Allah (c.c.) yarattığı her şeyi belli bir amaç için yaratmıştır. Allah’ın, yaratılanı hangi amaçla yarattığını ve ne şekilde kullanılması gerektiğini bilmek gerek. Yaratılan şey amaç dışı kullanılsa veya yaratılan şeyin aksine bir fayda sağlanmaya çalışılsa fesat ortaya çıkar ve yaratılan şey ifsada uğramış olur. Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat meydana geldi.” (Rûm, 41) Dolayısıyla her yaratılan, amaca uygun bir şekilde kullanılmalı, bozgunculuğa yer verilmemelidir. Bu durum, insanın hizmetine sunulan her şey için geçerlidir.
Dinlenmek, rahatlamak, sağlıklı yaşamak, helal dairesinde eğlenmek, hoşça vakit geçirmek, insan fıtratında olan ve insanoğlunun ihtiyacı olan doğal bir durumdur. İnsanlar kışın güneşli ve sıcak, yazın ise serin, sulak ve gölgelik yerlerden faydalanmaya çalışır.
Günümüzde şehir hayatı ve çalışma şartları insanları tabiattan uzaklaştırmaktadır. İnsanların sosyal olarak doğal çevreyle olan ilişkisi artık şehir kültüründe daha çok piknik faaliyetleri ve günübirlik gezilerle ortaya çıkmaktadır. Toplumun dinlenmesini, eğlenmesini, tabiatın güzelliklerini görmesini, sportif ve kültürel faaliyetlerde bulunmasını sağlamak için günübirlik kullanım amacıyla piknik ve mesire alanları kurulmuştur. Piknik ve mesire yerlerinin koruma-kullanma dengesi içerisinde, hangi alanların ne şekilde ve hangi maksatla kullanılacağını ve korunacağını belirleyen kurallar vardır ve bu kurallar buraları kullanan bütün insanları bağlar. Toplumsal yaşamda görgü, ahlak, din ve hukuk kuralları gibi özgürlükleri düzenleyen ve kimsenin hakkını kimseye çiğnetmeyen kurallar vardır. Bu kurallara uyulduğu sürece toplumsal düzen sağlanmış olur.
Piknik Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar
1. Helal ve haram dairesine dikkat edilmelidir:
Bilinmelidir ki piknik ve mesire alanları her isteyenin her istediğini yapabileceği yerler değildir. Umuma açık yerlerde uyulması gereken kurallar vardır. Bu tür yerlerde azami derecede haramlardan sakınmak gerekir. Gözlerin, kulakların, dilin ve diğer azaların haramlardan sakındırılması gerekir. Piknik ve mesire alanları dinlenmek, zihinsel ve bedensel yorgunluğu gidermek için kullanılmalıdır. Zihnini ve bedenini haramlardan sakınmayan insan nasıl dinlenmiş olsun! Allah’ın (c.c.) şu emri her yerde geçerlidir: “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nur, 30-31) Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen hadis-i şerifte Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister…”1
2. Diğer insanların haklarına riayet edilmelidir:
Dinlenmeye gelmiş insanların, kimsenin gürültüsünü dinleme zorunluluğu yoktur. Toplumun huzurunu bozacak davranışlardan kaçınılmalı ve insanca yaşamak için insanlar birbirlerinin haklarına saygı göstermelidir. İnsanların dinlenmeye ihtiyaç duyduğu tatil beldelerinde, piknik ve mesire yerlerinde aşırı gürültü yapmak, yüksek sesle müzik dinlemek, insanların rahatını kaçıracak şekilde top oynamak veya başka etkinlikler yapmak âdâb-ı muaşerete uymaz. Birilerinin eğlencesi başkasına eziyet olmamalıdır. Kimsenin kimseyi rahatsız etme hakkı yoktur. Efendimizin (s.a.s.) şu hadisi genel geçer kuralı ortaya koymaktadır: “Sizden birisi kendi için istediğini kardeşi için de istemediği sürece gerçek mümin olamaz.”2
3. Piknik alanındaki bitki ve hayvanlara zarar verilmemelidir:
Allah (c.c.), bitkileri ve hayvanları insanların hizmetine sunmuştur. Faydalanılan şeylere zarar vermek veya bunları gereği gibi kullanmamak en basit deyimle nankörlüktür. Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük edenlerin cezası da şiddetlidir. Bu ceza sadece ahiret cezası olarak düşünülmemelidir. Son zamanlarda dünyada ve ülkemizde yaşanan yangınlar ve sel gibi felaketler dünyada da cezanın verildiğini göstermektedir. Bitki ve hayvanlar, insanlar için birer nimettir. Bu nimetlerin şükrü de ancak onları korumak, daha güzel ve kullanışlı hâle getirmekle olur. Bu kapsamda, piknik için kullanılan yerlere çok dikkat edilmelidir. Çevredeki bitki ve fark edilemeyecek küçüklükteki canlılara zarar vermemek için çaba sarf edilmelidir.
4. Diğer canlıların hayat alanına saygı gösterilmelidir:
Yeryüzünde insan dışında yaşayan birçok canlı vardır ve bu canlıların haklarının korunmasını İslam bizden istemektedir. Dolayısıyla bu canlıların hakkına riayet etmek Müslüman’ın dikkat etmesi gereken önemli hususlardandır. Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasın. Biz kitapta (levh-i mahfuzda) hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanacaklardır.” (Enâm, 38) Bitki ve diğer canlı türleri gibi hayvanlar da ekolojik düzen ve dengenin sağlanmasında oldukça mühim bir yere sahiptirler. Bu ilahi nimetlerden istifade ederken onlara karşı daima güzel muamelede bulunmak gerekir.
