Müslüman Kardeşler’e karşı olanlar Seyyid Kutub’u onlardan görmek istemediklerinden Seyyid Kutub’un İhvan’dan ayrıldığı iddiasını yaymaya çalışırlar. Dergimizin Ağustos 2015 sayısında bu konuya değinilmişti. Ancak önemine binaen bu sayıda daha geniş bir şekilde ele almaya çalıştık.
Seyyid Kutub’un İhvan Cemaatine Bağlanması
Batılılarla işbirliği içinde olan Mısır’ın o günkü Krallığın Eğitim Bakanlığı Seyyid Kutub’u İslam’a karşı Batı uygarlığını savunanlardan olması için onu 1948’de Amerika’ya gönderdi. Eğitim tekniklerini inceleme bahanesiyle Amerika’ya gönderilen Seyyid Kutub, Mısır’da bağlanmadığı İhvan cemaatine Amerika’da iken bağlanmaya karar verir. Onun bu kararına iki önemli hadise vesile olur. Böylece Allah (cc) onu kendisine kurulan kadın ve diğer tuzaklardan muhafaza ederek bu hadiseleri onun cemaate bağlanmasına vesile kılar.
Birinci hadise: 13 Şubat 1949’da yani İmam Hasan El-Benna’nın Şehadetinin ertesi gününde olmuştur. Seyyid Kutub, bu hadiseyi şöyle anlatır:“O sırada hastanede yatarken hastanede bir tören düzenleniyor. Renkli ışıklar yakılıyor. Dans ediliyor. Batı müziği çalınıyordu. Bu, kutlamış olduğunuz hangi bayramdır diye sorduğumda dediler ki: Doğuda (İslam âleminde) Hristiyanlığın düşmanı öldürüldü. Yani Hasan El-Benna öldürüldü. Bu beni derinden sarstı. Demek ki Hasan El-Benna ihlaslı birisidir ve davası gerçekten Batı için çok tehlikelidir ki onları bu derece korkutuyor.
İkinci hadise: Daha ilginçtir, o da şöyle gerçekleşir: Amerika’da İngiliz istihbaratının müdürü “Con Hıyors ” adındaki şahıs Seyyid Kutub’u evine davet eder. Bu adam bir süre Mısır’da kalmış, Müslüman olduğunu iddia ederek Cemalettin ismini almıştı ve Müslüman bir kadınla evlenmişti. “Yeni Mısır’da Dini ve Siyasi Akımlar” adında tehlikeli bir kitap da yazmıştı. Merhum Seyyid Kutub diyor ki evine gittiğimde iki şey çok dikkatimi çekmişti. Birincisi bu İngiliz ajanı çocuklarına Muhammed, Ali ve Ahmet gibi İslam’i isimler takmıştı. İkincisi ise yanında “ İslam’da Sosyal Adalet”1 adlı kitabımı buldum. Bu kitabı kardeşim Muhammet Kutub’a vermiştim. O da benden sonra basıp bana bir nüsha göndermişti. Bu nüsha Amerika’da bildiğim tek nüshaydı. Sonra bana 10.000 dolar karşılığında İngilizceye tercüme etmemi teklif etmişse de kabul etmedim. Sonra bana şunu demişti: Amerika’dan onlarca belli misyoner diplomat olarak hedeflerini gerçekleştirmek için Mısır’a gönderildiklerini söyledi. Daha sonra Doğudan (İslam âleminden) söz açtı. Mısır’dan uzun uzadıya söz ederken İhvan konusuna çok zaman ayırdı. İsmailiye’de kuruluşundan 1949’a kadar İhvan çalışmalarıyla ilgili bana uzun raporlar gösterdi. Bundan da anlaşılıyor ki İngilizler İhvan çalışmalarından çok korkup İhvan’ı takip etmişler.
