Yine Ramazan geldi ve kapımızı çaldı. Eşsiz rahmetiyle bizi kucaklamak, manevi ikliminde bizi olabildiğince yoğurmak için geldi.
Bu ay, Allah’ın mü’minlere bir rahmetidir. Onun rahmetinden doyasıya istifade etmek isteyenler için büyük bir fırsattır. Her mü’min bu fırsatı değerlendirmek için Recep ve Şaban aylarından sonra bedende adeta bir taç misali kendisini gösteren Ramazan’a en güzel duygularla girer ve her gün manevi cihette kademe kademe yükselmeye çalışır, Ramazan’ı olabildiğince verimli geçirmeye çalışır. Her ne kadar bu ayda şeytanların eli ayağı bağlansa da mü’min yine de temkinli davranır, şeytana yenilmemeye çalışır, manevi cihetten bu aydan ciddi şekilde istifade etme yollarını arar.
Çünkü bu ay Allah Teala’nın belirttiği gibi: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. (Bakara Suresi, 185)”
“Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (Bakara Suresi, 185) Her mü’min bu Rabbani çağrıya kulak verir, rahmetin bolca indiği bu ayda adeta on bir aylık bir yolculuğun en besleyici erzağını bu ayda devşirmeye gayret eder. Bu ayda bütün geceleri teheccüde, gündüzleri zikir yapmaya ve Kur’ân okumaya, bütün vakit namazlarını camide eda etmeye çalışır, rahmet sağanağında ıslanmaya azami derecede gayret eder. Bu ayda haram ve çirkinliklerden tamamen uzak durmaya, haramları görmemek için dışarı daha az çıkmaya çalışır. Bu vesileyle ayette belirtildiği üzere takvaya erişme yolunda bu ayı iyi değerlendirir. “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız. (Bakara Suresi, 183)”
Bu ay mü’min için her akşam aynı sevinci tatma imkanını da sağlar. Bu da bir yönüyle rahmettir. Allah; aç kalmış, susuzluk çekmiş kuluna bu sevinci tattırarak ona rahmet kapılarından birini daha açar. “Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir.” (Buhari, Savm 2)
Yanlış davranışlardan azami derece uzak durmak için bu ay yine rahmet olarak karşımıza çıkar. Resûlullah, (s.a.s) bu durumu: “Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse onun yemesini içmesini terk etmesine Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Savm 8.) şeklindeki sözleriyle formüle etmiştir. Bu tür bir durumdan mü’min, orucu gereği yalandan uzak durur, orucun salih bir insan olma yolunda ciddi bir eylem olduğunu unutmamalı. Mü’min kul sahuru bir bereket kapısı olarak görür. Yeme içme ihtiyacı olmasa dahi Nebevi Sünneti yaşamak adına bir bardak su ve bir lokma yiyecek de olsa sahur ibadetinden geri kalmamaya çalışır. “Sahura kalkmak berekettir. Bir yudum su içseniz bile onu terk etmeyiniz. Çünkü Allah sahura kalkanlara rahmet eder.” (Müsned, 3:44) Ramazan ayı böyle bir sünneti otuz gün boyunca yaşatma gibi bir fırsatı da böylece sunmuş olmaktadır.
Mü’min kişi orucun anlamını öyle güzel kavrar ki günlük basit ve anlamsız çekişmelerin orucuna zarar vermesine müsaade etmez. Kendisini basit dünyevi çıkarlar uğruna rahatsız etmek isteyenlere şu Nebevi hatırlatmanın tesiriyle karşı koyar: “Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin.” (Buhari, Savm 9)
Mü’min insan, tutulan her orucun cehennemden azad edilme anlamına geldiğini bilir ve bu ayın bu yönüyle rahmete dönüştüğünü kavrar. “Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek koyar.” (Tirmizi, Cihad 3)
Ve bu ayın sonlarına doğru asıl büyük mükafatın kapıya geldiğini bilir. Bu mükafat bu ayın son on gününde saklanmış bulunan Kadir Gecesi’dir. Bu gece bir bedende başa giyilmiş altın bir taç misali kendisini göstertir ve bir ömür boyunca hep ibadet etmiş olma sevabını kazandıracak bir geceyi elde etmek için son on gününde yapabilirse itikafa girer.
“Kadir Gecesi’ni, kim sevabına inanıp onu kazanmak ümidiyle ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.” (Müslim, Müsafirin 174, (769) Ebu Davud, Salat 318, (1371) Tirmizi, Savm 83)
Mü’min kişi oruçlu ağızla daha fazla duada bulunma gayretine girer. Dünyanın dört bir yanındaki mazlum kardeşlerine dualarını ulaştırmaya çalışır. Bu manevi atmosferin doruğa ulaştığı vakitlerde duaya daha fazla ağırlık verir ve yakarışta bulunur. Muhammed (s.a.s) ümmeti için en samimi dualarını yapar.
Bu ayın affedilme ve arınma için adeta bir Rabbani çağrı olduğunu bilir ve Resûlullah’ın (s.a.s) affedilmeye dair dualarını daha fazla yapar. “Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün, anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen kimsenin de burnu sürünsün.” (Tirmizi, Daavat 110)
Bu ayı öylesine büyük bir mükafat olarak bilir ki yüzde yüz arınma hayaliyle hareket eder ve bu arınmanın kendisini ta gelecek Ramazan’a ulaştıracağını düşünerek bu aydan istifade eder. Sonunda bütün yaptıklarının mükafatını Hadis-i Kudsi’de belirtildiği gibi Allah’tan bekler. “O (oruç) benim içindir. Onun mükafatını bizzat ben veririm. (Çünkü) Oruçlu kimse, yemesini, içmesini benim için bırakır.” (Müslim, Siyam 164)
Bu ayında sonunda bir mükafat daha vardır ki bu da mü’min için rahmetin başka bir vechesi olup sevinç, kaynaşma, kardeşlik ve beraberlik anlamını taşıyan Ramazan Bayramı’dır.
Allah bizleri Ramazan’ı hakkıyla yaşayan mü’minlerden eylesin. Ramazan ayı ve Ramazan Bayramı’nız şimdiden mübarek olsun.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?