5. Ateş yakılacaksa, yakarken ve söndürürken dikkatli olunmalıdır:
Küçücük bir ihmalkârlık çok büyük zararlara neden olabilir. Piknik ve mesire alanlarında ateş yakılacağı zaman, ateşin çevresi, tutuşacak şeylerden arındırılmalı ve ateşin yakılacağı sınır belirlenmelidir. Ateşin çevresi taşlarla veya çukurlaştırılarak ihata edilmelidir. Ebû Musa el-Eş’arî (r.a.) şöyle demiştir: “Medine’de gece vakti bir ev yandı. Ev sahiplerinin durumu Nebî’ye (s.a.s.) haber verildi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), “Gerçekten bu ateş sizin düşmanınızdır; uyumak istediğiniz zaman onu söndürünüz!”3 buyurdu.” Bu düşman, sadece evlerde değil, yakılan her yerde dikkat edilmesi gereken bir düşmandır. Yakılan ateş, gereği gibi söndürülmeden, kendi hâline terk edilmemelidir. Unutulmamalıdır ki bir ormanı yok eden yangın, sadece bir kıvılcımla başlar.
6. Piknik sonrası çevrenin kirlenmemesi için dikkat edilmelidir:
İnsanların oturduğu, dinlendiği, yemek yediği, gezdiği yerlerin temiz tutulup kirletilmemesi önemli bir husustur. Bu tür yerlerin kirletilmesi, çocuk bezlerinin ve kirli peçetelerin ulu orta yerlere bırakılması, tiksindirici manzaralara neden olmaktadır. Resûlullah (s.a.s.) buyurdular ki: “Çok lanet ettiren iki şeyden sakının.” Kendisine: Bu çok lanet ettiren iki şey nedir, ey Allah’ın Resûlü? diye sordular, Peygamberimiz şöyle buyurdu: “İnsanların yoluna ve gölgesine (gölgelendikleri yere) büyük abdest yaparak kirletenlerdir.”4 Başka bir hadiste de Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Yolları ve gölgelikleri, insanların oturup dinlendikleri yerleri kirletmekten sakının.”5
7. Çöpler toplanarak çöp kutusuna atılmalıdır:
Resûlullah buyurdular ki: “Allah güzeldir, güzel olan şeyleri sever; temizdir, temiz olan şeyleri sever; ikram sahibidir; ikram edenleri sever; cömerttir, cömert olanları sever. Siz de evleriniz gibi -zannedersem avlularınızı dedi- temiz tutunuz. Yahudilere benzemeyiniz.”6 Muhammed İkbal şöyle demiştir: “İslam aslında temizlik dinidir. Müslümanların çevresinde bir pislik görülüyorsa bu pislik Müslümanlıktan değil, Müslüman’dan geliyordur.”
Piknik ve mesire alanları, ağaçlık ve gölgelikler, serin su kenarları, Allah’ın bize bir ikramıdır ve aynı zamanda şükrünü eda edemeyeceğimiz büyüklükte bir nimetidir. Özellikle sıcaklığın 40-45 derecelerde olduğu kavurucu ve boğucu yaz aylarında gölgeliklerin ve suyun serinliğine daha çok ihtiyaç duyulur. Muhtaç olduğumuz nimetleri ihtiyacımıza göre kullanmamız ve nimetlerin değerini bilmemiz gerekmektedir. Hava, su, güneş, gölgelikler… Hepsi kolayca elde edilebilen, ekstra çaba gerektirmeyen, karşılıksız olarak hizmetimize sunulmuş Allah’ın inkâr edilemez nimetlerindendir. Bu nimetlerin hakkına riayet etmemiz bizim lehimize olur ki riayetsizlik gibi bir durumda Allah (c.c.) bizden bu nimetlerini alır ve naçar bir şekilde ortada kalırız. Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerim’de; nimete şükürsüzlüğün ve nankörlüğün neticesinde Sebe halkının başına gelenleri örnek vererek bizi uyarmaktadır: “Andolsun ki oturdukları yerlerde Sebe kavmine ait büyük bir ibret vardır. Biri sağda diğeri solda iki bahçeleri vardı. ‘Rabbinizin bahşettiği rızıktan yiyin ve O’na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayıcı bir Rabb!’ Ama onlar yüz çevirdiler. Biz de bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve birkaç da sedir ağacı bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik. Nankörlük etmelerinden ötürü onları işte böyle cezalandırdık. Bize sadece nankörlük edenleri cezalandırırız.” (Sebe, 15-17)
Kıymet bilmemenin ve nankörlüğün sonucu budur. Gözle gördüğümüz veya görmediğimiz her nimet bizlere emanettir. Emanete ihanetin ve nankörlüğün neticesinde emanet bizden alınır ve sonucu pişmanlık olur.

Kaynakça
1) Buhârî, Müslim 2) Buhârî, Müslim 3) Buhârî, Müslim 4) Müslim 5) Müslim, Ebu Dâvûd 6) Tirmizî

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?