Dünyanın ve Müslümanların gündeminden bir an olsun düşmeyen İslâm dinin mübarek kıldığı merkez Mescid-i Aksâ ve Filistin davası her geçen gün önemini daha fazla arttırmakta ve yardıma daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Dünyada ve İslâm âleminde Filistin hakkındaki en son infial uyandıran olay 6 Aralık 2018’de ABD’nin Kudüs’ü israilin başkenti ilan etmesiyle oldu.

Ardından 5 Mayıs 2019’da yine ABD’nin ortaya koyduğu Filistin’in tümünü işgalci israile devredecek olan ‘Yüzyılın Anlaşması’ planının ilanı oldu. ABD’nin başını çektiği bu plan, 30 Haziran 2019 günü bazı Arap devletlerinin de dâhil edilerek Bahreyn’de iki günlük bir toplantıyla duyurulması, İslâm dünyasında büyük tepkilere neden oldu. Bunun üzerine 1 Temmuz 2019’da Filistin hükümetinde bakan yardımcılığı yapmış Dr. Abdullah İsmail’den aldığımız röportajı okuyucularımıza sunuyoruz.

Oktay: Esselamu aleyküm değerli hocam. Hoş geldiniz. Öncelikle sizi tanıya bilimiyiz?

İsmail: Aleyküm selam ve rahmetullah, ben kardeşiniz Dr. Abdullah İsmail. 1966 yılında Filistin’in Gazze bölgesindeki Nuseyrat kampında dünyaya geldim. 10 yaşında iken Şeyh Ahmet Yasin ile tanıştım ve öğrencisi oldum. Üniversitede şeriat fakültesi bölümünü bitirdim. Doktorayı Sudan’daki Hartum Üniversitesinde hukuk üzerine tamamladım. Sudan’da ve Gazze’de yardımcı doçent olarak yargı sisteminde görev yaptım. İsmail Heniyye’nin başbakanlık yaptığı hükümette Vakıflar Bakan Yardımcılığı görevini yürüttüm.

Oktay: Türkiye’de hangi sebeple bulunmaktasınız?

İsmail: Filistin davasını yaymak, Türkiye’deki kardeşlerimiz ile yardımlaşmak için burada bulunuyorum. Bu sebeple Türkiye’de Filistin Vakfı’nı kurdum ve başkanlığını yapmaktayım.

Oktay: ABD’nin ‘Yüzyılın Anlaşması’ adı ile ilan ettiği plan, şu anda Bahreyn’de bir sempozyum ile tanıtılıp uygulamaya koyuluyor. Bahreyn’deki bu konferans hakkında neler söyleyeceksiniz?

İsmail: Öncelikle Bahreyn Konferansında uygulanmak istenilen projeyi kapsamlı bir şekilde bilmemiz gerekir. Çünkü bu proje yeni bir proje değildir. Bu proje ilk defa 1967 yılında başını Mısır’ın çektiği Arap-israil savaşına dayanmaktadır. 6 gün süren savaşın sonunda Araplar israile yenilince dönemin Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır’ın Sina Çölünü yahudilere vermesi ile başladı. Cemal Abdünnasır’ın ölümünden sonra Devlet Başkanlığına Enver Sedat geldi. O da bu süreci onaylayıp devam ettirdi.

Filistin’in işgalci israile satıldığı Eylül 1978’de imzalanan Camp David Anlaşması Enver Sedat’ın önemli icraatı olmuştur. Daha sonra bu sürece Filistinlileri dâhil etmek için Yasir Arafat’ın ABD öncülüğünde işgalci israil ile imzaladığı Oslo Anlaşması oldu. Bugün tarihimize kara lekeler olarak yazılan bu girişimlerin neticesinde de Bahreyn Konferansı karşımıza çıkmaktadır.

Oktay: Bu planın günümüzdeki ortakları kimlerdir?

İsmail: Bu plan, ABD’nin başkanlığında bölgedeki bazı Arap Devletleri tarafından yürürlüğe konulmak istenmektedir. Darbeci Sisi’nin yönettiği Mısır, İngiliz prenslerinin yönettiği Ürdün, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn bu planın en büyük ortaklarıdır.

Oktay: Peki bu planın ve projenin içeriğinde neler vardır?

