Kanadı kırık bir güvercin gibi umutsuz, kalemimden defterime dökülen kömür gibi kuru, cansız… Mutsuzluk zincirleri çepeçevre sarmış zihnini. Hayat bir duygu denizi, çalkantılı… İçinde bir can var, boğulmak değil yaşamak isteyen. Ateşi sönmüş bir odunun külü gibi hayat rüzgârında sağa sola savrulan… Üzüntüye boğulmuş bir ses haykırıyor titrek bir şekilde. “Kurtar beni ya Rab!” diyor. Ellerini açmış dua ediyor âlemlerin Rabbine. Tek çaresi bu! Rabbim demiyor mu? “Duanız olmazsa ne değeriniz var?” diye.

Üzüntüyle parçalanmış bedenini yerden topluyor. Yardım istiyor Allah’tan. Sel oluyor gözyaşları. Benliğinden sıyrılıp yeni bir kimlik istiyor. Değişmek, gülmek istiyor. İçimde bir umut var. Bu efkâr dolu hayattan çıkıp imanla tanışmak isteyen.

Rabbim sesini duyuyor bu aciz kulunun. Elinden tutup yürütüyor onu. Aciz insanın yüzünü tebessüm alıyor. Ağlayan gözlerinin yerini İslâm aşkıyla parlayan gözler alıyor. İçinde hissediyor imanı. Mutluluğunu yaşıyor Müslümanlığın. Tutamıyor kendini, “Ya Allah” diye bağırıyor dağlara, taşlara. Boşaltıyor içindeki güzellikleri tabiata. İslâm çepeçevre sarıyor onu. Peki, neydi bu inanılmaz değişimin sırrı? Sadece dua…

Ali Osman DİNÇ

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?