Son olarak da şöyle demişti: Eğer İhvan Mısır yönetimini ele geçirmeyi başarırsa Mısır hiçbir zaman ilerlemez, o geri kalmış düşünceleriyle Batı medeniyetinin karşısında durarak o taşlaşmış fikirleriyle halkın gelişmesini durdurur. Ancak senin gibi kültürlü gençlerden ümidimiz onları, yönetimi ele geçirmekten engellemeleridir. Seyyid Kutub (r.a): ben bunları işitince kendi kendime şöyle demiştim: “Hak ortaya çıkmıştır. İhvan Cemaati haktır, ona tabi olmamak için Allah (cc) katında hiçbir mazeretim kalmadı. Amerika El-Benna’yı öldürürken İngilizler de istihbaratını hatta Amerika’dakini bile İhvan ile savaşmakta kullanıyor. Böylece ben daha İngiliz istihbaratçının evinden çıkmadan önce İhvan cemaatine girmeye karar verdim.”2 Seyyid Kutub Amerika’dan 23 Ağustos 1950’de dönerken İskenderiye limanında İhvan gençleri tarafından karşılandı. Mısır’a döner dönmez o günkü İhvan Mürşidi Üstad Hasan Hudeybi’ye haber göndererek İhvan cemaatine dâhil olmak istediğini söyledi. Üstad Hasan Hudeybi de sevinerek kabul etti. Ondan sonra Eğitim Bakanlığından istifa ederek Eğitim Bakanı Taha Hüseyin’den uzaklaştı. Seyyid Kutub bundan sonra İhvana girmeyi çok takdir ederek şöyle derdi:“Ben 1951’de doğdum”.3 Yani İhvana girmeden önceki ömrünü saymıyordu.
Seyyid Kutub ’un İmam Hasan El-Benna ve İhvanla ilgili görüşlerinden bazı kesitler:4
1. Kesit: İmam Hasan El-Benna’dan söz ederken, onun teşkilatlanmada dahi olduğunu uzun uzadıya izah ettikten sonra şöyle demektedir.“ O cemaat binası temellerini tamamladıktan sonra rabbine şehit olarak kavuştu. Onun bu şehadeti Cemaat binasını (teşkilatını) daha da güçlendirdi. Akıtılan o tertemiz kanı İhvan’ın kalbinde öyle bir etki bıraktı ki şehidin bin bir hutbe ve risalesi o etkiyi bırakamazdı. Sözlerimiz uğrunda ölürsek hayat bulurlar yoksa mumdan gelincikler (cansız heykelcikler) olarak kalmaya mahkûmdurlar.5
2. Kesit: Tağutlar, İhvana karşı şiddetli zulümlerini işlemeye başladığında fırsatı kaçırmışlardı. Çünkü Hasan El-Benna’nın inşa ettiği bina (cemaat) yıkılmama gücüne ulaşmıştı ve kökü kazılmaktan daha derindi. Çünkü zulümle yıkılmayacak bir fikre dönüşmüştü. Fikirler de hiçbir zaman zulümle ortadan kaldırılamaz.6
3. Kesit: İhvan binasına (cemaatine) kötülük yapmak isteyen şunu unutmasın ki Kral Faruk zulmü, arkasında Amerika ve İngilizler oldukları halde bu binanın bir taşını bile yıkamadı ve bir gedik bile açamadı. İstikbal İhvan’ın temeli olan akidenindir ve bu akideden çıkarılan sosyal düzenindir (İslam şeriatınındır).7
4. Kesit: İhvan davası açık ve nettir. Anlaşılmayan ve kapalı olan hiçbir tarafı yoktur. Ancak İslam’dan habersiz cahiller, kötü niyetlilerin dava hakkında yaydıkları şüphelerden etkilenebiliyorlar. İnsaf sahibi olanlar İhvan davasının taassuptan uzak, davaya karşı olanların taassup ehli olduğunu bilirler.8
5. Kesit: Mısır’da işler zorlaştığı, durum ciddileştiği zaman, cihad vakti geldiği zaman İhvandan başka kimse meydanda görülmüyor. Başkası konuşurken, yazarken, hazırlığa başlarken, ihvan ise işe başlamıştır ve cihada katılmıştır.9
İhvan Mürşidi Hasan Hudeybi‘ye bağlılığı:
1964’te cezaevinden çıktıktan sonra Hasan Hudeybi ona cemaati vekâleten yönetmesini emrettiğinde hastalığına rağmen kabul etti. Kardeşleri ona dediler ki sen hastasın Mürşide mazeretini ifade et dediklerinde bana teklif ettikten sonra ona müracaat edemem.10
