu Nil’in gelini

Feryadıyla çizdi hudutlarımı

Nefessiz bıraktılar, derinliklerde

Kimse duymuyor zılgıtlarımı

Gözyaşım cennete düşerken bile

Çıkardım üstümden yakutlarımı

Yüzüm simsiyah yüzeyim sarı

Silsin beyaz Nil kayıtlarımı

Üstümde şimdi Mısır’ın sisi

Savurdu dilimden sükutlarımı

Yatağım neden bu kadar geniş

Ölümlere taşıdım tabutlarımı

Ateşler döktüler Kızıldeniz’e

Yakıp kül ettiler yaşıtlarımı

Yer açtım İman’ın yiğitlerine

Küçülttüm bendimden boyutlarımı

Mısralar Mısır’da kurudu artık

Yağmursuz bıraktılar bulutlarımı

Duvarlara asılan isimlerimdi

Çaldılar, yırttılar kağıtlarımı

Can verdi kollarımda kardeşlerim

Kimseler duymadı feryatlarımı

Fırat ve Dicle kardeşlerimdir

Ulaştırın İhvan’a biatlarımı

Camilere sığmadı şehitlerimiz

Elimden aldılar avutlarımı

Yosunlarını çıkar göğsümden

Dumanlarla boğmayın barutlarımı

Alevlerde can çekişen meleklerim var

Yıkmayın üstüme barikatlarımı

Çığlığım titreyip arşa yükseldi

Sürdüler denize tüm atlarımı

Nil’in gelini ağlattı beni

Gözyaşımla yıkadım tüm katlarımı

Müjde olsun sana Amr’ın gelişi

Çaresiz bıraktım aygıtlarımı

Kıptiler seni kurban etmesin

Suyun dibinde gördüm yakıtlarımı

Aslanlar ile Firavun çağında

Boğmaya çalıştım karşıtlarımı

Musa’nın kundağı senin duvağın

Asiye’ydi bulan yazıtlarımı

Rabia Meydanı uzaktır bana

Öğle vakti vurdular avurtlarımı

Halifenin mektubu bendedir artık

Islatıp eritti anıtlarımı

Ömer bin Hattab yetişti bana

Bozguna uğrattım bid’atlarımı

Gülümse artık Nil’in gelini

Bereket kapladı tüm yurtlarımı 

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?