Türkiye’de kendisini “Yoldaki Mühendis” ve “Yaşayan Şehit” kitaplarıyla tanıdığımız Abdullah Galip Bergûsî’den Filistinli direnişçi genç bir kızın hikâyesini anlattığı üçüncü bir kitap; Özgürlüğün Fecri…

Kitapla ilgili bilgi vermeden önce Abdullah Galip Bergûsî’yi bir hatırlayalım. Kendisi küçüklüğünden beri işgalci siyonistlerle mücadele etmiş, Güney Kore’de mühendislik eğitimi almış ve bu mühendislik bilgisiyle siyonizme kan kusturmuş bir şahıs. Özellikle Yahya Ayyaş’ın şehit olmasıyla beraber Kassam Tugaylarının komutanlığı kendisine verildikten sonra israil güçlerini o kadar zor durumda bırakmıştır ki, 2003 yılında hain bir ajan tarafından tutuklattırılıp mahkemeye çıkarıldığında israil mahkemesi ona tam olarak 67 müebbet ve 5200 yıl hapis cezası vermiştir. Bergûsî bu durumuyla şu an bir rekor teşkil ediyor. Tutuklu bulunduğu süre içerisinde Filistin’de birçok zindanda tutsak edilmiş olan Bergûsî, şu an Filistin’deki Ramle Hapishanesinde tek kişilik hücresinde esir tutulmaktadır. Bu kısa hatırlatmadan sonra gelelim kitabın konusuna, Filistinli Macide’nin direniş öyküsüne…

Macide; şehit kızın annesi, direnişçi kocanın eşi ve kendisi de bir direnişçi… Gençliğinde biraz haylaz, şakacı, ama dinî değerlerinden de taviz vermeyen bir yapıya sahip. Annesi onu on sekiz yaşına geldiğinde yeğeni olan İsmail’le evlendirmek istemekte, ancak Macide bu konuda biraz kararsız kalmaktadır. Annesinin onu İsmail’le evlendirmek istemesinin nedeni onun da kızı gibi dinine bağlı olduğunu bilmesi ve bu nedenle kızını mutlu edeceğini düşünmesidir. Nitekim istediği de olur ve Macide İsmail’le evlenir.

Macide evliliğinin başında İsmail’e pek sıcak davranmasa ve hatta onu biraz küçümsese de sonradan onun iyi bir eş olduğunu anlaması uzun sürmez. Çünkü İsmail onu bütün haylazlığına rağmen sevmiş ve emaneti olarak görmüştür. Bu da Macide’yi bir süre sonra etkilemiştir.

Aradan bir zaman geçtikten sonra Macide hamile olduğunu öğrenir. Ancak o dönem siyonist askerlerle mücadele şiddetlendiği ve kocası da bu mücadelenin içinde yer aldığı için hamile olduğunu bir süre herkesten saklar. Tabi kısa zaman sonra İsmail bir kız çocuğu olacağını öğrenir. Macide ile beraber bebeğin adını Nur koyarlar. Doğsun, büyüsün, kutlu mücadelelerinde onlara Nur olsun diye…

Ancak işgal rejimi israil, onların bu sevincini kursaklarında bırakacaktı… Tarih 28 Eylül 2000’di, İkinci İntifada’nın başlangıcı. İşgal rejiminin katil başbakanı Ariel Şaron Mescid-i Aksa’ya saldırmış, bütün Filistin halkı da Hz. Peygamber’in Mirac’a yükseldiği bu kutsal mekânı müdafaa için sokaklara dökülmüştü. İşgalci askerler, topluluğu dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullanıyordu.

Macide gazın tesirine dayanamayıp bayılmıştı. Gözünü açtığında hastanedeydi. Orda öğrendi acı gerçeği. Büyük bir heyecanla beklediği kızı, yedi aylık Nur’u, şehit olmuştu. Macide de İsmail de her şeye rağmen yıkılmadılar, hayatlarına devam ettiler, çünkü Mescid-i Aksa işgalden kurtulmadan mücadele bitmeyecekti.

Macide’nin bundan sonraki zor zamanları eşinden ayrı kalacağı zamanlar olacaktı. Çünkü İsmail direniş mücadelesine destek vermek için Kassam Tugaylarının arasına katılmıştı. Bu mücadelenin içine girmesi, işlerini gizlilikle yürütmesini gerektiriyordu tabi, ama İsmail, yine bir yolunu bulup Macide ile görüşmesini biliyordu.

Günler bu şekilde geçip giderken Macide İsmail’e bir gün mektup yollar ve mektubunda doktora gittiğini ve doktorun kendisine hamile olduğunu hem de ikiz oldukları müjdesini verir. Bu müjde uzun zaman sonra İsmail ve Macide için umut olur. Macide İsmail’e çocukların adının Nur ve Emel olacağını söyler. Gönüllerini ve yollarını aydınlatacak nur ve kalplerine hayat verecek emel… Bu vesileyle bir karar verirler. Filistin’in yarınlarını yetiştirecek bir anaokulu açma kararı… İşgalsiz yarınlar…

İsmini de “Nur ve Emel Anaokulu” koyarlar. Ancak işgalci israilin uşaklığını yapmaktan başka bir faaliyeti olmayan Oslo Yönetimi yine yapacağını yapmış, anaokulunun kapısına kilit vurmuştur. Neticede direnişçi birinin hanımı işletiyordu orayı… Bütün bunlardan sonra en nihayetinde Macide de tutuklanmıştı. Yaklaşık 6 aylık bir tutukluluk dönemi yaşadı Macide. Bu onun için farklı bir tecrübe olmuştu, Nur’dan, Emel’den ve şehit olan evladından uzak kalmak.

Macide, altı ayın sonunda hapisten de sağ salim çıkar. Şimdi mücadele yolunda yeni bir alana geçmektedir. Bu kez yapacağı iş dernek kurmaktır, Nur ve Emel Derneği… Savaşacağı şey bu kez siyonist askerlerin kahpe kurşunları değil, fakat onların finanse ettikleri, maksatları Filistin kadınlarının arasına fitne fücur sokmak olan bazı sivil toplum kuruluşlarıydı. Bu dernekler İslâm’ın artık gerici bir din olduğu, kadınların erkeklerle eşit olması ve kadın erkek birlikteliğinin, kadının özgür olması gibi fikirleri Filistin kadınları arasında yayıyorlardı. Onlara göre Filistinli kadınlar fazla çocuk yapmamalı, erken evlenmemeli. Çünkü bunlar artık bu zamana uymayan gerici adetlerdi. Macide, bütün bunların siyonizm işi bir saçmalık olduğunu ve kadına asıl değeri verenin yalnızca İslâm olduğunu, bulunduğu her ortamda anlatıyor ve dernek çalışmalarını bu şekilde yürütüyordu.

Burada sadece kısa bir kesit verdik direnişçi Macide’nin hayatından… O, birçok erkeğin yaşamakta güçlük çekeceği bir hayata göğüs germiş ve hayatı boyunca siyonist işgal ile mücadele etmiştir. Bu nedenle başta kadınlar olmak üzere her Müslümanın ders çıkarabileceği bir kitaptır Özgürlüğün Fecri…

Gölgeler Prensi Abdullah Galib Bergûsî’nin bu son kitabını kaçırmamanızı tavsiye ediyoruz.

[1] Kitabın kapağı… Yazarın resimleri…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?