İslâmî hilafet, 3 Mart 1924 yılında kaldırıldığında Müslümanlar devletsiz, lidersiz, başıboş, çaresiz ve darmadağınık kaldılar. ‘Bu durumda Şafii fukahası hilafet hükümlerinin zamanın en âlimine kendiliğinden geçeceğine hükmetmişlerdi. Hanefi fukahası da emri uygulanıncaya yani yürütme organına sahip oluncaya kadar kimseyi halife olarak kabul etmemişlerdir. Onlara göre bundan önceki biat, bir iş üzerine yapılan biat gibidir.’ İslâm fıkhı Müslümanların halifesiz yani devletsiz kaldığı böyle zamanlar için birtakım görüşler ortaya koymuştu. Ancak bu görüşlerin, teoride Müslümanların zihnine ve kalbine yerleştirilmesi ve aynı zamanda uygulamaya geçirilmesi ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaca cevap verebilmek amacıyla İmâm Hasan el-Bennâ, 1928 yılında kurduğu Müslüman Kardeşler cemaati ile hilafet projesini tüm İslâm âlemine teori ve pratikte sundu ve hilafete gidecek yolda biatin esaslarını on olarak tespit etti.’

İmâm Hasan el-Bennâ, Müslüman Kardeşler cemaatinin amacına ulaşması için hilafet projesine yönelik hedefleri Gençlik Risalesindeşöyle ilan etmektedir: “Müslüman Kardeşlerin sunduğu programın merhaleleri belli, atacağı adımlar açıktır. Neyi istediğimizin tamamen farkındayız ve bunları gerçekleştirme konusundaki araçları da biliyoruz. İlk önce düşüncesinde akidesinde ahlak ve duygularında çalışma ve hareketinde Müslüman bir fert, Müslüman bir aile ve Müslüman bir toplum istiyoruz. Bundan sonra da halkı camilere çekecek ve insanları İslâm’ın hidayetine taşıyacak ‘İslâmî bir hükümet’ istiyoruz. Tıpkı Resûlullah’ın (sav) Hz. Ebû Bekir (r.a) ve Hz. Ömer’in (r.a) yaptıkları gibi… Bundan sonra da batı siyasetinin parçaladığı bütün İslâm topraklarını özgürleştirerek kendimize katmak istiyoruz. Bundan sonra da Allah’ın sancağının, İslâm’ın bir zamanlar mutluluğunu tattığı, müezzinlerin tekbir ve tehlillerle seslerini yükselttiği bu yerlerde dalgalanıp sallanmasını istiyoruz. Adalet ve hakikatle insanları hidayet nuruna ulaştırma düşüncesi üzerine ikame edilmiş, İslâm hilafetinin, devletinin şerefini iade etmek hakkımızdır. Bundan sonraki merhalede ise dünya öğretmenliği (önderliği)’ dediğimiz davetimizi bütün dünyaya ilan etmek istiyoruz.

Yeryüzünün bütün ufuklarına ulaşmayı arzuluyoruz. Bütün zorbalara boyun eğdirmek istiyoruz. Ta ki, yeryüzünde fitne kalmayıp din yalnızca Allah’ın oluncaya kadar. İşte o gün müminler Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir. O dilediğine yardım eder. O, aziz ve rahimdir. Bütün bu merhalelerin her birisinde atılacak adımlar, bölümler ve araçlar vardır.”diyerek açıkladı.

Müslüman Kardeşler, hilafeti İslâm birliğinin bir simgesi ve Müslümanlar arasındaki irtibatın bir kaynağı olarak görmüştür. Hilafet müessesesi, Müslümanların önem vermeleri gereken, hakkında düşünmeleri zorunlu olan İslâmî bir şiardır. Hilafet ve halife birçok dinî hükmün dayandığı bir makamdır. Bundan dolayıdır ki, ashap, hilafet konusunu görüşmeyi, Resûlullah’ın (sav) teçhiz ve defninin öncesine almıştır. Ne zaman ki, bu önemli görevi bitirdiler ve uygulaması konusunda mutmain oldular, ondan sonra Resûlullah’ın (sav) teçhiz, tekfin ve defnine geçtiler.

Müslümanların başına bir önder tayin etmeyi emreden ve hilafetin hükümlerini detaylı bir şekilde açıklayan birçok hadis, Müslümanların, hilafet konusuyla ilgilenmelerinin kendileri için bir görev olduğu konusunda hiçbir şüpheye mahal bırakmamaktadır.

Müslüman Kardeşler bundan dolayı hilafet düşüncesini ve hilafetin iadesini/ihya edilmesini en önemli görev olarak addetmektedir. Bununla beraber birtakım hazırlıklar yapılması gerektiğine inanmaktadır. Ayrıca İmâm Hasan el-Bennâ, hilafeti iade etmeye yönelik direkt adımların ardından şu merhaleleri atmak gerektiğini belirtmiştir:

  1. Bütün İslâm milletleri arasında kültürel, toplumsal ve iktisadi alanlarda tam bir işbirliği sağlanmalıdır.
  2. Bu adımların ardından İslâm ülkeleri arasında anlaşmalar imzalanmalı, paktlar oluşturulmalı, toplantı ve kongreler yapılmalıdır.
  3. Daha sonra İslâm Ülkeleri Birliği kurulmalıdır. Böyle bir birlik oluşturulursa Müslümanların tek bir önder etrafında toplanmaları daha da kolay olacaktır. Böylece Müslümanlar daha da güçlü hale gelecekler, gönül birliği içerisinde olacaklar ve Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olan önderlik mekanizması fonksiyonel hale gelmiş olacaktır.

 

Kaynakça:

1) Fî Afâkıtı Teâlim, Said Havva, Gümüş Basımevi, 1985, s. 69, 151-152. 2)Risâleler, Hasan el-Bennâ, Nida Yayınları, 1. Basım. s. 140-141-143.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?