İsmail: Bu plan ve projenin içeriğinde Filistin’i tamamen bitirmek, yok etmek vardır. Şöyle ki, bu planın bir parçası olarak sözde Filistin’i devlet olarak kabul edecekler ve Kudüs’ü hem Filistin’in hem de işgalci israilin başkenti kabul edecekler. Ama aslında Kudüs’te çok küçük bir yer olan Ebudis Köyünü Filistin’in başkenti diye gösterecekler. Sonra Mısır’ın kontrolünde Sina Yarımadasına Filistinlilerin sözde yerleşmesini ve yaşamasını sağlayacaklar. Bu bölge de Mısır Devletinin toprak parçası olduğundan onun kontrolünde olacaktır.

Sina Çölüne ne kadar Filistinli yerleşirse bunlar Mısır vatandaşı sayılacak. Mısır, BAE, Suudî Arabistan, Ürdün ve Bahreyn ne kadar çok Filistinliyi kendi vatandaşlığına alırsa bu iş için ayrılan 50 Milyon dolarlık bütçeden o oranda para alacak. Böylelikle ortada ne Kudüs ne Mescid-i Aksâ ne Filistin kalacak ne de buraları savunacak Filistinli kalmış olacak.

Oktay: Filistinli gruplar ve Filistin halkı bu anlaşmaya nasıl bakmaktadır?

İsmail: Bu anlaşmaya bütün Filistinliler karşı çıkmaktadır. Her ne kadar el-Fetih işgalci israille birçok ortaklık yapmışsa bile onlar da bu anlaşmaya karşıdır. HAMAS lideri İsmail Heniyye yaptığı açıklamada ‘Filistin’in bir karış toprağı için bile kellemizi vermeye hazırız. Bu hain planı kesinlikle kabul etmiyoruz.’ dedi. Bütün bir Filistin halkı bu anlaşmaya karşı kınama gösterilerinde bulundu.

Oktay: Bu anlaşma karşısında olan ülkeler var mı? Bu anlaşmaya karşı bütün Müslümanlar neler yapmalıdır?

İsmail: Filistin, Türkiye, Irak, Lübnan, Tunus ve Endonezya bu anlaşmanın karşısında olduğunu açıkladı. Yeri geldiğinde bu sayı daha da artacaktır. Bu anlaşmaya karşı siyasiler ve âlimler başta olmak üzere bütün gruplar, büyük küçük herkes harekete geçmelidir. Bu durumun doğuracağı vahim sonuçları bütün hatları ile ortaya koymalıdır. Herkes bu antlaşmanın karşısında olmalıdır. Tüm Müslümanım diyenler bu anlaşmayı ortadan kaldırmaya çalışmalıdır.

Oktay: Bu anlaşmanın sonucunu nasıl görüyorsunuz?

İsmail: Bu anlaşma Allah’ın izniyle boş ve başarısız bir anlaşmadır. Şimdiden uluslararası toplumda kabul görmemiştir. İslâm dünyasından, Arap âleminden ve birçok Avrupa devleti tarafından reddedilmiş ve eleştiri almıştır. Bu antlaşmanın uygulanmaya konulması mümkün değildir. Başarısız olmaya mahkûmdur.

Oktay: Gazze’nin şu anki durumu ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

İsmail: Şu anda Gazze çok zor bir durumdadır. Çünkü Gazze hain bir kuşatma altındadır. Hastanelerde ilaç kalmamıştır. Dışarıdan ilaç teminine izin verilmemektedir. Basit bir ilacın yokluğundan dolayı birçok hasta çocuğu ve yaşlıyı hastanelerde kaybedebiliyoruz. Bu ağır kuşatmadan dolayı eğitim, iktisadi ve sosyal durum her açıdan daha kötüye gitmektedir. 2 milyar İslâm ümmetinin gözleri önünde kardeşleri ölürken Gazze’yi bu halde yardımsız bırakması bizi üzmektedir.

Oktay: Filistin’in özgürlüğü için neler yapmalıyız?

İsmail: Filistin davası sadece Filistinlilerin davası değildir. Bütün Müslümanların davasıdır. Oradaki kardeşlerimiz bugün bulundukları konum gereği bütün ümmet için orayı savunmaktadır. Bu yüzden oradaki kardeşlerimizin ölmemesi için çalışmalıyız. Bu yüzden hepimizin bütün gücü ile her açıdan Filistin davasına yönelmesi gerekir.

Oktay: Allah razı olsun değerli hocam, böyle yorgun olduğunuz geç bir saatte bu önemli konularda bize vakit ayırdınız. Allah kabul etsin. Rabbim hepimize Filistin davası için çalışmayı nasip etsin. Âmin.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?