Seyyid Kutub, idam kararını işittiği zaman şunu demişti: “Elhamdülillah 15 yıldır şehadet için çalışıyordum.” (Yani İhvan’a girişinden beri.)11
Son günlerinde İhvan’a bağlılığını te’kitle vurgulamıştır: Seyyid Kutub’a idam cezası verildiği sırada bacısı Hamide Kutub da cezaevindeydi. Hamide Kutub, cezaevi müdürü Hamza Besyuni’nin son teklifini şöyle anlatır: “Hamza Besyuni beni bürosuna çağırarak dedi ki; Seyyid Kutub’u kurtarmak senin elinde, birkaç kelimeyle her şey hallolur. Biz ondan sadece şunu söylemesini istiyoruz: “Bu (ihvan) hareket yabancılarla ilişkiliydi.” Bunu söylediğinde senin işin biter, biz de onu serbest bırakırız. Ben de dedim ki: “Sen de biliyorsun Abdunnasır da biliyor ki bu hareket (İhvan) bir yere bağlı değil. Dedi ki: Ben biliyorum, Mısır’da inancı için çalışan sadece siz varsınız ve sizin çok iyi insanlar olduğunuzu biliyoruz. Ancak Seyyid Kutub’un idamdan kurtulmasını istiyoruz. Bunun üzerine gidip selam verdim ve durumu ona anlattım. Dedi ki: “Vallahi eğer bu istedikleri doğru olsaydı hiçbir güç beni bunu söylemekten engelleyemezdi. Ancak bu doğru değildir. Ben hiçbir zaman yalan söyleyemem. Ecel onların elinde değil ecel gelmemişse kararı uygulayamazlar. İnşallah şehadetim İslam daveti için daha hayırlı olur.”12
Son Olarak
Şehadete giderken son olarak biatına bağlı olduğunu ifade etmiştir. Şehadet gecesinde komşu odasındaki bir İhvan üyesi şöyle der: Odanın kapısı açıktı, bir asker gelip ona dedi ki benimle gel. Şehit o zaman kullanmakta olduğu ilaçları toplamaya başlarken asker: Bu ilaçlara ihtiyacın yok dedi. Şehit, şehadete götürüleceğini anladı. Bunun üzerine bana dedi ki: Üstad Mürşit Hasan Hudeybi’ye: “Benim sözüme bağlı olduğumu, değişmediğimi, inşallah Allah’a kavuşuncaya kadar da biatim üzere sebat edeceğimi haber ver.”13
Ya Rabbi! Onu şehit olarak kabul et. Onu ve bizi kendilerine nimet verdiğin, nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber haşr eyle. Bize de şehadeti nasip eyle. Âmin.

DİPNOTLAR

1. Seyyid Kutub bu kitabı sahabe (r.a) ile ilgili yanlış bölümleri düzelterek 1964 yılında tekrar basmış bak: “Seyyid Kutub kitabı abdul Fettah halidi sayfa: 540 ancak Türkçeye tercüme edilen bu düzeltilmiş baskı olmayıp eski baskıdır. Buna dikkat edilmesi gerekir.
2. “Fi Zilal sahibi S. Kutub” adlı kitap sayfa: 16-18 bu kitap İhvan basın bürosundan Seyyid Kutubla beraber cezaevinde kalmış olan İbrahim Münir tarafından yayınlanmıştır.
3. Adı geçen eser sayfa: 14.
4. Bu kesitler Seyyid Kutub’u “Dirasat İslamiyye” adlı kitabından alınmıştır. Bu kitap “ İslami etüdler” adıyla hasan beşer tarafından tercüme edilmiştir.Not: merhum Seyyid Kutub ’un bu kitabı değerine uygun ilgi görmemiş onun için okunması tavsiye edilir. 5. “Dirasat İslamiyye” sayfa: 228.
6. Adı geçen eser sayfa:228 .
7. Adı geçen eser sayfa:229 .
8. Adı geçen eser sayfa:242.
9. Adı geçen eser sayfa:243.
10.“Fi Zilal sahibi Seyyid Kutub” sayfa: 36.
11.“Fi Zilal sahibi Seyyid Kutub” sayfa:39.
12.“Fi Zilal sahibi Seyyid Kutub” sayfa:36.
13.“Fi Zilal sahibi Seyyid Kutub” sayfa:94.

Salih Turgut

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?